1979'dan bu yana, ısrarla kullandığım Tofaş otomobillerinden geçen yıl, Renault'ya transfer ettiğim için çok üzgünüm..
Çünkü son kullandığım Marea'yı bugün Bursa'ya götürüp Tofaş Fabrikası'nın kapısına bırakma zevkinden mahrum kaldım.
Tofaş'a abone olmama, tanıdığım en değerli spor adamlarından biri, Yalçın İpbüken sebeb olmuştu. Tofaş'ı gerçekte kuran bence oydu.. Harika bir güreş takımı yapmış, başına da aforozlu hoca Muharrem Atik'i getirme cesareti göstermişti. Yalçın, Tofaş şirketinin de önde gelen yöneticilerindendi. Bir araba alacak güce ilk ulaştığımda, içimdeki Tofaş sempatisi ile Murat aldım hemen.. Hep keyifle kullandım. Ta ki, son modelleri Marea, beni sonunda bıktırana kadar.
Geçen yıl terkettim Tofaş'ı.. Renault'ya gittim, Safran aldım.. Hem de ne kadar memnunum bilemezsiniz..
Ekran önünde dondum kaldım, haberleri dinlerken..
Son iki yılın Türkiye Şampiyonu, giderek Avrupa şampiyonluğuna aday bir basketbol takımı, öylesine ani ve keyfi bir kararla kapatılsın..
Hayır, bu Patagonya'da olmaz, ama Türkiye'de oluyor..
Spora ihanet.. Basketbola ihanet.. Türkiye'ye ihanet.. Bursa'ya ihanet.. Gençliğe ihanet..
Efendim karar ekonomikmiş..
Tofaş zarar mı ediyor, batıyor mu?.. Zaten masraf olarak kayıtlara giren ve büyük bölümü vergilerden düşülen masraf ne kadar ki, Tofaş batıyor?..
Ana kuruluş, FİAT, İtalya'da yüzmilyonlarca dolarla Juventus'u beslerken, Türk basketbolünün lokomotif takımı Tofaş'a harcanan birkaç milyon dolar mı, FİAT Türk'ü rahatsız ediyor?..
Beni asıl üzen ne biliyor musunuz?..
Böylesine bir basketbol devi bir gün içinde kepenk indirirken, medyanın bunca spor ve köşe yazarı çıt çıkarmıyorlar..
FİAT İtalya, Juventus'u kapatmayı düşünse, dikkat edin, kapatsa değil, sadece düşünse, İtalya'da deprem olurdu. FİAT Türk, Tofaş'ı bir günde yok etti.. Bizde tepki yok..
Medya susuyor.. Bursa.. Tofaş Bursa'da sporun meşalesi olmuş.. Bursa susuyor..
Abdülhamit nasıl anlamış bu milleti.. Mithat Paşa büyük devlet adamı.. Halkın sevgilisi..
Bir günde sürmüş paşayı.. "Aman tepki olur" demiş etrafındakiler..
"Ne tepkisi" demiş. "Koyun gemiye.. Ama gemi hemen yola çıkmasın. Üsküdar önünde 24 saat demirli kalsın.. Görelim bakalım, tepkiyi.."
İstanbul sessiz sedasız seyretmiş Mithat Paşa'nın sonunu..
Biz buyuz işte..
Tofaş gitti.. Yarın Arçelik de gider.. Öbür gün Efes.. Ülker.. Ötekiler..
Spora yatırımlarını anlatırken ünlü bir iş adamımız "Bu yatırımlar, bu ülkeden kazandıklarımızın bir bölümünü Türk gençliğine iade etmektir" demişti..
İş dünyası, öyle anlaşılıyor ki, geri vermekten vazgeçiyor..
Geçerler.. Bulmuşlar ensesine vur, lokmasını al medyayı, insanları, gençleri, geçerler tabii..
Kimse ama kimse kızmasın.. Her millet layık olduğu şekilde yönetilir.
Bu kararı alanlar dişe dokunur hiçbir tepkinin olmayacağından emindiler.
Ben Tofaş'ın kapatılmasından çok, asıl buna kahroluyorum.
Benim zavallı spor medyam!..
Bunları aylar evvel tekrar, tekrar ve de tekrar söyledik değil mi?... Mustafa Denizli'yi eleştirirken, tüm futbolcular koro halinde "Hop hop Hıncal, top Hıncal" diye bağırırken, Mustafa Denizli öfkeden kendinden geçmiş, bizi İrlandalı ilan ederken, meslekdaşlarımız kıs kıs gülüyor ve Denizli ve takımını göklere çıkarmak için, yalakalığın da ötesine geçiyorlardı..
İşte o zaman bir kez daha söyledik..
"Bunların hepsi aslında benim gibi düşünüyor. Ama Denizli kazandığı için düşüncelerini yazamayacak kadar korkaklar. Yarın ilk kaybında içlerinde biriktirdikleri tüm kin, öfke ve nefreti, 'Eleştiri' adı altında kusacaklar.."
Aynen öyle olmadı mı?..
Mustafa Denizli, başından beri bu takımla sahaya çıkmadı mı?..
