Türkiye için istikrarın önemini artık biliyoruz. İş başındaki hükümet döneminde sağlanan ilerlemeler bize bunu öğretti.
Mesut Yılmaz'ın Yüce Divan'a sevki yönünde verilen kararın hükümet ortakları arasında yarattığı gerginlik işte bu yüzden heyecan ve endişe sebebi oluyor.
Endişeler haklıdır..
Çünkü akıl gözü ile bakan herkes görüyor ki bu hükümetin bozulması Türkiye'ye altından kalkılmaz faturalar çıkaracaktır.
Bunun maliyeti yıkımdır..
MHP lideri Devlet Bahçeli dün bu konuda partisini hedef alan eleştirileri cevaplarken yargı merciinin siyaset değil Yüce Divan ve kamu vicdanı olduğunu söyledi.
Doğru ama bunun kararını, siyasi çıkar hesaplarıyla malül milletvekilleri mi verecek?
Bahçeli şu noktada haklı:
Yolsuzluk dosyaları düşürüldüğü zaman "meclis aklama-paklama yaptı" diyoruz, suçlanan siyasetçinin yargıda hesap vermesi yolunda bir karar çıkınca da "istikrar sabote ediliyor" diye ayağa kalkıyoruz.
Bu durum ne yardan, ne serden vazgeçememekle ilgili bir ikilemdir.
Hükümetin önceliği
Krizlere yataklık eden bu ikilemi ortadan kaldırmanın yolu yok mu?
Yani hem yolsuzluklar açığa çıksın, suçluları cezalarını çeksin hem de bu hukuk devleti görevi siyasi istikrara zarar vermesin..
Bahçeli dün yolsuzluklarla mücadelenin hükümet programında "öncelikli görevler arasında" sayıldığını hatırlattı.
Koalisyon protokolu da "Hükümetimizin bir önceliği, Anayasa'nın 83 ve 100'üncü maddeleri değiştirilerek dokunulmazlığın sınırlandırılmasıdır" diyor.
Öyleyse hükümet, IMF'ye olan taahhütlerine gösterdiği bağlılığı, millete olan bu taahhüdünü yerine getirmekte de tekrarlasın..
O zaman hükümet hükümetliğini, meclis meclisliğini, yargı yargılığını yapacaktır. İstikrar için en sağlam sigorta budur..
Uzlaşma kültürü ne?
Başbakan ve bakanların dokunulmazlığını sınırlayan bir Anayasa önerisi mevcut.. Bu değişiklik, yolsuzluk iddialarını meclis aritmetiğinin çıkarcı oynaklığından kurtarıyor.
İddiayı Yargıtay Başsavcısı araştırıyor, delillendirdiği dosyayı Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu'na sevkediyor. Başbakan ve bakanları Yüce Divan'a bu kurul gönderiyor veya göndermiyor..
Ecevit sağduyu çağrıları ile istikrarı koruyamaz. Sağduyu "hükümetin hatırı için bu yolsuzluk iddialarına boşverin" mi diyor?
Hayır.. Böyle istikrar olmaz!
Aklın yolu Anayasa'nın 100'üncü maddesini değiştirecek bir eylem planı üzerinde birleşmektir. Bir koalisyon liderleri zirvesi yapılabilir ve bir vade konulabilir.
O vade doluncaya kadar yolsuzluk dosyaları meclis gündeminde askıya alınır.
Dokunulmazlık örtüsü kalktıktan sonra yargı devreye girer ve adalet görevini yapar.
Demokratik uzlaşma kültürünü yerleştirmekle övünen bu koalisyon, şöhretini ancak böyle hak edebilir.
Proje proje deniyor. İşte proje..
Ötesi lâftır ve pamuk ipliğine bağlı bir istikrardır.