Şu köşede 12 yıldır vatandaşların dertlerini yazarım. Bıkmadan usanmadan onların problemlerini aksettirir, sıkıntılarına çare bulmaya çalışırım. İnsanlarımızla o kadar içli dışlı olduk ki, bana her türlü sırlarını dahi açıklıyorlar. Tabii karşılıklı itimat meselesi. Onlar bana ben onlara inanıyor, güveniyoruz.
Şimdi bahsedeceğim konuyu biraz abartılı gibi görünse de, bir daha tekrarlamayacağımı söylemek için kaleme alıyorum.
İsmi bende saklı olan genç okuyucum 5 Nisan'da Ankara Migros'taki Halil İbrahim Sofrası'nda bir kız arkadaşı ile otururken, dayanamamış onu öpmüş. Yani öpüşmüşler.
Diyor ki; "Akşam üzeri gittiğim lokantada sevgilimi bekliyordum. Birbirimizi orada görebiliyorduk.
Kız arkadaşım geldi, birbirime sarılıp öpüştük. Öpüşmenin bir kısmı dudaktan oldu. Sonra oturduk çay kahve içip hasret giderelim derken garson başımıza dikildi ve 'beyefendi lütfen dışarı çıkın' dedi. 'Ne oldu kardeşim ne yaptık' dememize kalmadı, 'ne yapacaksınız beyim, müşteriler rahatsız oldu, böyle de öpüşülür mü?' cevabını verdi."
Sonunda bu iki birbirine hasret kalmış gençleri yaka paça dışarı atmışlar. Delikanlı her ne kadar "bizi buradan atmaya hakkınız yok" filan dediyse de, sözünü dinletememiş.
Ama dışarıya atılmanın kızgınlığı ile oturmuş makinanın başına bana e-mail atmış. Artık dünyanın her yerinde bu tip öpüşmelerin olduğunu misaller de vererek Ankara'daki Migros müdürünün kulağını çekmemi istiyor.
Dedim ya böyle konuları ben halletmiyorum. Ama zaman zaman kendilerine direk olarak ulaşıp uyarı yapmama rağmen genç arkadaşlarımı bu tip kişisel meselelerini bana aktarmamalarını rica ediyorum.