Merkez Bankası geçen hafta içinde stand-by anlaşması uyarınca belirlenen bilanço büyüklüğü hedefi "net iç varılıkların", 1. çeyrekte olduğu gibi yine eski 1.2 katrilyon seviyesinde tutulacağını açıkladı. Bu hedef, yine parasal tabanın eksi/artı yüzde 5'lik bir koridorda oynayabilecek.
Açıklamaya göre 1. çeyrekte 199 trilyon olan koridor, 2. çeyrek itibariyle 205 trilyona yükseldi. Yani üç ayda iki yönde toplam 12 trilyonluk bir genişleme kaydedilecek.
Bu durum, para arzının genişlemediğini gösteriyor. Verilere bakıldığında da emisyon ve bankaların mevduatının toplamından oluşan parasal taban, 31 Mart itibariyle yılsonuna göre ancak yüzde 5.3 büyüme kaydetti. Yani reel olarak daraldı.
Para arzı verilerine bakıldığında da emisyon ve vadesiz mevduatı içeren M1'in artış oranının yüzde 7 olduğu, vadeli mevduatın da katıldığı M2 ise nominal olarak gerilediği görülüyor.
Merkez Bankası iki yolla para yaratabiliyor. Bunlardan ilki iç varlıkların artışı, yani Hazine veya bankalara kredi açma yoluyla. Ancak Merkez Bankası, net iç varlıklara sınır koyarak, bu yolu tıkamış durumda. Sadece döviz karşılığı yani dış varlıkların artırımı yoluyla para yaratabiliyor. Gelen dövizi satın alıp, piyasaya TL veriyor.
Döviz girişine bakıldığında da, yılbaşından beri Merkez Bankası'nın döviz pozisyonda 2.1 milyar dolarlık artış gerçekleşmiş. Ancak Merkez Bankası'nın net dış varlıklarını gösteren kalemde, kur artışının biraz üzerinde yüzde 13'ük bir büyüme bulunuyor. Bu da para yaratmak için yeterli değil. Ayrıca net iç varlıkların yılbaşına göre gerilemesi, dış varlıklar yoluyla yaratılabilecek para miktarını da azaltıyor.
Piyasa beklentilerine göre döviz girişi ancak Cumhurbaşkanlığı seçimindeki belirsizlik ortadan kalkınca ve Türkiye'nin kredi notu artırılınca gelebilir. Bu durumda yaz aylarına kadar bir süre daha "sıkı para" ile yaşayabileceğimizi gösteriyor.
NADİN TAŞCIOĞLU