


Kaş'ın minik korsan oteli...
Açılışın ertesi günü, aklım, Antalya'da Aspendos Festivali'nde kalarak Hotel Sera'dan yola çıktık. Beş yıldızlı bir otelden ne beklenirse, hepsi var.. Tadını Rus turistler çıkarıyor.. Beni en çok bahçesi etkilendi.. Müthiş bir tanzim.. Ağaçları ve çiçekleri seyretmeye doyamadım..
Görmeyeli Antalya harika bir şehir olmuş.. Şık, bakımlı, modern.. İtirazım sadece o bomboş arazideki çok katlı binalara..
Biz Batı'ya gidiyoruz. Yol güzel, hava harika, manzara inanılmaz! İşte Kemer! Gri mavinin ve yeşilin en güzel tonları.. Bu dağlar başka nerede var? Çamlar nerede bu güzellikle denize iniyor? Eskinin küçücük Kemer' i bambaşka bir yer olmuş.. Adım başına otel, adım başına pansiyon, kahve, lokanta.. Spor olsun diye sabahları Kemer Tatil Köyü'nden koşarak gelip etrafında döndüğünüz o koca yaşlı ağacı bulamadım.. Kasaba öyle değişmiş..
Üçağızlar'dan tekneye binip Kaleköy'e gitmeyi, batık Likya şehrinin kalıntıları üzerinde kürek çekmeyi bir başka sefere bırakarak Kaş'a geldik..
Bilen bilir.. Türkiye'nin ilk saç jölesi Setersin' i yapan sevgili Ersin Savaş yıllardır orda.. Başarılı bir kimya mühendisiyken Kaş'ın sükunetini İstanbul'un keşmekeşine tercih etti. Oraya yerleşti. Robert Kolej ve Tufts mezunu bir yüksek mühendis olarak restoranında yemek ve servis yapıp müşterilerini şoke etti. Sonra onu da bıraktı. Şimdi emekli filozof.. Hobi olarak bitkilerle uğraşıyor ama, asıl şöhreti sohbeti..
Biz de, tabii kendimizi bu ehil ele teslim ettik..
Sevan ve Müjde Nişanyan, 'Türkiye'nin En güzel Küçük Otelleri' adlı kitaplarını yazarken hiç abartmamışlar.. Korsan Otel aynen tanıttıkları gibi.. Fazlası var, eksiği yok.. 20 odalı, tertemiz ama tertemiz bir otel.. Yemekler enfes.. Personel harika. Emekli bir bahriye subayı olan Gürkan Bey mucize yaratmış.. Görünmez bir disiplin içinde sıcacık bir atmosfer.. Emine Hanım harika bir evsahibesi.. İngilizler çoktan keşfetmişler.. Deniz güzel, bahçe cennet, servis mükemmel, sohbetin tadına doyum yok.. Gürkan Bey, O.Henry tarzında amatör bir hikayeci..
Yazdıklarını mutlaka kitap haline getirmeli..
Otelin bir uzantısı da Kalkan'da.. Korsan Restoran.. Mutlaka gidin..
Yediklerinize inanamayacaksınız..
Kalkan bir başka rüya.. Doğa bu kadar mı cömert, insanlar bu kadar mı dost olur? O ne güzel bir kasaba.. Gündüzü ayrı.. Gecesi ayrı.. Şimdi düşünüyorum da.. Son günlerde yaşadıklarım gerçek miydi?
Gerçekten?
(Serpil Gogen'in mini Akdeniz turu notlarından biri dahaydı, okuduklarınız.)
BEYEFENDİ HAZRETLERİ!..
Bazı okuyucular Bayındırlık Bakanı Koray Aydın'a sorular sorduğum yazıda, ana fikirle beraber olduklarını ama bir bakana "Beyefendi, beyefendi hazretleri" diye hitap etmemi yadırgadıklarını yazmışlar..
Yadırgamasınlar..
Aslında "Majesteleri" demem gerekiyormuş meğer..
Sen eğer bir gazetecinin, doğrudan sana, senin siyasal düşüncelerine yönelik sorusuna yanıt vermeye tenezzül etmez, basın bürosunun altına imza koymağa dahi gerek görmediği, bir paçavrasını, yanıt diye yollarsan, kendini dev aynasında görüyorsun demektir. O zaman da öyle hitaba muhatap olursun..
Bakın, Koray Aydın Beyefendi hazretlerine, sorumuzu ikinci defa, çok daha açık sorduk.
Gene ses seda yok..
Ya verecek yanıtı yok ve bunu ifade edecek kadar dahi, cesur ve centilmen değil..
Ya da majestelerine, bir gazeteci parçasının doğrudan soru sorması ne haddine?..
Koray Aydın beyefendi hazretleri sorumuza yanıt vermeye mecbur olacaklardır.
Bu soruyu, Meclis'te soracak milletvekilleri var.. Karayollarının tuzağa düşürüp dolandırdığı milletin vekilleri..
Majestelerini asıl o zaman göreceğiz işte!..
Hadi cevap vermesin bakalım!..
SEVDİĞİM LAFLAR
Bilgili bir ahmak, cahil bir ahmaktan çok daha ahmaktır
Moliere
ALTIN!..
Dünya altınının yüzde 90' ı siyanürle çıkarılıyor. Ama kendisi de bu metodla altın çıkaran Yunanistan bizi engellemek istiyor. Niye acaba?..
