Bizim öğrencilik yıllarımız hiç hoş geçmedi. Hani ölümün nereden geleceğini tahmin etmek bile zordu desem yeridir. Bırakın kendi okulumuza gitmeyi, herhangi bir yüksek okulun önünden geçerken bile yüreğimiz çarpardı. Nazım Hikmet o dönemlerin sembol isimlerindendi. Eğer soldaysanız Nazım Hikmet'i sevmemek, şiirlerinden birkaç tanesini su gibi ezbere bilmemek olmazdı. Eleştiriye uğrardınız.
Sağdaysanız Nazım adını duyduğunuzda tüylerinizin diken diken olması gerekiyordu. Öylesine bir düşmanlık yani.
Ve insanlar ölüyordu. Gencecik bedenler sokak ortalarında cansız yatarken, yüzlerce binlerce umut da yok olup gidiyordu. Şimdi işe bakın, o gün Nazım Hikmet'ten şiir okudu diye adam döven, hatta öldürenler bugün onun mezarı başındalar ve belki onlar sayesinde mezarın Türkiye'ye de taşınması mümkün olacak. Ne günlerden ne günlere geldik edebiyatı yapmak istemiyorum, ama ölen onca insanı düşününce öfkelenmeden de edemiyorum.