


Gelmiş geçmiş olsun
Çankırı'da dün sabaha karşı meydana gelen 5.9 şiddetindeki depremde iki vatandaşımız hayatını kaybetti.
50'ye yakın vatandaş da yaralandı.
Umarız ve dileriz ki, arkası gelmez. Vatandaşlarımıza gelmiş geçmiş olsun, diyerek biraz moral vermeye çalışalım:
Yaşayacakları bir depremi ihtimâl ki, "5.9 olarak" atlatmış olabilirler.
Tabii ki bu da çok korkutucu.
Ama büyük bir facia değil.
Bunun çok daha fecisini geçen yıl İstanbul ve Körfez'de bizzat yaşamıştık.
Ölü ve kayıp sayısı 40 bindi.
Bunun yanında Çankırı depremi devede kulak kalır.
Bazı kişisel önlemler almanın ötesinde, dua etmekten başka çaresi yok deprem tehdidinin...
Hafifçe kıpırdayan Kuzey Anadolu Fay Hattı, hareketlerine devam eder mi?..
Marmara'nın altındaki Batı Anadolu Fay Hattı'nı yine harekete geçirir mi, bilemiyoruz.
Dileriz, ülkemizin yaşadığı felaketler geçen yılki facia ile son bulmuş olsun.
Bizler İstanbul'dan, Çankırı ve havalisindeki yurttaşlarımıza sabır ve cesaret diliyor.
Her zaman yanlarında olduğumuzu bilmelerini istiyoruz.
Bu ülke bizimse, deprem tehdidi ile birlikte yaşamayı becereceğiz.
Başka çare yok.
Çankırı depreminde, büyük bir facianın meydana gelmemiş olması ile teselli buluyoruz.
Bu gibi doğal afetler, birbirimize daha fazla sarılmamız için belki de bizlere birer uyarıdır.
Ben böyle düşünüyorum.
Hazırlık
Yüksel Yalova, "İki yılda AB'ye hazır oluruz" demiş... Biz oluruz da, Avrupa hazır olur mu acaba?
Sivrisinek
Sivrisinekler, en çok aşıkları soku-yormuş... Herhalde giyinmeye fırsat bulama-dıklarındandır...
Şeker
Hayalici Yasin, bürokratlara 7.5 milyarlık baklava götürmüş... Avanta yüzünden şeker hastası olacaklar.
Fıkra gibi
İkide bir Levent Kırca'nın evine dalan bir hırsız var, uslanmaz bir tip... Önceki gün "tatbikat" yaptırılırken, kendisine soru soran gazetecilere saldırmış... Gazeteciler hırsıza niye soru sorar, orası ayrı...
Hırsız Bey gazetecilere saldırmış, tehditler yağdırmış...
Ne demiş biliyor musunuz:
Bundan sonra sizin evinize gireyim de görün!
İtalya'da tıp
Haberi okuyunca doktor olacağım diye tıp fakültelerimizde canı çıkan gençlere acıdım. İtalya'da erkek doktorlar, kadın hastalardan şikayetçiymiş.
İç gıcıklayıcı parfümler, seksi iç çamaşırları, davetkâr tavırları ile erkek doktorları tahrik ediyorlarmış. Doktorlar, gazetelere ilan verip, kadın hastalardan yakınıyorlarmış.
Tıp okuyacaksan, demek ki İtalya'da okuyacaksın!..
İşte gerçek öğretmen
Ankara'da Cumhuriyet Lisesi'ne dalıp, çocuk döven İller Bankası Genel Müdürü'nü değil de, okul idaresini eleştiren bir yazı yazmıştım.
Dayakçı bankacıyı ciddiye almayışım, eleştiriyi bile hak etmeyecek düzeyi yüzündendi.
İdarecileri ise, sevgili öğretmenlerimize genel bir mesaj vermek amacıyla eleştirdim.
Bizler, çocuklarımızın sadece eğitimini değil, güvenliklerini ve onurlarını da öğretmenlere emanet ediyoruz, demiştim.
Mustafa Er isimli okuyucum aradı ve bir anısını aktardı.
Sizlerle mutlaka paylaşmalıyım:
Yıl, 1951 veya 52...
Ankara'nın Çamlıdere kasabasına bağlı Elmalı köyü.
Dört mahalle ortasında bir köy ilkokulu.
Çocuklar mahalle aralarından yürüyerek okula geliyorlar.
Bir sabah iki köylü dalıyor sınıfa, henüz öğretmen gelmemiş.
Elmalı'dan gelen öğrenciler kimler, diye soruyorlar.
Ayağa kalkan çocukları tokatla dövmeye başlıyorlar.
Meğer çocuklar, okula gelirken ekin tarlalarını çiğnemişler.
Dayakçılar gittikten az sonra öğretmen geliyor sınıfa, olayı öğrenince öfkeden köpürüyor.
Dersi bırakıp, yürüye yürüye 16 kilometre uzaklıktaki Çamlıdere kasabasına gidiyor.
Dayakçıları mahkemeye veriyor.
Hakim, çocukları tokatlayan iki köylüyü dörder ay hapse mahkum ediyor ve içeri tıkıyor.
Cezayı tecil filan da etmeden...
Anısını aktaran Mustafa Bey soruyor:
Ankara'nın göbeğinde 2000 yılında öğrenci döven genel müdürü bakalım mahkemeler ne yapacak? Biz de bakacağız, ne yapacaklar?