Türkiye yılda 150-200 ton altın ithal edip bunları işliyor. Bu altını bize satan ülkeler, başta Almanya kendi altınımızı çıkarmamızı önlemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bunun içinde Türkiye'de ajanlar kullanmak bile var.
Ülkemizin altın potansiyeli 6 bin 500 ton.. Parasal değeri 70 milyar dolar.. Milyon değil, milyar.. Ve de dolar..
Türk parası ile yazmaya sıfırlar yetmez..
Bu altını çıkarmak üzere yatırım aşamasında yedi proje var (dı)..
Bunların en büyüğü Bergama Ovacık.. Yılda 50 ton altın çıkaracak kapasitede..
Bu Türk ekonomisine yılda 2.5 milyar doğrudan, 10 milyar dolar dolaylı katkıda bulunacak.
Bir eski tüfek (O da değil ya) sırf kendi kişisel menfaatleri için bilgisi hiç olmayan köylüleri kışkırtıp, o ana kadar 700 milyon dolar yatırılmış projeyi durdurunca, "Bu ülkeye güvenilmez" diyenler, öteki altı projenin de büyük bir bölümünü terkedip gittiler. Bize altın satan eloğlu bayram yaparken, bizim bilir bilmez (Belki de çok bildikleri vardır) istemezükçüler de kına yaktılar.
Ama Euro Gold mücadeleyi bırakmadı. Zaten dünyanın en güvenilir olan tesislerine, hiç de gerekmediği halde ilaveler yaptı ve Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu'nun 11 bilim adamına yaptırdığı araştırmada rapor verildi:
"Çevre için tehlike yoktur.."
Bu rapora rağmen, Türkiye'nin 90 milyar doları yerin altında tutmaya çalışanların kime ve tabii "Kaça" hizmet ettiklerini iyi düşünün değerli okurlar!..
Şimdi Bergama'da birileri, benim bu yazıları kaça yazdığımı yaymaktadır..
Söyleyeyim..
90 milyar dolara!..
Kader
Düğün ve Cenaze.. Hayır Goran Brogoviç'in şarkıları değil.. Galatasaray'ın ve Star'ın yöneticilerinden Cem Şaşmaz dostumun kaderi.. Ayni gazetede resimleri yayınladı..
Biri düğünde, biri cenazede..
Düğün kendisinin.. Cenaze babasının..
"Mutluluklar" dilemeye fırsat kalmadan, başsağlığı Cem'e..
Yaşam böyle devam ediyor işte..
BİZİM DUVAR
Eleştiriye açığız dedim. İtiraz istemem.
Hakan & Utku
BİR TAVSİYE
Görevimiz ne biçim tehlike
Allah sizi inandırsın.. Görevimiz Tehlike 2 ile ilgili eleştirileri okuduğumda "Aferin bizim entellere.. Halkın zevkine de önem vermeye başladılar" diye düşündüm.
Yani tabii böyle bir aksiyon filmini baş yapıt ilan edecek halleri yok ama, "Hık, mık" ederek, "Türünün iyi örneklerinden biri" özürleri arasına gizlenerek, "iyimsi" olmuşlar birden..
Filmi görünce anladım, niye beğendiklerini..
Bir defa türünün en kötü, en sıradan örneklerinden biri..
İkincisi yönetmeni lanet bir Amerikalı değil.. Uzak Doğulu..
Nasıl baştan savma, sıradan bir konu..
Ölümcül bir grip mikrobu yaratmışlar labratuarlarda.. İlacını da yaratmışlar.
Karı düşünüyor musunuz?.. Önce hastalığı salacaklar meydana.. Sonra satacaklar ilacı.. Gelsin milyarlarca dolarlar..
Labratuarlarda imal edilen mikroplarla ilgili kaç film seyrettiniz bugüne dek?..
Orijinalliği yok..
Aksiyon sahneleri.. Hemen her aksiyon filminde göre göre ezberlediğiniz otomobil ve motosiklet kovalamaca sahneleri.. Bunları çıkın, geriye bitmez tükenmez diyaloglar arasında fevkalade yavaş yürüyen, adeta gitmeyen bir film..
Sizi merak ettirecek hiçbirşey yok.. Herşey öyle aptalca gizlenmiş ki, adeta meydanda..
Sonra o James Bond filmlerinin, o ince mizahı, hicivleri, sizi gülümseten, sense of humor, ya da mizah duyusu da yok..
Tom Cruise'un özellikle baştaki dağ sahnelerinde atmasyon o dereceye varmış ki, inanmadığınız için gülüyorsunuz, "Yok devenin başı" diyerek..
Gördüğüm en kötü Tom Cruise bu..
James Bond filmlerinin (Enteller habire onunla mukayese ettiler de) güzel kızlarından da eser yok. Baş roldeki kız da ancak Uzak Doğu çekik gözlerine meraklılar için ilginç..
İnanın televizyondaki herhangi bir Görevimiz Tehlike dizisi bölümü, bundan çok daha ilginç, çok daha meraklı ve çok daha heyecanlı olurdu..
Televizyonda harika bir ekip çalışması vardı..
Burda "One Man" şov.. James Bond'a benzeyen tek yanı da burası.. Ama çok, ama çok kötü bir Bond taklidi bu..
Tebessüm
- Faksın bir sarışın tarafından yollandığını nasıl anlarsınız?
- Üstündeki puldan.