


Galatasaray'dan almamız gereken ders
Galatasaray zaferinden alınacak en büyük ders; ne azmin önemi, ne kararlılık, ne fizik güç, ne de motivasyon.
Bu başarıdan öğrenmemiz gereken şey spor dünyasında negatif seleksiyonun işlememesinin avantajları.
Ne demek istediğimi örneklerle anlatayım:
Fatih Terim eğer bir spor adamı değil de siyasetçi, bürokrat ya da eğitimci olsaydı büyük bir ihtimalle kenara itilirdi.
Ondaki yeteneği fark eden rakipleri hemen bir cephe oluşturur ve Terim'i, karalama, çürütme, gözden düşürme kampanyalarıyla yok ederlerdi.
Aynı durum Hakan Şükür için de geçerli.
Eğer Hakan, futboldaki yeteneklerine bir başka alanda sahip olsaydı, çevresi ve rakipleri ona yaşam hakkı tanımazdı.
Ama spor somut bir şey.
Topu kaleye gönderdiğiniz zaman bunun tartışması olmuyor.
Takımına maç kazandıran hocanın yolunu kesmek mümkün değil.
Yüz metreyi dokuz saniyede koşan atletin bu başarısını kötü göstermek de öyle.
Ve en önemlisi, Galatasaray gibi futbol takımları başarıyı hedefliyor.
Kendilerini uluslararası başarıya ulaştıracak kadroları öne çıkarıyorlar.
Bu yüzden insanlar yeteneğine, birikimine göre doğru olarak değerlendiriliyor ve layık oldukları yere geliyorlar.
***
Keşke Türkiye'yi Galatasaray gibi düşünüp öyle yönetebilseydik.
Keşke Türkiye'yi dünyada birinci lige çıkaracak kadrolar siyasette, bürokraside, yönetimde söz sahibi olabilseydi.
Ama ne yazık ki siyasetin motivasyonu, Galatasaray gibi uluslararası başarı değil, içerdeki rant ve nüfuz kavgası.
Çektiğimiz bütün acılar bu yüzden.
Bu yüzden ayakları baş başları ayak yapıyoruz.
Geri kalmışlığımızın nedeni bu.
Çünkü "NEGATİF SELEKSİYON " dediğimiz tersine elekler işliyor ve sistem
yeteneklileri boğup, yeteneksizleri yüceltiyor.
***
Eğer Galatasaray da Türkiye modelini uygulasaydı, Fatih Terim gibi bir hocayı eleyecek ve takımı, parti ilişkileri yoluyla oraya gelmiş bir gerizekalıya teslim edecekti.
Sahada Hakan Şükür ve arkadaşlarını değil, oraya torpillerle, sağcılık, solculuk, hemşehrilik ve mafya ilişkileriyle gelmiş 11 tane topa vurmayı bilmeyen adam görecektik.
Bu yeteneksiz takım dünya ölçülerine çıkamayacağı için Türkiye'de bol bol kendilerini pohpohlayacaklardı.
Fatih Terimler ve Hakan Şükürler ise sürüldükleri köşeden bu yeteneksizleri seyredecek ve kahrolacaklardı.
Türkiye'nin diğer alanlardaki uluslararası çapta kadroları bugün bu acıyı yaşamakta.
***
İyi ki Galatasaray, Türkiye gibi yönetilmiyor.
İyi ki dünya ölçüsünde başarıyı hedefleyen takım, liyakata göre insan seçiyor.
Keşke bundan ders alabilsek.