kapat

03.07.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Superonline
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
iku
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Yaşamla dans
Sibel, depremde az daha bacağını kaybedecekti. Almanlar seferber olup yaşama umuduna destek verdiler. Tekerlekli sandalyeyle gitti, yürüyerek geri geldi.

Depremin dehşetli anısını bir kez daha anlatmaya gerek yok, çünkü herkes biliyor. Bu trajedinin bilinmeyen yönü, ölümle yaşam arasında gidip gelen; kimi hüzünle, kimi sevinçle noktalanan ama hepsi birbirinden farklı olan "insan öyküleri." İşte bu öykülerden birinin sahibi Sibel İbiş. Onun hikayesinde korku, umut, sevinç, acı; kısacası her şey var.

Binlerce insanın yaşamını alt üst etmeye yetip de artan 1 dakikalık "doğal afet" sonrasında, tonlarca ağırlıktaki enkazın altında kalmasıyla başlıyor Sibel'in yaşamındaki dönüm noktası. "Canım" diye andığı kız kardeşi Çiğdem'le birlikte üzerlerine devrilen sokak kapısının altında 11 saat ölüme direniyorlar. Yan yana, omuz omuza...Ama Sibel, diri diri gömüldükleri mezarda 11 saat yan yana kaldığı kardeşi Çiğdem'in "yaşa" öğüdünü tuttu. Onu kaybettiği halde...

Ambulansa bindirilip hastaneye götürülürken, "Kabus bitti" diye düşünüyor, oysa daha yeni başlıyor keder yüklü günler. Sibel, kendine geldiği zaman öğreniyor böbreklerinin iflas ettiğini, sağ bacağının ezildiğini, "kesilmesi" gerektiğini... Anlamıyor, anlamak istemiyor, kabul etmek çok zor. Çünkü o daha 17 yaşında bir genç kız; sakat kalmayı içine sindirmek ne kadar ağır onun için...

ALMANLAR DEVREDE
Duvarlar üstüne geliyor, çıkış yolunu bulamıyor. Derken, ailesi Almanya'da yaşayan dayısı Erhan Sarıkaya aracılığıyla Kızılhaç ile bağlantı kuruyorlar. Alman milletvekili, Alman Konsolosluğu ve ilgili makamların desteğiyle Kızılhaç güneş gibi doğuyor hayatına. Yardım etmek istiyorlar Sibel'e, gençliğini doya doya yaşayabilsin diye. Sibel için uçak gönderiyorlar Türkiye'ye.

"O ülkeye" ayak bastığında, gazeteleri gösteriyorlar ona. Sibel gelmeden başlamış seferberlik. Manşetler "Türk kızını kurtaralım" diye. Bir millet, bir yabancı için kolları sıvamış, uğraşıyor. Kermesler, konserler ve toplanan 40 milyar liralık tedavi parası. Münih yakınındaki Augsburg'un en büyük hastanesi Zentral Klinikum'daki gülen yüzler, saçını annesi gibi okşayan şevkatli eller.Doktorları, özellikle "Herr.Fisher" alıyor karşısına Sibel'i, "Bak" diyor: "Hayatta her şey bizim için, insanlar için. Yaşam da ölüm de. Sen yaşamayı seç. Hayatı seç. Kardeşin için koş güzel günlere." Ve Sibel, bir kez daha güçle doluyor, yaşama gücüyle. "İyileşeceğim" diye söz veriyor kendi kendine, bir de yemin ediyor: "Çiğdem 'oku' demişti. Mutlaka okuyacağım."

GELECEK ONUN
Böylece başlıyor "mücadele" ve günler, haftalar, aylar sürüyor. Fizik tedaviler, ameliyat derken savaşı kazanıyor Sibel. Bacağı kurtuluyor kesilmekten, hatta depremin izi bile kalmıyor üzerinde... Yeniden doğuyor genç kız. Ne kadar teşekkür etse az onu kurtaran ülkeye ve oradakilere. Doktorunun gözlerinin içine bakarak, "Sizi çok seviyorum" diyor: "Sizi ve tüm Alman halkını. Yaşamım boyunca hepinize dua edeceğim."

Sibel İbiş, "Ne hissediyorsunuz?" sorusunu yanıtlıyor, bir solukta: "Çok mutluyum." Kız kardeşinin vasiyetini yerine getirerek, "okuyacağını" belirten İbiş, Almanya'da kendisine gösterilen ilgiyi yaşamı boyunca unutmasının mümkün olmadığını anlatıyor.

Şimdi, Sibel evinde, ülkesinde. Hayata yeni yeni adımlar atıyor. Doktoruna söz verdiği gibi dans ediyor, bisiklete biniyor, geleceğe doğru gülerek koşuyor.

Tülay ACAR


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır