


Allah Demirel'i başımızdan eksik etmez
Duydunuz değil mi, bilim adamları "gen haritasını" çıkardılar. Böylelikle hastalıklara karşı çok etkili önlemler alınabilecek. Ayrıca genlere müdahale edilerek insan ömrü uzayabilecek. Bu inanılmaz buluş dün bizzat Amerika Başkanı Clinton ve İngiltere Başbakanı Blair tarafından dünyaya açıklandı.
Her iki lider için de ne büyük keyif.
Yeni teoriye göre insan ömrü 1200 yıla kadar çıkabilecekmiş. Şimdi gelin işin biraz matrak tarafına bakalım ve 1200 yıl yaşamamız halinde neler olabileceğini hayal edelim:
- SİYASETTE: Demirel'den ve öteki liderlerden kurtuluşumuz mümkün değil. Belli Allah Demirel'i başımızdan hiç eksik etmeyecek. 2000 yılı başında "Demirel 3000'de ülkenin başında" olacak esprileri gerçeğe dönüşecek. Cumhurbaşkanlığı süresi 100 yıl olabilir. O zaman Demirel 100 artı 100 formülü için bastırır. Tabii başımızdan atamadığımız öteki liderler için de durum aynı.
- EVLİLİKTE: 1200 yıl yaşarsak evlilikler nasıl olacak acaba? 20-25 yaş arasında evlendiğimizi düşünün. Bu aile kaç yıl sürebilir? Evliliğinin 950'inci yılını kutlayanlar olur mu? Aynı şekilde çocukların durumu. 850 yaşında baba olan birinin çocuğuyla arasında kaç kuşak farkı olacak?
- İŞ YAŞAMI: Bugün bütün ömrümüzü tek bir işte geçirebiliyoruz. 1200 yıl yaşarsak, karşımızda hep aynı müdürü, aynı şefi görmek nasıl bir duygu olacak? Yıllık izinler yine 15 gün falan mı olur, yoksa 2-3 yıllık süren izinler mi gündeme gelir?
- MAAŞLAR: Bugün 250 milyon lirayla işe başlayan biri her yıl yüzde 40 zam alırsa 900 yıl sonra maaşı ne olur? 40 yıllık bir işçiyle 800 yıllık işçi arasında maaş farkı ne olabilir?
- EĞİTİM: Üniversite eğitimini 4 yıl kabul edelim. Bu durumda 10-15 üniversite bitirmiş olmak çok doğal kabul edilebilir. Alt tarafı 60 yıl falan okuruz, ama her konuda da bilgili oluruz. 1200 yıl yaşarsak, yine 8 yıl temel eğitim mi olur, yoksa bu süre 20'ye çıkar mı?
- BİLİM: 1200 yıllık ömür, bana sanki bilimi yavaşlatır gibi geliyor. Şimdi herşeyi çok hızlı bulmaya çalışıyoruz. O zaman "Aman şimdi sırası mı, 100 yıl sonra yaparız bunu" türünden işi savsaklamalar olabilir mi?
- DÖNEKLİK: Zaman zaman görüşlerini değiştirenler için "dönek" sıfatını yapıştırıyoruz. 1200 yıl yaşarsak herkes dönek durumuna düşebilir mi? "Bu adam 750 yıl önce böyle söylemiyordu, şimdi döndü" türünden suçlamalar o zaman da yapılacak mı?
- SUÇ VE CEZA: Ömrümüz 1200 yıla çıkınca, örneğin cinayet işleyenlere ne kadar hapis verilecek? 200 yıl hapis cezası alanlara "Bu kadar az ceza mı olur?" diyecek miyiz?
- SEKS: 1200 yıl yaşarsak, seks hayatımız hangi yaşta sona erecek? 950 yaşındaki annenin çocuğuna torununun torununun torununun torununun bakması uygun olur mu?
- VE KENDİM: Acaba 950 yıl sonra, okuyucular benim için "940 yıldır okuyorum, çok keyif alıyorum" der mi? Ya da "900 yıldır yazıyor, nihayet adam oldu" türünden çekiştirmeler yapılır mı? Veya "Siz onu 350 yıl önce görecektiniz, şimdi yazdıkları birşey mi?" diyenler çıkabilir mi?
Bu Ergenekon da nedir?
