Bizde düğünlerin çoğu kavgayla biter. Galatasaray bayramı da Terim'in kaybı ile sonuçlanacak bir kavgaya mı gidiyor?
Korkarız ki öyle..
Fatih Terim, işini iyi yapmış bir spor adamı.
Tekniği ruhla bütünleştiren yeteneği, bir Türk takımını tarihi bir başarının zirvesine çıkarmıştır.
Ama başarı açlığı çeken toplumun aynası olan medya, kahramanın hakkını vermekte ölçüyü biraz kaçırmış.
Terim de bu rüzgâra kendini kaptırmış..
Şu andaki durum bu..
Başarının tadını henüz çıkarmaya fırsat bulamadan Galatasaray'da patlak veren bir "taht kavgası"nın sonu iyi gelmeyeceği belli olan girdabına düştük.
Fatih Terim'e "imparator" deniyor..
İmparator da mülküne sahip olmak istiyor:
"Galatasaray'ın futbol bölümü bağımsız olsun; geliri, gideri ile hepsini ben yöneteyim. Olmazsa giderim!"
Peki gideceği kulüp, Galatasaray'ın vermediği bu hakkı ona verecek mi?
Vermez, vermeyecek..
O zaman bu restleşme, binbir emekle inşa edilen zafer takının gümbür gümbür yıkılmasına, Terim dahil pek çok değerli şeyin kaybedilmesine sebep olmayacak mı?
Bu kazanımları henüz meyveleri toplanmadan feda etmek, mazereti olmayan bir sorumsuzluktur. Saman alevleri, geri toplumların anlık mutluluğu oluyor. Çağdaş akıl, istikrarı başarıda arıyor.
Diyorlar ki "Terim Galatasaray'da yapacağını yaptı, artık şansını dışarda aramalı.."
Yanlış.. Terim, şöhretine lâyık bir yönetici ise Galatasaray'da kendine yeni bir hedef koyabilir ve onu da başarabilir.
Neden önümüzdeki yıl için Şampiyon Kulüpler Kupası'nı hedef göstermiyor?
Amiyane bir halk deyişini uyarlarsak "Alışmamış başta taç durmaz" diyebiliriz.
Galatasaray yönetimi ve Fatih Terim, ümidini verdikleri kalite değişimini kanıtlamak için bu sözü yalanlamalıdırlar.
Fatihlerin yarattığı güzelliklerin arkasından Fatiha okumayalım!
Çünkü Atatürk'ün Samsun'a çıkarken hayal ettiği, daha sonra aydınlanma ve çağdaşlaşma programı ile hedef gösterdiği Türkiye'den artık uzaklaşmıyor, yakınlaşıyoruz.
PKK'nın ırkçı terörü bastırılmış, şeriatçı terörün maskesi indirilmiştir.
Enflasyonla mücadelenin vaad ettiği başarı, pek çok toplumsal hastalığın kaynağını kurutmak yolunda bize büyük olanaklar sağlayacaktır.
Yeni Cumhurbaşkanı Ahmet Sezer'in getirdiği yeni üslup da, özgürlük, eşitlik ve sivilleşme değerlerini küçük jestlerle de olsa hayata geçirmeye başlıyor.
Sezer dünkü 19 Mayıs törenlerine yine tantanasız katıldı: Limuzin'e binmedi.
Konvoyu eskiler gibi 20 değil, sadece 4 koruma aracından oluştu. Geçeceği yollar trafiğe kapatılmadı ve her kırmızı ışıkta durdu.
Şeref tribününde kendisi ve eşi için hazırlanan büyük kırmızı koltuklara oturmadı.
Ahmet Sezer döneminde belli ki normalleşmenin gücü ile tanışacağız.