Gelincikler ağlıyordu!
Siirt'den gözlemler...
Hepinize merhaba. 15 günlük tatil yapıp döndük. Gazeteci tatilde ne yapar, durmaz, gazeteciliğini yapar. Gözlem toplar. Veri biriktirir. Analiz arar. Gözlerini açar; karşında başka bir dünya görür.
Gri bir toz bulutu...
Hayır...Hayır...
Toz bulutu değil...
Sanki gökten kül yağıyor.
Toz bulutu, kül yağmuru karışımı ağır bir havada girdik Siirt'e...Fahri Aral ile Başar Akyürek, Siirt'te doğmuş, büyümüş fakat İstanbul'da iş- güç-kariyer sahibi olmuş, aslını inkar etmeyen insanlar. Dediler ki; "Gazeteci olacaksın, gel şu Siirt'i bir gör, gez, anlamaya çalış. Otur yaz. Siirtli olup da İstanbul'a, Ankara'ya, Adana'ya, Mersin'e, ülkenin her yanına dağılmış 1 milyondan fazla insan var. Yazıları belki okurlar, yüreklerindeki küllenmiş Siirtlilik kıpırdar, belki memleketlerine bir el atarlar"
***
Siirt evliyalar diyarı...
Şeyhler, aşiretler, ağalar...
Yıl 2000 oldu...
Aşiretten bıkmadı bu şehir...
Güneydoğu Torosları ile Hakkari dağlarının düğümlenip oluşturduğu bir çanağın içinde yamaçlara yaslanmış...Fıstık bahçeleri, bıttım (menengiç) ağaçları, tepelere doğru uzanan geniş meralar, çayırlar. Dağlarında sayısı 1400'ü bulan çeşitte bitki ve renk renk çiçekler. Tillo Tepesi'ne çık, Botan Vadisi'nin büyüleyici güzelliğini seyret, Botan Çayı'nın kendini anlayana teslim edecekmiş gibi sessiz, sakin, durgun akışını izle...
Doğa ne kadar güzel Allahım!
Bu Siirt toprağında....
Tabiata ait ne varsa harika...
İnsana ait ne varsa pörsük...
20 yıl öncesinin duvarları alçı ve taşla örülü kişilikli, kimlikli, yöreye özgü binaların yarattığı Beyaz Siirt, Saat Kulesi ile Hükümet Konağı dışında, yok olup gitmiş, yerini kent merkezinde memur evleri, polis ve askeri lojmanların oluşturduğu Gri Siirt almış. 15 yıl süren terörün ağır tahribatından ötürü boşalan köylerin halkı Siirt'e dolmuş. Kent nüfusu 82 bin kişiden 158 bine çıkmış ve köyden gelenler yukarı mahallelerde sıvasız, badanasız, özensiz, çirkin yaşama mekanları kurmuşlar.
Sokaklarda çöpler, sinekler...
Kentin nüfus yapısı değişmiş...
Kürtler, Araplar, Türkler...
Bol kahvehane(150)...
Bol eczane, bol işsiz....
Fabrika yok...
Sermaye ve yetişmiş insan gücü de şehri terk etmiş. Kentin şu anda 11 fabrikası, kapanmış çalışmıyor. Sanayi olarak, su verilmiş çelikten keser, balta, orak üreten demircilerle onlara keser sapı, balta sapı, orak sapı yapan, kapı, pencere, dolap üreten marangozluk kalmış. Biraz otlu peynir, biraz fıstık...
Bu şehir üretime küsmüş.
Yoksul mahallelerinde doğurganlık oranı yüzde 10'u geçmekte ve her odada ortalama 15-20 nüfus anne-baba-çocuklar-nene-dede- torunlar ile gelinler birlikte yaşamakta.
Köyler boşalınca...
Hayvancılık bitmiş...
Bağcılık, bahçecilik ölmüş.
Ekim, biçim durmuş...
Köyden göçenler koyunlarını satıp, ineklerini beraber getirmişler. Siirt ana caddelerinde, bulvarlarında bile inekler otomobillerle birlikte dolaşıyor ve kenti güzelleştirmeye çalışan Vilayet'in cadde kenarlarına diktiği ağaç fidanlarının filizlerini kemirmek için başlarını koruyucu tahta çitlerin arasından uzatı uzatı veriyorlar.
İnekler ağaçları yiyor?
Peki bu Siirtliler ne yiyor?
***
Vali, 7 ilçesinin 6 kaymakamı, onların eşleri, emniyet müdürleri, polisler, askerlerin komutanları, yüzbaşıları, bürokratlar, Belediye Başkanı, Siirt'i terketmemiş yerel gazeteciler canlarını dişlerine takmış büyük bir samimiyetle kenti üretime döndürmeye çalışıyorlar. Siirt Valisi Erol Arıkan, bize "Devlet bu bölgeden 5 lira vergi topluyor fakat 100 lira harcama aktarıyor" diyor. Siirt üretimden soğumuş, köyleriyle birlikte 263 bini bulan nüfus üretmiyor, Ankara'dan gelecek parayı üleşmek için oturmuş bekliyor.
Kentin yamaçları kırmızı...
Kırmızı kırmızı..
Kırmızı gelincikler...
Sarmış dağı, merayı...
Bir gelinciğe yaklaştım...
Baktım ağlıyordu...
Niçin ağlarsın gelincik?
Siirt'in haline ağlarım dedi.
YARIN: Bebek yüzlü genç kızlar; "Kirtim...Kirt...Kirtim...Kirt..." kilim dokuyor.
SİİRT'DE NELER DUYDUM?
* Güneydoğu, dünü unutmak istiyor. Halk silahtan bıktı.
* Öcalan'ın yakalanmasından sonra bölge yönünü huzura, barışa, kardeşliğe döndü.
* PKK'nın bölücü kavgasını şimdi yanlış buluyorlar. Yanlış dünde kaldı.
* Terörün gölgesi bitti ama altından büyük bir ekonomik çöküntü çıktı.
* PKK zayıfladı, siliniyor fakat sorunlar ağırlığını sürdürüyor. Bölge; şeyhler, ağalar, aşiretler, faili meçhul cinayetler, yargısız infazlar batağından da kurtulmak istiyor.
* Güneydoğu'nun en büyük sorunu eğitim. 13 yaşında evleniyorlar. 14 çocuk sahibi oluyorlar. Erkekler iki eş alıyor. Toprak 8 ay kar altında kalıyor. Ekonomiyi ve siyaseti aşiretler yönetiyor. Bölgede korucu başı, muhtar, belediye başkanı, milletvekili hep aşiret reisinin ailesine mensup kişilerden oluyor.
Yarın: Duyduklarımın devamı.