Çok çok mutluyuz
Galatasaray'ın Avrupa UEFA kupası şampiyonluğunun tadı henüz damaklarımızdan silinmeden...
Belçika zaferiyle havaya sıçradık.
Kim ne derse desin, bu bir zaferdir...
Hem de ortak zafer!
Milli Takım ilk iki maçta, gerçek performansını ortaya koyamamıştı.
Bir tutukluk ve şaşkınlık vardı.
Medya, bunun üzerine yürüdü, yer yer dozu kaçan eleştirilerde bulundu...
Okurlarımız, bu sütunda benim ağır eleştirilere karşı çıktığımı, daha önümüzde oynanacak maçlar bulunduğunu, yazdığımı biliyorlar.
Hayatın beni doğrulamış olmasında da mutlu olduğumu söylemeliyim.
Ama takımımızın başarısından duyduğum sevincin yanında bu hikaye kalır.
Ortak zafer, yürek birliği, akıl buluşması dediğim şey de bu işte...
Medya, eleştirdi.
Haksız mıydı eleştirirken?..
Hayır!..
Denizli hoca ve milli takım oyuncularımız kızdılar, sinirlendiler, bilendiler...
Haksız mıydılar, kızıp sinirlenirken?..
Hayır!..
Küçük hesap yapanları, her fırsatı kendi hanesine avanta yazmayı adet haline getirmiş olanları zaten hiç hesaba katmıyorum.
Dürüst ve samimi medya...
Dürüst ve samimi kamuoyu...
Dürüst ve samimi taraftar...
Dürüst ve samimi oyuncular...
Birbirini elektrikleyerek...
Birbirini gazlayarak...
Birbirine inceden inceye sinirlenerek, Belçika zaferini yarattı...
İşte ortak zafer!
El birliği ile Türkiye'yi çeyrek finallere taşımak.
Biz hatalarımızdan arınabilir, çok daha iyisini yapabiliriz, yeter ki birbirimize inanalım derken...
Takımımızın yüreğine inancım tamdır, derken işte bu sonucu kast ediyordum.
11 delikanlı sahaya çıktı.
Samimiyetiyle, yüreğiyle ve bayrağıyla koşturdu.
Ve Belçika'yı sildi!..
Bir tek şey söylemek istiyorum...
Şovenizm benden cehennem kadar uzak olsun...
Ama önceki akşamki maçta duyduğum stresi Galatarasay'ın maçlarında duymadım.
Demek ki "kulüp zaferi" başka, "ülke zaferi" başka...
Belçika
Fehriye Erdal'ı iade etmeyen Belçika, dersini futbol sahasında aldı. Allah'ın sopası yok ki!..
Euro
AB, Türkiye'ye 4 milyar "euro"luk fon ayırmış ama vermiyor... Onlar vermiyor, biz gol atıyoruz...
Suharto
Endonezya'yı 32 yıl diktatörlükle yöneten Suharto, devleti 25 milyar dolar çarpmış. Suharto değil hıyarto!
Tasarruflar
Devlet Bakanı Recep Önal, zorunlu tasarruf paralarının ödeneceğini, fakat bir defada ödenemeyeceğini açıkladı.
Hem adalete hem de mantığa aykırı bir durum... Hükümet, paramız yok ki, bir defada verelim, diye düşünüyor. Biriken paralar sizin değildi ki zaten...
Vatandaşındı...
Öyleyse, "paramız yok" diyemezsiniz... Diyorsanız, vatandaşın biriken parasını yediniz demektir.
Yediyseniz eğer, haksızlık, usulsuzlük, hukuksuzluk yaptınız demektir. Çünkü tasarruf eden bir vatandaşın tasarrufunu, ona danışmadan yiyemezsiniz. Para var ama bir defada ödemek piyasayı sarsar diyorsanız, bu da tasarruf mantığına aykırı...
Tasarruf nedir?
Küçük küçük paraların, büyüyüp bir anlam ifade etmesi demektir. Siz taksit taksit biriken parayı, taksit taksit geri verdiğinizde, ortada tasarruf diye bir mefhum kalmaz. Bu işe; neresinden bakarsanız bakın "aldatmaca" görünüyor. Hakka ve hukuka aykırılık sanki ruhumuza işlemiş...
Olmadı!
Hakan Şükür'e... Mustafa Denizli'ye...
Ve bütün oyuncularımıza binlerce teşekkür...
Bize bu sevinci yaşattıkları için...
Nihayet bir spor başarısıdır bu, demeyin...
Galatasaray'dan sonra Türkiye'nin de Avrupa ilk 8'ine girmesi, büyük başarı... Yalnız...
Bu büyük başarıya iki gol ile imza koyan Hakan Şükür'e bir çift sözüm var:
Zaferden sonraki konuşmasında kullandığı "vatanhaini" yakıştırması, hiç yakışmadı.
Takımı eleştiren bazı yazarları kast ederek söylenmiş bu sözler, "aşırı" olmuştur.
Eleştirilerin dozu fazla kaçmış olabilir, ki ben fazla kaçtığını düşünenlerdenim...
Ama çok ağır ve hatta merhametsiz de olsa eleştiri yapmak "vatanhainliği" değildir, olamaz da...
Birbirimizi bu şekilde suçlama alışkanlığı ile kupada ilk 8'e kalmak birbiriyle hiç bağdaşmıyor...