Mustafa Denizli başından beri bu taktikle oynamadı mı?.
Mustafa Denizli başından beri, 75'inci dakikadan önce oyuncu değiştirdi mi?..
Biz bunları hep eleştirmedik, hep yalnız kalmadık mı?..
Biz, "Mustafa Denizli düşeş de değil, 7-7 attı" derken, bugün Denizli'ye sövenler, o gün ayni takım ve ayni taktiği göklere çıkarmadılar mı?..
Mustafa Denizli dökülen Fenerbahçe'den kadroda bile olmayan Saffet'e kadar sekiz Fenerli ile takım yaparken bir futbol dehasıydı, asıl o Fenerlileri oynatamayan Zeman rezildi de, hocamız şimdi mi, Fatih Terim kompleksli Fener Teknik Direktörü oldu?.
Mustafa Denizli, başından beri kendisini finale getiren takımı değiştirmeyeceğini ısrarla, tekrar tekrar söyledi.
"Niye hazırlık maçı yok" sorusunun her soruluşunda, "Benim takımım da oyunum da belli" diye bin defa yanıt vermedi mi?..
Benim meslekdaşlarım geri zekalı olduklarından mı, mesajı almadılar, yoksa gene yürekleri mi yetmedi?..
Finale kaldıktan sonra "Bu takım ve bu taktik finalde sökmez.. Bunlarla İrlanda'yı zor geçtik. Finalde İrlanda'dan zorlu 15 rakip var" dediğimizde gene yapayalnız kalmadık mı?..
Bugün takımı ve taktiği eleştirenlerin bir teki İtalya maçından önce fikrini açıkladı mı?..
Adam "Ben İstanbul'dan Ankara'ya gemi ile gideceğim" diye bas bas bağırıyor.. Tıs yok.. Ne zaman gemi, Üsküdar'da karaya tosluyor..
Herkes alim..
"Yahu gemi ile Ankara'ya gidilir mi?.."
Aklınız ve yüreğiniz daha önce nerdeydi, ağalar, paşalar?..
Doğruyu görürsünüz ama "Adam kazandı, nasıl eleştireyim" dersiniz, düşündüğünüzün tam tersini yazarsınız.
Eleştirilerinizin tamamı, oyuna değil, tabelaya dayalı olur.. İçinizden biri çıkıp, tabelaya rağmen gerçekleri anlattı mı, susup oturacağınıza "Size benzemediği için" ona da saldırırsınız..
Şimdi söyleyin bakalım siz suç ortakları, biriniz, bir tekinizin Mustafa Denizli'yi eleştirme hakkınız var mı?.
Bu millet Denizli'ye kızıyor. Ama yıllardır onun suç ortaklığını yapan sizlere, bugün hiç sıkılmadan, en acımasız eleştirelere imza atan sizlere daha çok kızıyor!..
Torino transferinde Adnan Polat'a, Juventus olaylarında da Faruk Süren'e kızmıştım, çocuğu zorla satıyorlar, diye.. Polat'ın ve Süren'in anlattıklarını da dinlememiştim.
Bugün ikisinden de özür diliyorum..
Çünkü Hakan kimliği ortaya çıktı..
Gerçekten kararsız olan, gerçekten ne yaptığını bilmeyen, gerçekten ortalığı karıştıran o..
Tam bir kararsız Kasım..
Bir yanda, imza atmaya yetkili olup olmadıkları dahi karanlık bir takım kişiler, Hakan'ı İnter'e verip bir de basın toplantısı yapıyorlar..
Öte yanda Hakan, kulübü arayıp "Hayır, imza mimza yok" diyor..
Nedir bu?.. Müşteri kızıştırması mı?..
Yoksa Hakan, "Hem ağlarım, hem giderim" dahi diyemeyen, bol ağlayan, ama bir türlü gidemeyen gelin mi?..
Hakan ve Galatasaray ilişkileri artık dejenere olmuştur.
Bu Hakan'dan Galatasaray'a artık zor fayda sağlanır..
Bana sorarsanız, derhal, ama derhal satılmalı ve vakit geçirmeden yerine biri alınmalı.. Haa.. Biraz uzakta kalırsa aklı başına gelir, adam olur diyorsanız, o zaman kiralanmalı.. Gitsin bir yıl.. Hanyayı Konya'yı bilsin.. Akıllanır da dönerse, Galatasaray'ın o azılı Hakan düşmanı taraftarları da, Hakan'sız Galatasaray'ı görürlerse, seneye işler belki daha da iyi olur..
Yeri gelmişken.. Hakan'ın babası Sermet Bey, ekranlarda beni şahit gösterip, bazı yöneticilerin Hakan'a sövdüklerini anlatıyor.. Yanlış..
VİP tribününde Hakan'a söven, Hakan'ı savunan Hıncal'a ve Mustafa Denizli'ye saldıranlar var.. Doğru.. Ama bunların arasında yönetici yok. Bir tek yönetici yok. Ben bugüne dek, özel sohbetlerimizde dahi Hakan aleyhine konuşan, eski, yeni bir tek Galatasaray yöneticisi görmedim.