İşadamı Melik Giray ile Ankara'ya giderken trafik kazası geçiren, sonra da "ilişkileri" açısından medya projektörleri altına alınan Başsavcı Oktar Çakır, gazeteye ziyaretime geldi.
Görevinden yok yere açığa alındığını, istediği tek şeyin kişisel ve mesleki "itibarının iadesi" olduğunu belirterek görüşlerini anlattı.
Savcı Oktar Çakır'ın anlattıkları, tamamen gerçek veya kısmen gerçek de olabilirdi.
Ama bu sütun, "haksızlığı uğradığını savunanlara" da açık olduğuna göre, şimdi satırları, Çakır'ın sözlerine bırakıyorum.
"32 yıllık meslek hayatımda en küçük bir leke yoktur. Sicilim tertemizdir. Melik Giray'ı son zamanlarda tanımıştım. Aramızda hiçbir maddi ilişki olmamıştır.
Benim bu konudaki titizliğim mal varlığımdan da bellidir. Kaldı ki, çok daha büyük maddi operasyonları yürütmüş bir savcı olarak, tercih edeceğim son kişinin Melik Giray olması gerekirdi.
Daha önce de onun arabası ile Ankara'ya gitmişimdir. Alnım açık olduğu için bunda bir sakınca görmedim. Nitekim kaza olmasaydı, hiçbir şey değişmemiş olacaktı.
Melik Giray, iddia edildiği gibi kanun kaçağı ve sabıkalı değildir.
Hakkında birkaç dava açılmış ve takibat yapılmış olsa bile, başıma bunlar geldikten sonra yaptığım araştırmalarda anladım ki, hep beraat etmişti.
"Suçlular Listesi" diye sunulan şey ise, ev sahibi ile kavgasından dolayı basit bir ceraim raporudur.
Çantasından çıkan para, milyonlarca dolar değil, 535 dolar, 300 mark ve 210 milyon Türk Lirası'dır.
Kimseden ulufe beklemiyorum. Hemen de emekli olabilirim. Ama 32 yıl alnımın akıyla sürdürdüğüm mesleğimin böyle bir leke ile sona ermesine rıza göstermiyorum."
Vicdani karar, kamuoyunun ve ilgililerindir.
Devlet Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, Gazeteciler Cemiyeti'ne "Başbakanlık tarafından hak sahiplerine dağıtılan basın kartlarının resmi kimlik olduğunu" açıkladı.
Böylece, belirsizlik çözümlendi.
Banka vb. yerlerde, "basın kartı geçmez" türünden yaklaşımlar yakışıksızdı.
Bakan Bey'e hassasiyeti açısından teşekkür borçluyuz.
Yıllarca çalışılarak edinilen bir kimliğin "sinek vızıltısı" muamelesi görmesi, haksızlıktır.
Böyle reklâm olur mu, demiştim.
Ama kimin umrunda?..
Reklâm hâlâ devam ediyor...
Ürün sahipleri bu reklâmdan memnun olabilirler.
Ama aklı başında insanlardan çok sayıda tepki aldığım için yazıyorum.
"Hanzolara bilgisayar satmak" uğruna, halka "hakaret" etmenin gereğini kabul edemiyorum.
Bu reklâmda bir hoyratlık var!