Diyelim ki, bu sabah gazeteler bir zafer nağrasının manşetleriyle çıktı.. Böyle bir olasılığa ters düşmeyecek bir şeyleri, daha önceden yazmış olmak hoşa gitmez mi?
Örneğin Samih Rıfat'ın köylü taburları için yazdığı dizeleri azıcık değiştirerek şöyle diyebiliriz:
Demir gibi şütümle gol attım koşa koşa,
Şanlara zaferlere ulaştım coşa coşa...
Ama biliyorsunuz, tersi de olabilir bunun. Onun da önlemini, kaşarlanmış bir siyasetçi kıvraklığıyla daha önceden almakta yarar yok mu?
Örneğin eski dönemlerden kalma beylik avuntular tekrar edilebilir:
"Maçı biz oynadık, golleri onlar attı"
Yahut, Namık Kemal sibernetiğiyle biraz su serpme üzüntülü yüreklere:
"Galip sayılır bu yolda mağlup"
Yahut, Hüseyin Rıfat'ın Hayyam'dan yaptığı bir rubai çevirisini azıcık değiştirerek şöyle diyebiliriz:
Neşemiz yok ki, dolaşalım bağra çağra
Keyfimiz yok ki, bol bol korna çalalım
Madem yolu yok coşup taşmanın
Öyleyse kalkalım namaz kılalım
Madem Portekiz gündemde, birkaç da Portekiz fıkrası anlatalım. Ülkeleri dışında iş bulmaya giden Portekizli genç kadınlar, özellikle ev işlerinde çok başarılı oluyorlarmış.
Bir gün başarının sırrını sormuşlar Portekizli bir hizmetçiye.
Genç kadın:
- Çok basit, demiş. Bütün gün evin hanımına sürekli "Peki efendim... Olur efendim... Peki efendim... Olur efendim..." diyorum. Evin beyine de "Hayır efendim... Olmaz efendim... Hayır efendim... Olmaz efendim..." diyorum. Hepsi bundan ibaret...
Hollanda'da çalışan Portekizli bir hizmetçi, rüyasında Türkler'in Portekiz'i yendiğini görmüş ve ağlayarak uyanmış...
O sabah mutfakta da birkaç bardak kırmış, kızartmaya kalktığı ekmekleri yakmış, sütü dökmüş yerlere...
Evin hanımı:
- Ne oldu bu sabah sana, iyice şapşallaştın, demiş. Bardaklar kırılıyor, ekmekler yanıyor, sütler yere dökülüyor. Lütfen biraz daha dikkatli ol. Burası Portekiz değil, Hollanda...
Evin hanımı tarafından da Portekiz'in aşağılanmasından deliye dönen Portekizli hizmetçi:
- Bakın, demiş, ben de size birkaç şey söyleyeceğim. Kocanız benim sizden daha güzel olduğumu söylüyor. Yine kocanız, sizin giysilerinizin bana daha çok yakıştığını söylüyor. Üstelik şunu da bilin ki, sizden çok daha iyi sevişiyormuşum ben...
Hollandalı hanım:
- Allah Allah bunu da mı kocam söylüyor, demiş.
Portekizli hizmetçi:
- Yok, demiş, onu da postacı söylüyor.
Diyelim ki yenildik. Ölüm yok ya ucunda... Yine bir Portekizli hizmetçi fıkrasıyla omuz silker geçeriz.
Portekizli genç bir kadın, Fransa'da kapılanmak için bir eve gelmiş.
Evin hanımı sormaya başlamış:
- İyi hal kağıdınız var mı?
- Evet efendim...
- Yemek yapmasını biliyor musunuz?
- Evet efendim...
- Bebekleri seviyor musunuz?
Portekizli genç kadın birkaç kez yutkunmuş:
- Yani, şey.. Evet... Ancak.. Eğer bu kez kocanız, biraz daha dikkatli olursa; doğrusu tercih ederim bebeksiz çalışmayı...