kapat

27.06.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Sabah Kitap
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Sivil toplum
İstanbul Sanayi Odası Başkanı Hüsamettin Kavi, son siyasi gelişmelerle zedelenen istikrarın, sivil toplumun ekonomik program sürecine ortak edilmesiyle aşılabileceğini söyledi

* Siyasetin yeniden öne geçmesi sanayiyi nasıl etkiledi? Yılbaşındaki heyecanınız sürüyor mu?

Türk toplumunda yapısal bir problem var. Hedef olarak koyduğunuz birşeyi gündeme getirdiğiniz zaman tansiyonunuzun ve üretim heyecanının o tarihe kadar daha artarak devam etmesi gerekir. Oysa bizde duraklama oluyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminin konuşulmaya başlamasıyla trendde bir yavaşlama oldu.

* Bunun sebebi, hükümetin diyalog ortamı kuramaması olabilir mi?

Siyasi istikrarı ekonomik istikrara dönüştürmeye hükümetler yetmez. "Bu programları hükümet programı olmaktan çıkarıp, tüm ülkenin programı haline getirmemiz, katılım sağlamamız gerekir" dedik. Bunda başarılı olamadık. Aradan geçen 6 aylık süre içinde ilgili ekonomik ve sosyal tarafları biraraya getiremedik. Türkiye 20 yıldır olmayanı yemiş, harcamış ve bunu enflasyona dönüştürmüş. Şimdi enlasyonu aşağıya çekerken bir bedel var. Bunun nasıl paylaşılacağı konusunda tarafları biraraya getirmeye mecbursunuz. Bu da düzenli bir platform olmak zorunda.

Çünkü programın belirli yumuşak karınları var. Bunlar, işçi-işveren ilişkileri, tarım ve ihracattır. Buralarda gecikmeler sıkıntıları arttırır. Bunların üstüne siyasi istikrarsızlık getirecek unsurlar eklenirse maliyetler daha da büyür. Bundan Türkiye kaybeder.

* Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile geçirilen süre, güvene darbe mi indirdi?

Güvenilirliği ve istikrarı zedeledi. Onarılamaz bir yerde değiliz. Bunu onarmanın yolu da hükümetin kendi içindeki yeni istikrar arayışının yanında sivil toplumu da bu sürece ortak etmekten geçiyor. Siyasetin içindeki zedelenmeyi onaracak güç, sivil toplumdur. Zaman kaybetmeden bunu yaptığımız zaman hasarı telafi edebiliriz.

* Enflasyonda başarı dış tasarrufları Türkiye'ye getirmeye yetecek mi?

Yetmeyecek. Bir başka ülkede varlığınızı sürdürebilmek için demokrasi ve pazar ekonomisi adına bir temel direğe güvenmek zorundasınız. Bu da işleyen, çalışan ve hızla çözüm üreten bir hukuk sistemidir. Türkiye'de hukukun yükünü hergün arttırıyoruz. Uluslararası tahkim bu konuda önemli bir adımdır. Ama iç hukuku da yabancı sermaye gelişleri için düzenlemek zorundasınız.

* Sınırlı ve dar bir alanda gerçekleşen talep artışından sözedebilir miyiz?

İç piyasada talep artışı yok. Pekçok işletmeden birtakım sesler yükseliyor. İnsanların gelirleri artmadı ki. Dışardan kaynak gelir, Merkez Bankası karşılığında TL basar, piyasaya sürer ya da bankalardaki döviz tevdiat hesapları TL'ye çevrilir. Ama insanlar çevirmiyor, hala dövizdeler. Demek ki, tasarruf kabiliyeti olan insanların programa güvenleri yok.

* İhracatın seyri nasıl oldu?

