Kayıkçı kavgası
Başbakan Bülent Ecevit dün DSP Meclis Grubu'nda söze "MHP'nin ne yapmak istediğini anlayabilmiş değilim" diye başlayınca..
Başbakan Yadımcısı Hüsamettin Özkan'ın kulağına eğildik:
- Sayın Ecevit'in bu sözlerini acaba şöyle mi yorumlamamız gerekiyor... "MHP'nin ne yapmak istediğini çok iyi anlıyorum." Ne dersiniz bu yoruma Sayın Özkan?
Hüsamettin Bey yanıt vermedi.
Tebessüm etmekle yetindi.
Gerçekten de, MHP'nin tavrında "anlaşılmayacak bir şey" yok.
MHP, merkez sağdaki iki partinin "halini" görüyor.
ANAP ile DYP'nin "didişmesini" izliyor.
Ve "durumdan vazife çıkarıyor."
İkisine birden "gol atıyor."
***
Ecevit, DSP Grubu'nda konuşurken...
ANAP'lılar da Meclis kulislerinde "aynı soruyu" birbirlerine soruyorlardı:
- MHP ne yapmak istiyor?
Kuliste, DYP'li Necmettin Cevheri'yi gördük.
Siyasetin deneyimli isimlerinden.
"Soruyu" bu kez ona sorduk:
- Sizce... MHP ne yapmak istiyor?
Cevheri "soruşturmalarla MHP'nin ilgisi yok ki" dedi.
Ve ekledi:
- Bu konular konuşulurken... Soruşturulması istenirken... MHP yoktu ki... MHP, bu işi "kucağında" buldu... Doğru mu?
Gerçekten doğru.
Cevheri devam etti:
- Eğer bu işlerin Yüce Divan'a gitmemesi... Yargıtay tarafından soruşturulması isteniyorsa... Bunun için Anayasa değişecekse... Ve herkes bunda görüş birliği içindeyse... Mesele yok... Anayasa iki saatte değişir... Bugüne kadar da değişmeliydi... Gecikirse ne olur, biliyor musunuz?
- Ne olur?
- Anayasa değişikliği gölgeli hale gelir... Yüce Divan'ın hukuk amacı dışında kullanıldığı tescil edilir... Doğru mu?
Evet, bu da doğru.
Ama bu karambolde kimse "doğruyla, eğriyle" meşgul değil.
Siyaset "kişiselleşiyor."
Herkes "birbiriyle... Birbirini tahriple" meşgul.
***
Saat 13.00 oldu...
ANAP kulisi hareketlendi.
Ve Mesut Yılmaz göründü.
Geçen haftaki "düşük profilli Mesut Yılmaz" gitmiş, yerine "yeni bir Yılmaz" gelmişti.
"Dimdik" bir Yılmaz.
"Alttan almayan... Yüksek perdeden konuşan" bir Yılmaz:
- ...... denilirse ki, Başbakan olarak siz şu fiilinizle Bakanlar Kurulu'nu yanılttınız... Şu işleminizle kurulun iradesini fesada uğrattınız... Ve komisyon olarak bunu delilleriyle ortaya koyuyoruz... Böyle bir durumda bir gün dahi durmaz, milletvekilliği dahil bütün görevlerimden istifa ederim.
Birden alkış koptu.
ANAP'lılar "kendilerine geldiler."
***
Demek Mesut Bey'in "meydan okuması için" iyice kızdırılması gerek.
Öyle ya...
"Dün söylediğini" daha önce söyleseydi. "Olay" buraya gelmezdi.
Ama "Karadenizli işte."
Geç parlıyor... Tam parlıyor.
***
Kulisler dün tıklım tıklımdı.
Yurdun her yerinden insan vardı.
Mersin'den de "çocuklar" gelmişti.
Namık Kemal İlköğretim Okulu'nun dördüncü sınıf öğrencileri.
Meclis'i gezdiler.
Kafaları karıştı.
Zira karşılıklı sert sözler... Sonra yumuşamalar... Taktikler... Karşı taktikler kimin kafasını karıştırmıyor ki.
Bir "minik" sordu:
- Yavuz amca neler oluyor burada?
"Bir şey olmuyor küçüğüm" dedik:
- Bir şey olmuyor... Sadece amcalar kayıkçı kavgası yapıyorlar...