Üniversite yapma market yap
Kadir Has'ı bu köşenin okurları özellikle tanırlar. Çünkü Kadir Has engin servetinin neredeyse tamamını hayır işlerinde kullanır. Onu yaptığı okullardan, hastanelerden onbinlerce kişi yararlandı, binlerce öğrenci burs olanağına kavuştu.
Kadir Has'ın başı şimdi dertte. Çünkü "en büyük arzum" dediği üniversitesi basit rant hesapları yüzünden tehlikeye girdi.
Anlatayım: Kadir Has büyük çabalar sonucu 1997 yılında vakfının üniversite kurması için izin almayı başardı. Ardından Haliç'teki tarihi Cibali Tütün Fabrikası üniversite için 49 yıllığına vakfa tahsis edildi.
Burada Has'ın karşısına Anıtlar Yüksek Kurulu çıktı. Binanın tüm projesi tarihi gerçeklere bağlı kalınarak yapıldığı halde kurul kararını çok geç verdi.
Kadir Has çok zaman kaybettiğini görünce Cibali'deki binanın dışında bir de kampüs alanı aramaya başladı. 1998'de Cumhurbaşkanı Demirel ve dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'ın katkılarıyla Selimpaşa'da 115 dönümlük bir araziyi 49 yıllığına kiraladı. O sırada Selimpaşa Belediye Başkanı olan ANAP'lı Ahmet Yağcıoğlu da beldesinin bir üniversite kazanacak olması nedeniyle bütün gücüyle destek verdi. Üniversitenin temeli aynı yıl atıldı ilk binalar yıldırım hızıyla inşa edildi ve üniversite ilk öğrencilerini burada eğitmeye başladı.
18 Nisan 1999 seçimlerinde Selimpaşa Belediye Başkanlığına yine bir ANAP'lı; Eşref Balaban seçildi. Balaban göreve gelir gelmez Kadir Has Üniversitesi'ne savaş açtı.
Kampüs için kiralanan arazi anlaşmasını fesheden Balaban, belediyenin teknik ekiplerini de devreye sokarak binaları yıkmak için harekete geçti. Üniversite'nin çevresini tamamen kazan, yolları geçilmez hale getiren Balaban sonunda kapıya da mühür taktı.
Peki neden? Bir belde belediye başkanı niçin üniversiteye karşı.
Anlaşıldığı kadarıyla Kadir Has Üniversitesi'nin kurulmaya başladığı arazide bazı kişilerin gözü var. Hayli değerli olan bu arazi yüksek rant getiren bir iş merkezine çevrilmek isteniyor.
Bana gelen bilgilere göre işin arkasında eski Ülkücü'lerden Ömer Faruk Akıncı var. Bu kişinin belediye başkanı ile çok yakın olduğu ve üniversitenin bulunduğu alana dev bir market yaptırmak istediği söyleniyor.
Belediye şu anda araziyi "yeşil alan" ilân etmiş durumda. Ama bu kararın kısa sürede değişeceği ileri sürülüyor.
Bir üniversiteyi markete fedâ etmek isteyen zihniyete birilerinin mutlaka dur demesi gerek.
Görev Mesut Yılmaz'a düşüyor. Kendi partisinden seçilen belediye başkanına durumu bir sorsa fena mı olur?
Necdet Üruğ 3 yıl geç öfkelendi
Mehmet Ali Ağca Türkiye'ye iade edildikten sonra Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan bir haber ortalığı karıştırdı. Habere göre Abdi İpekçi'yi öldürmekten sanık Mehmet Ali Ağca yakalandığında İçişleri Bakanı görevinde olan Hasan Fehmi Güneş "Biz Ağca olayını çözebilirdik, ama dönemin sıkıyönetim komutanı Necdet Üruğ bunu engelledi" diyordu.
Güneş'e göre polis bazı ipuçlarına ulaşmıştı, ancak sıkıyönetim komutanı Necdet Üruğ polise sorgu için ek süre vermemiş ve Ağca'yı almıştı.
