


Zamanın ruhu
Almanlar'ın dünya düşüncesine hediye ettikleri çok önemli bir kavramları var: Zamanın ruhu.
Güneşin altında hiçbir şey değişmiyormuş gibi görünüyor ama aslında değişiyor.
Her gün gördüğümüz bir çocuğun büyümesini algılayamadığımız gibi, zamanın değişen ve bizi değiştiren etkisini de fark edemiyoruz.
Bu etkiyi ancak büyük düşünürler ve şairler sezebiliyor.
***
Yine de el yordamıyla bazı izleri sürebilir miyiz acaba?
Bazı alçakgönüllü gözlemlerde bulunabilir miyiz?
70-80 ve 90'ları yaşamış insanlar olarak (kimimiz daha da eskiyi hatırlıyor, kimimiz bunun için çok genç) 2000'lerin ruhu nedir sorusunu sorabilir miyiz kendi kendimize?
Türkiye'de 2000'li yılların ağır basan eğilimleri neler?
***
Bu açıdan bakılınca 2000'ler Türkiye'sinde bireyciliğin yükseldiği gözleniyor.
Birey olarak yaşamanın bilincine varmak anlamında bir bireysellik değil bu.
Düpedüz bencillik.
İnsanlar hızla bencilleşiyor ve dayanışma duygularını unutuyorlar. Sorumluluklarından sıyrılmaya çalışıyorlar.
Gövdelerine iyi bakmak peşindeler.
***
İkinci eğilim; cinselliğin sergilenmesi.
Türkiye'de bazı çevreler bunu modern olmanın bir ön şartı gibi görüyor. Oysa cinselliğin sergilenmesiyle modernliğin hiçbir ilgisi yok.
Ama bu alanda ölçü kaçırılmış durumda.
***
Belki de yukarıdaki gözlemlerle paralel olarak, kişisel ihtirasların arttığı görülüyor. Bir toplum, ulus ya da grup ihtirası değil bu. İnsanların para ve başarı iştahı kabarıyor. Herkes birbirini tepelemeye ve zirveye ulaşmaya çabalıyor.
Amerika'nın "Vahşi Batı"sındaki altına hücum dönemi gibi.
***
Ahlak ve değerler sisteminin çöküşü.
Bunlar da işin ayrılmaz parçaları.
İnsanları bir arada yaşatan kurallar zayıflıyor. Terbiye kurallarının yerini, vurdum duymazlık, yırtıklık alıyor.
***
Bilmem yanılıyor muyum ama bana Türkiye'de 2000'lerin ruhu böyle geliyor.