Birkaç yıl önce, Meclis Faili Meçhul Cinayetleri Aydınlatma Komisyonu'nda görev yapan bir siyasetçi dostum "Şimdi Yeşil modası var" demişti. "Nedir bu yeşil?" diye sorduğumda "Her taşın altından o çıkıyor" demişti.
Özeti şuydu; Yeşil kod adı taşıyan biri vardı. Devlet adına ama kanunsuz ve hukuksuz biçimde yapılan pekçok operasyonun yöneticisi konumundaydı. Devlet tarafından korunduğu için hakkında işlem yapılamıyordu.
Son günlerde bir de "Ergenekon" adını duymaya başladım. Bilmem bu "Ergenekon" sözü medyada yer aldı mı, benim dikkatimi çekmedi.
"Ergenekon" devletin bilgisi altında çalışan bir gizli örgütmüş. Hani şu meşhur Susurluk olayının altında yatan gerçek aslında Ergenekon'muş.
Söylentiye göre Ergenekon, soğuk savaş döneminde Sovyet işgâline karşı kurulmuş.
Ama Sovyet işgâli olmayınca, bir de üstüne Sovyet sistemi çökünce Ergenekon "kişisel" hizmetlere yönelmiş. Anladığım kadarıyla "Ergenekon" sözü de bizleri "Yeşil" gibi çok uğraştıracak.
"Eyvah, bizim hammadde boşa uçuyor"
Bozcaada'da kurulan Türkiye'nin üçüncü rüzgar enerjisi santralının açılışına Adnan Polat'la birlikte helikoptere binerek gittik. Bilmiyordum, meğer Adnan Polat bir süredir rüzgâr enerjisi ile yakından ilgileniyormuş. Bozcaada'daki santrala da yatırım ortağı olarak katılmış.
* Nereden aklınıza geldi rüzgâr enerjisi?
- Türkiye'nin çok ciddi enerji açığı var, bunun için yeni kaynaklar bulunması gerek.
* Peki rüzgâr fikri?
- Ucuza maloluyor, çevreyi kirletmiyor.
* Türkiye'nin rüzgârı iyi mi?
- Yapılan araştırmalara göre Avrupa'daki en kaliteli rüzgâr Türkiye'de.
* Nedir kaliteli rüzgâr?
- Sürekli ve istikrarlı olması.
* Ya şiddeti?
- O o kadar önemli değil, yeter ki pervaneleri döndürecek güçte ve süreklilikte olsun.
* Türkiye'nin nereleri bu açıdan iyi?
- Başta Ege denizi. Antakya bölgesi, İskenderun, Gaziantep.
* Ya Karadeniz, çok fırtınalar olur?
- Çok ilginç, Karadeniz'de sert rüzgârlar var ama işe yaramıyor.
* Neden yaramıyor?
- Çünkü istikrarlı ve sürekli değil.
* Rüzgâr santralı kaça maloluyor?
- Bin megavatlık santral bir milyar $'a çıkar.
* Ne kadar sürede yapılır?
- Bir yılda biter. Ömrü sınırsız.
* Örneğin Bozcaada'daki santralin maliyeti ne?
- Bu santral 10 milyon dolara mal oldu.
* Gücü ne kadar
- 10 megavat.
* Nereye yeter?
- Yüzde yarımı adanın ihtiyacını karşılar. Gerisi anakaraya gönderilecek.
* Başka rüzgâr projeleriniz var mı?
- Olmaz mı, ama devlet köstek olmamalı.
* Köstek mi oluyor?
- Tam öyle değil, ama enerji konusunda yatırımcının önü açılmalı.
* Siz ne bekliyorsunuz?
- İhale sisteminde yanlışlık var, daha doğrusu ihale şartı kalkmalı.
* O zaman ne yapılması gerek?
- Enerji kanunu bir an önce çıkmalı ki, rekabet ortamı yaratılsın.
* Türkiye'nin rüzgâr enerjisi potansiyeli nedir?
- Teorik olarak 400 milyar kilovat saat.
* Hepsi değerlendirilebilir mi?
- O çok zor, ama hiç olmazsa yüzde 30'unu kullanabiliriz.
* Aşağıda hava bayağı rüzgârlı.
- Ya ne demezsiniz, bizim hammadde boşa uçup duruyor.