Emekli orgeneral Necdet Üruğ bu habere çok öfkelendi, Güneş'i yalancılıkla suçladı.
Tartışmaya bir kenarından o dönemde de Başbakan olan Bülent Ecevit de katıldı ve eski bakanının haklı olduğunu söyledi.
Üruğ buna daha da öfkelendi, şimdi hemen hergün bir gazetede Necdet Üruğ'un Güneş'e öfke saçan sözlerini okuyoruz.
Ancak burada garip bir nokta var. Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlanan Hasan Fehmi Güneş röportajı yeni değil. O röportaj 9 Mart 1997'de, yani bundan tam üç yıl önce yapılmış. Haberi yazan Leyla Tavşanoğlu. Yani Güneş o sözleri Ağca Türkiye'ye getirildikten sonra söylememiş, çok önceden bunları anlatmış.
Necdet Üruğ üç yıl önce söylenen bu sözlere hiç tepki göstermemişti ya da tepkisi en azından basına yansımamıştı.
O gün hiç ses çıkarmayan Necdet Üruğ bugün neden öfkelendi acaba?
Yazıları silen adam
Adı Oğuz Aydemir. İşadamı. Yaşamın keyfini çıkarmayı seviyor. Komokoshi adlı teknesiyle hafta sonlarını Güney'in doyumsuz koylarında geçiriyor.
Ve tatil yaparken bir de ne yapıyor biliyor musunuz? Eline aldığı fırça ve boyalarla dağlara taşlara sorumsuzca yazılan yazıları siliyor. Oğuz Aydemir sıkı bir çevreci. "Temiz bir çevrede yaşamak ve benden sonrakilere de temiz bir çevre bırakmak istiyorum" diyor.
Özellikle Güney sahillerindeki koyların temiz tutulması için büyük çaba harcamış bugüne kadar. Şimdi de koyları çevreleyen dağların kayalarına kimi reklâm amaçlı, kimi sırf iş olsun diye yazılan yazılara savaş açmış. Sabah küçük botuna atlıyor, başlıyor koyları dolaşmaya. Eğer görünür bir yerde yazı görürse hemen iniyor, önce su ve fırça ile yazıyı silmeye çalışıyor. Olmadı sabun kullanıyor, yine olmadı kezzapla temizlemeye çalışıyor. Yazı yine çıkmıyorsa bu kez kayanın renginde boya kullanıp yazıyı yok ediyor. Bunu yapmak için de sarp kayalara çıkmaya bile üşenmiyor. İlginç ve hoş bir uğraş. Bu arada Göcek'e tatile gidenlerin bir şikayetini de aktarmak istiyorum. Bu yıl koyları sinek basmış. Sorumlusu ilaçlama çalışmalarını yeterince yapmayan Göcek Belediyesi. O belediye bölgeye gelen teknelerden milyarlar kazanıyor halbuki.
Şanlıurfa'dan son bilgi
Başbakan Ecevit'in Şanlıurfa gezisi sırasında DSP konvoyunun kente sokulmamasının yankıları sürüyor. DSP Şanlıurfa eski il yöneticilerinden Mehmet Levent Ayataç aradı. "O günkü rezaletin sorumlusu DSP İl Başkanı Müslim Akalın'dır" dedi.
Ayataç İl Başkanı'nın atama ile geldiğini belirterek "Avukat olan Müslim Akalın parti içinde tutulmuyor. O gün Ecevit'i karşılamak için çevre illerden otobüslerle adam getirtti. Ama iyi organizasyon yapamadığı için meydan yine boş kaldı. Bunun üzerine paniğe kapıldılar" dedi.
Sorum üzerine kendilerinin de zamanında atama ile il yönetimine geldiklerini söyleyen Ayataç "Rahşan Hanımefendi'ye ulaşmak istiyoruz ama önümüzde engeller var, parti yanlış ellerde, bu yüzden de kan kaybediyoruz" diye konuştu.