Uğurlar olsun Süleyman Bey
Süleyman Demirel "resmi" siyaset hayatını bugün saat 17.00'de noktalıyor. Bu akşamdan itibaren Demirel de hepimiz gibi "sade" bir vatandaş statüsüne kavuşacak.
Neredeyse 40 yıldır siyaset hayatımızın değişmez parçası gibi olan Demirel'e "Uğurlar olsun" demekten başka söz kalmıyor.
Ancak, içimden "keşke hırsına kapılıp, gidişine gölge düşürmeseydi" diye de geçirmeden edemiyorum.
Gerçi 40 yıldır üzerinde biriken gölgeleri kaldırmaya artık pek gücü yetmez ama, hiç olmazsa veda günleri yaklaşırken "5 artı 5" formülüne sarılıp kendini bu kadar yıpratmasaydı.
Kendini "ben olmazsam bu ülke batar" psikolojisine sokmasaydı ve sokağa çıkıp halkın ne dediğine bir baksaydı, değil 5 artı 5'i 10 günlük bir uzatmayı bile kabul etmezdi.
Ama "Çankaya'nın müdavimleri" kendisini fena halde gaza getirmiş olmalılar ki koltuğunu bırakmak istemedi.
Demirel geçirdiği bütün badirelere rağmen hep şunu savunurdu "Ben nereye geldiysem seçilerek geldim, arkamda hep oy desteği oldu."
Ama finali iyi oynayamadı Demirel. O çok güvendiği oylarla gitti.
Şimdi deniyor ki "Demirel boş oturmaz, siyasete döner, üstelik yıldız gibi parlar."
Nacizane tavsiyem şu. Demirel ordu gibi peşinde koşan korumalarını, eski Çankaya müdavimlerini ve yalakalarını yanına almadan sokağa çıksın, rastladığı vatandaşlara "Beni tekrar ister misiniz?" diye sorsun.
Bakalım ne cevap alacak. Sonra "üzülmek" yok ama. Çünkü ben her rastladığıma soruyorum da.
Alpay'a yapılan ayıp ötesi bir şeydir
Alpay Beşiktaş'ta oynuyordu. Fenerbahçe ile yaptıkları karşılaşmada Fenerbahçe taraftarları Alpay'a ağıza alınmayacak küfürler yağdırmışlardı. Küfürlerin odak noktası Alpay'ın eşi eski manken Cansel'di. O zaman bir Fenerbahçeli olarak müthiş tepki göstermiş ve taraftarlarımızı kınamıştım. Alpay şimdi Fenerbahçe'de. Bu kez Beşiktaşlılar koro halinde aynı şeyi yaptılar. Ne kadar ayıp.
Beşiktaşlılar Alpay'a ağır küfürler ettiler ama, olan da takımlarına oldu. Alpay'ın son maçta nasıl oynadığına bir bakın, bana hak verirsiniz o zaman.
Hükümete kadın bakan geliyor
Yeni Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in bugün görevi devralmasıyla iktidar partilerinin kulislerinde yeni bir heyecan başlayacak. Çünkü zorunlu olmasa bile geleneklere göre Başbakan Ecevit'in Çankaya'ya çıkıp hükümetin istifasını vermesi bekleniyor.
Yasalara göre hükümeti atama görevi Cumhurbaşkanı'na ait olduğu için böyle bir jestin yapılması gerekli.
DSP'de etkin görevi olan bir yöneticiyle konuştum dün. Bu konuda henüz kesinlik olmadığını söyleyerek "İstifaya gerek kalmadan bir kabine revizyonu yapılabilir" dedi.
Zaten biri azledilen biri de istifa eden iki bakanın yerine (Sadi Somuncuoğlu- Mehmet Ali İrtemçelik) atama yapılacak. Bu arada bazı bakanların da değişebileceği kulisleri dalgalandırıyor.
Örneğin, bakanlar kurulu ilk oluşturulduğunda "Neden kadın bakan yok?" eleştirileri yükselmişti, Ecevit'in bu kez bir kadını bakan yapabileceği konuşuluyor. Bu konuda iki güçlü aday var, biri Adana milletvekili Tayyibe Gülek, diğeri Aydın milletvekili Sema Pişkinsüt.
DSP'den Çevre Bakanı Fevzi Aytekin, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ve Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun görevi başkalarına devretmesinin sürpriz olmayacağı belirtiliyor.
Ertuğrul Kumcuoğlu'nun da, Hazine'den sorumlu Recep Önal'ın yerine gelebileceği çok konuşuluyor.
ANAP'lı Devlet Bakanları Yüksel Yalova, Rüştü Kâzım Yücelen ve Mehmet Keçeciler'in kabineden ayrılması söz konusu. Ancak Mesut Yılmaz'ın hükümete girip girmeyeceği şu anda kesin değil.
MHP ise kapalı kutu gibi. Buna karşın Devlet Bakanları Şuayip Üşenmez ve Abdülhaluk Çay'ın değişmesine mümkün gözüyle bakılıyor. Çok yıpranan Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un ise revizyon sırasında dışarıda kalacağı belirtiliyor.
İlaçta "ikinci kalite" tartışması
İlaç sanayiinde sessiz ve derinden bir tartışma yaşanıyor. Konuya sadece okuyucu gözüyle bakınca pek bir şey anlaşılmıyor. Ancak soru sormaya başladığınızda Türkiye'nin ciddi bir tehlike ile karşı karşıya kaldığı anlaşılıyor. Türkiye İlaç Sanayicilerinin Başkanı Bülent Eczacıbaşı ile konuştum ve sordum:
* Cumartesi günü "ilaçta ikinci kalite olmamalı" dediniz, bu ne demek?
- Ülkemizde üretilen ilaçlar GMT'ye, yani Türkçe açılımıyla İyi Üretim Teknikleri'ne uymak zorundadır. GMT standartları belirleyen kurallardır, bu kurallara ülkemizde de titizlikle uyulmalıdır.
* Denetimi kim yapar?
- Sağlık Bakanlığı.
* Bu denetimler yapılıyor mu?
- Denetimler elbette yapılıyor, ama biz daha titiz olunmasını istiyoruz.
* Ama yine de ikinci kaliteden söz ediyorsunuz.
- Devlette ucuz ilaç politikası zaman zaman ağır basıyor. Bu tabii sosyal güvenlik kuruluşlarının içinde bulunduğu sıkıntıdan kaynaklanıyor.
* O zaman ne oluyor?
- Devletin bu mantığı ön plana çıkınca denetimlerin aksamasından endişeleniyoruz.
* Yani ucuza maledilen ilaçların kalitesini düşük mü oluyor?
- Öyle bir tehlikeden korkuyoruz.
* Önlem alınacak mıdır?
- Öyle olacağını umuyoruz. Dünyada kabul edilmiş standartlara uyulursa sorun olmaz.