Siyasetin kısırlaştığı yerlerde insanlar sebebini bile hatırlamadıkları kavgaların içinde bulurlar kendilerini.
MHP'nin iyi niyetine kefil olamayız ama Yüce Divan'lık dosyalar yüzünden bu partinin suçlanmasını da adil bulmuyoruz.
Neymiş?. MHP, Mesut Yılmaz ile Çiller'i lekeleyerek ANAP ve DYP seçmenlerini kendisine çekmek peşindeymiş..
Bir defa lekelemenin sorumluluğu karşılıklı olarak Yılmaz ve Çiller'in partilerine aittir.
Yüce Divan şantajı olan çamur topu, geçmiş dönemlerin mirası olarak önce iktidarın başına, sonra meclisin kucağına düştü.
MHP şu kadarını hesap edebilir:
Yılmaz ve Çiller'i Yüce Divan'a göndermek ANAP ve DYP'de yeni lider arayışının da yolunu açabilir. MHP'nin bunda menfaati yok.
Bu partinin menfaati, ikisinin de partilerinin başında kalmaya devam etmesidir.
O zaman hükümetin istikrarı bozulmayacağı gibi, ANAP ve DYP'deki erime de istikrarlı biçimde sürecektir!
Akıl karıştırmaktan artık vazgeçelim..
Asıl mesele, kolayca iftira atmanın ve bu yozlaşma yüzünden gerçek yolsuzlukları da karambola getirmenin sebebi haline gelen meclis soruşturmalarını siyasi şantaj aleti olmaktan kurtarıp hukuk zemininde sistemleştirmektir.
Herkes "Buna varız" diyor ama kimse somut adım atmıyor. Niye?. Sonuçta yapılacak şey, başbakan ve bakanların dokunulmazlıklarını daraltıp soruşturma komisyonlarına yeni bir yapı kazandırmak değil mi?
"Tatil kapıya dayandı, Anayasa değişikliği yetişmez" iddiası, kuyruklu yalanıdır. Bir maddelik değişiklik, istenirse bir haftada gerçekleşebilir.
Unutmamalı ki bu hafta Yüce Divan'a sevk kararları meclisten geri dönünce belki hükümet kurtulacak ama şaibe gölgesi daha da büyüyecektir.
O gölgede istikrar kaç ay yaşar?
Çünkü idamlık mahkumlara, ağırlaştırılmış müebbet hapis rejimi uygulanamıyor.
Sırf bebek katili Apo yüzünden bu reformu yapamamak, Apo'nun Türkiye'ye yaptığı kötülüklere kendi irademizle bir yenisini eklemek değil midir?
MHP sözcüleri şimdi "Bu konuda halkın oyuna başvuralım" demeye başladı.
Yapılabilecek en büyük yanlış budur.
Çünkü böyle bir referandum, tüm idam hükümlerinin infaz edilmesi sonucunu getirmeyecektir. Pratikte Apo'nun asılıp asılmaması halk oyuna sunulacaktır.
Devlet bir katil hakkındaki yargı kararını halka sormaz. Siyaset de infazın sorumluluğunu halka ciro etme yanlışına düşmemeli.
Siyasetin görevi, ülke yararına olan reformları cesaretle gerçekleştirmek ve doğru bildiği adımın vebalini korkmadan taşımaktır.
Referandum "idama hayır" sonucu verirse bu halkın siyasetçilerden daha gelişmiş bir ufka sahip olduğunu kanıtlayacaktır.
Ama öyle bir karar belli çevrelerce "Türk halkı Apo'yu affetti" diye çarpıtılacaktır.
Bu halka ve Türkiye'nin geleceğine karşı haksızlık olmaz mı?