Euro bölgesine yapılan ihracatların tümü 1999-2000 yılı başında yaptığımız anlaşmalardı. Euro-dolar ilişkisinin buralara gideceği beklentisi yoktu. Bu firma bazında sıkıntı yarattı. İlk yarıda ihracatla ilgili olarak sanayici büyük bir yük taşımak zorunda kaldı. Enflasyon kadar kur artışının olmaması, programın getirdiği bir olumsuzluktur. Bir de euro bazında ihracat yapanlara daha da ek yükler bindi.

Siyasete bağımlılık
* Uygulanan program özel sektörün yatırım, üretim ve istihdam politikalarında bir değişiklik yarattı mı?

Bu aşamada KOBİ'lerde kapasite kullanım oranları, 6 ay içinde ortalama yüzde 50'nin üstüne pek çıkamadı. Yatırım yapabilmeniz için kapasite kullanım oranlarının bir seviyeye gelip dayanması gerekir. Henüz bu oranlara gelmiş değil.

* Özelleştirmenin gecikmesi sanayi kesimini nasıl etkiliyor?

Devlet, ekonomik bir alanda hem oyuncu hem hakem olmak isterse, bu olmaz. Hakemlik kayıtsız şartsız devletin elinde. Bu ekonomik alandaki haksız rekabet unsurunu pekiştirir. Devlet ekonomiden çıkmadıkça Türkiye'de haksız rekabetin önüne geçmek, vergi adaletini sağlamak, sosyal güvenlik sistemini adil ve sürdürülebilir bir yapıya taşımak mümkün olmayacak. Toplumun içinde yıllarca birikmiş güvensizlik ve yolsuzluklar da engelenemeyecek.

* Yani devlet kendi eliyle haksız rekabet mi yaratıyor?

Tabii ki.

* Programın devamlılığı siyasi iktidara bu kadar bağlı olmalı mı?

Devlet, ekonominin içinden çıkarsa, hükümetteki siyasi çekişmeler de ekonomiyi etkilemez. Bugün Türkiye'deki ekonomik program siyasetle birebir ilgilidir. Siyaset, ekonomiden çıkmadıkça, özelleştirmeyi bitirmedikçe bu ilişki devam edecektir. Devletin ekonomideki payı azalmadıkça, bu ilişki devam edecektir.

Devlet, siyaset ve hukuk reformu gerek
* Türk siyasetinin neye ihtiyacı var?

Anlayış değişikliğine ihtiyacı var. Niçin hükümette olduğunuz sorusuna doğru cevap verebiliyorsanız yapabilecekleriniz de belirginleşiyor. O zaman politik manevralar yapamazsınız. Partilerin neye karar verdiklerini doğru olarak belirlemeleri gerekir. Parlemento içinde hukuksal zaafiyet varsa bunu siyasi enstrümanlarla yapmaya gerek yok. Hukukun kendi kuralları vardır. Bunu işletirsiniz. Şimdilerde Türkiye, hukuk mu, istikrar mı tartışması içinde. Hiçbirinden vazgeçmeye gerek yok. Hukukun gereklerini siyaseten yapmaya kalkarsanız, o zaman siyasetten vazgeçmek zorunda kalırsınız.

* Hukuki yapıya ilişkin neler yapılmalı?

Türkiye'de en büyük zaafiyeti, gerçek ihtiyaçlarını bildiği halde karar vermeyi hep ertelemesi. Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının düzenlenmesi gerektiğini Türkiye uzun zamandır konuşuyor. Niye yapmıyor? Herkesin hukuki sorumluluğu milletvekillerininki ile aynıdır. Hukuk önünde hepimiz eşitiz. Bunu doğru yaptığımız zaman Meclis'te soruşturma komisyonlarına gerek kalmaz.

* Türkiye'nin yapması gereken nedir?

Birincisi devletin yeniden yapılanması.

İkincisi hukukun yeniden yapılanması.

Üçüncüsü de eğitim reformu. Eğitim standartlarını yeni ekonomi veya daha doğru tabirle bilgi ekonomisinin ihtiyaçlarına göre yeniden düzelttirmek lazım.

ABDURRAHMAN YILDIRIM


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır