Vergi haftasını geride bıraktık ama tamamen değil. Haftası geride kaldı, vergisi devam ediyor, insanlık varolduğu sürece de devam edecek.
Vergi haftasının ilk günü yaptığım üç telefon konuşmasında, üç ilginç olay yaşadım.
Bir maliye profesörü
Birinci arayan, yıllar önce benim de hocam olan, daha sonra aynı üniversitede birlikte çalıştığımız, bir Maliye Profesörüydü.
1998'de, bizim üniversite dışında, ikinci bir üniversiteden ücret geliri vardı. O yıllarda, ikinci bir yerden ücret geliri olanlar, bir milyon lira da olsa, beyanname vermek ve ilave vergi ödemek zorundaydılar. Hoca, titiz olduğu için, ilk günden hazırlamış ve beyannamesini vermişti.
1999 yılı Kasım ayında, 1998 yılı kazançlarına "Yüzde 5 deprem vergisi" geldi ama ücretlilerin yıllık 12 milyara kadar olan gelirlerinden bu vergi alınmadı. Bizim Hoca'nın da, o dönemdeki yıllık ücreti 4 milyar liraya yakındı, kuşkusuz vergiyi ödemedi.
Aradan zaman geçti, bir telefon. Bakın bizim Hoca, hemen konuya girdi.
- Eve vergi-ceza ihbarnamesi gelmiş. Bizim hanıma, misafirlerin de yanında tebliğ etmişler. Hem vergi hem de vergi ziyan cezası istiyorlarmış...
- Aman Hocam bir yanlışlık olması lazım.
- Valla yanlışlık manlışlık neyse olmuş. Hanımın kafası fena halde bozulmuş. Benim de canım sıkıldı. Ücretleri beyan ettik diye hata mı ettik? Etmesek yüzde 1'lik incelemeyle beni zor bulurlardı.
- Hocam sakin olun, ben ilgilenip sizi arayacağım.
İlgili vergi dairesi müdürünü arayıp olayı özetledim. Aldığım yanıt ilginçti.
- Haklısın, 12 milyar liraya kadar ücret gelirlerine deprem vergisi yok. Ancak biz listeden, herkese vergi ve ceza kestik. İtiraz eden olursa düzeltiyoruz. Onu da düzeltelim...
Ardından, uzun süre Maliye'de üst düzey görevlerde çalışan, son olarak da bir başka kamu kurumundaki müsteşarlık görevinden, kendi isteğiyle ayrılan yakın bir dostum aradı. Bazı sorular sordu. Yanıtladıktan sonra dayanamayıp sordum;
- Sen ekonomiyi çok iyi bilen iki-üç kişiden birisin. Merak ettiğim için soruyorum. Tasarrufunu niye dövizde değerlendiriyorsun?
- Bak Hocam, gerçi eski maliyeciyiz ama ben bu beyanname işini hiç sevmiyorum. O nedenle, hangi gelir beyan edilmiyorsa, tasarrufunu özellikle onda değerlendiriyorum.
Üçüncü arayan ise, bir milletvekiliydi. Yazılarıyla ve kitaplarıyla da tanınmış olan bu milletvekilimiz, kendi gelirlerini sıraladıktan sonra, hangisini beyan edip, hangisini beyan etmeyeceği konusunda 10 kişiyle konuştuğunu, hepsinden de farklı yanıtlar aldığını, bunun üzerine kafasının iyice karıştığını ve beni aramak zorunda kaldığını belirtmeyi de ihmal etmedi.
Kendisine tek tek ve ilgili yasa maddeleri ile tebliğleri de belirterek, durumunu ayrıntılı olarak açıkladım. Teşekkür ettikten sonra söyledikleri çok ilginçti.
- Ben ekonomi yazıları yazan, birkaç kitabı olan ve milletvekilliği yapan bir kişiyim. Ancak, mevcut yasalardan ve tebliğlerden, durumunu net olarak anlayamıyorum. Bu işi bilenleri atıyorum, birinin dediği ile diğerinin dediği farklı. Peki ben beyannamemi dolduramıyorsam, sade vatandaş ne yapsın?
Ne dersiniz, içinizde bu yazıyı okuyup da kafasını sallayıp onaylamayan var mı?
