1- Türkiye demokrasi, insan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğü alanlarındaki eksikliklerini gidermeli.
2- Türkiye, AB'ye uyum çalışmalarını yaparken idari yapısını da yenilemeli. Devlet "Avrupa Birliği'nin öngördüğü şekilde vatandaşa en yakın düzeyde karar alan" bir yapıya sahip olmalı.
3- Türkiye, kapsamlı bir adli reformla, yargının hızlı, adil ve bağımsız olmasını kesin güvence altına almalı.
4- Ekonomik reform hızlandırılmalı. Yani;
- Enflasyon yüzde 2-3, faiz yüzde 5-6'ya çekilmeli.
- Merkez Bankası bağımsız olmalı, TL değeri AB ölçülerine göre korunmalı.
- Tarım reformu yapılmalı, tarımsal nüfus AB ortalamasına indirilmeli.
- Enerji, iletişim, ulaştırma yatırımları devam etmeli.
- Özelleştirme hızlanmalı, devlet menfaat kapısı olmaktan çıkmalı.
- Hizmet sektöründe AB kuralları ve rekabet şartlarına uyulmalı.
- Eğitim ve sağlıkta "muasır medeniyet seviyesinin" üstüne çıkılmalı.
5- Türkiye, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya ve Ortadoğu'da oynadığı ağırlıklı rolü ve uyguladığı aktif dış politikayı sürdürmeli.
Demirel reçetesine "Bu yol, Avrupa Birliği'ne tam üyelikle kesişmektedir" sözleriyle son veriyor.
Demirel'in buna yanıtı, "Şimdiki tecrübem olsaydı, bazı şeyleri farklı yapardım. Ama ne yaptıysam iyi niyetle yaptım. Belki bu beni kurtarır" olacaktır.
Demirel, bundan sonra siyasete atılıp atılmayacağı sorusuna da "bir bakalım, siyasi coğrafyayı bir de Güniz sokaktan görelim" yanıtını vermektedir.
Ancak, yukarıda aktarılan "AB üyeliği hedefi ve reçetesi", Demirel'in Köşk'ten indikten sonra dahil olacağı ilk projelerden birinin, Türkiye'nin AB'ye entegrasyonunu amaçlayan bir Vakıf çalışması olduğu bilgisiyle örtüşmektedir.
Demirel, "şimdiye dek üstlendiği görevler bakımından" kendisini incitmeyecek şekildi teklif edilecek uluslararası arabulucu ve Türkiye adına dışarıda devlet hizmeti görevlerini kabul edeceğinin işaretini de dünkü basın toplantısında vermiştir.
Demirel'in yaz tatili sonrasında aktif siyasetin belki içine değil, ama üstüne döneceği görülebilmektedir.
MURAT YETKİN