Dışardan bakınca...
"Dünyanın en büyük demokrasisi" sayılan Hindistan'da Ecevit'in ziyareti sırasında Hintli bir meslektaşımızla sohbet ediyorduk.
Türk heyetinin aklının fikrinin Türkiye'de olduğunu fark edince, "Hayrola, neler oluyor sizin ülkede" diye sordu:
"- Cumhurbaşkanlığı seçiminde kriz çıktı" dedim.
"- Neden" dedi.
"- Cumhurbaşkanının görev süresini kısaltmaya çalışıyorduk, ama Meclis Demirel'in süresini uzatmayı reddetti" diye özetlemeye çalıştım.
Kafası karıştı:
"- Hem süreyi kısaltmaya çalışıyorsunuz, hem de uzatmak mı istiyorsunuz" diye sordu:
"- Aynen öyle" dedim, "Bir Cumhurbaşkanı en fazla 5 yıl görev yapmalı" diye düşünüyoruz, ama Demirel'in fiili görev süresini 12 yıla çıkarmaya hazırlanıyoruz".
Hiçbir şey anlamadı.
"- Peki Meclis niye reddetti" diye sordu.
"- 400 milletvekili Demirel'in görev süresinin uzatılması için teklif verdi" dedim.
"- Eeee...?"
"- Sonra aralarından 100'ü kendi verdikleri teklife karşı çıktılar".
Anlamadı.
"- Boşver" dedim, "...bizim için bile anlamak zor..."
***
Kendisi ilk kez 1960 yılında Nehru'yla birlikte Türkiye'ye gelmiş, daha sonra da 1960'larda birkaç kez Türkiye'yi ziyaret etmiş.
Hindistan'da Gandhi sülalesi üç kuşaktır siyaset yaptığından Türkiye'yi de öyle bir yer sandı:
"- O zamanlar da bir Demirel vardı. Bu Demirel onun nesi oluyor?" diye sordu.
"- Ta kendisi" dedim.
Şaşırdı tabii...
"- Onu Evren devirmemiş miydi" diye sordu hayretle...
"- Devirmişti, ama Baba devrildiği yerden kalktığı gibi bir de Cumhurbaşkanı oldu" dedim.
"- Peki Evren ne oldu şimdi" dedi.
"- Demirel'in Cumhurbaşkanlığını destekliyor" dedim.
"- Kime karşı, Ecevit'e karşı mı" diye sordu.
"- Hayır. Ecevit'de destekliyor" dedim.
"- Peki niye darbe yapmış o zaman" diye sordu.
"- Boşver" dedim, "...bizim için bile anlamak zor..."
***
Tabii asıl ilgilendiği Ecevit'ti...
1970'lerde Ecevit-Demirel arasında kıyasıya rekabet olduğu yılları hatırlıyordu.
"- Herhalde Meclis'te Ecevit karşı çıkmıştır Demirel'in yeniden aday olmasına" dedi.
"- Hayır, o önerdi" dedim.
"- Artık rakip değiller mi" diye sordu.
"- Hayır, ortak oldular" dedim.
"- Kime karşı" diye sordu.
"- Eski ortakları Erbakan'a karşı" dedim.
"- Peki Demirel seçilemezse ne olacak" diye sordu.
"Hem Köşk'te, hem hükümette, hem mecliste kriz çıkacak" dedim.
"- Nasıl çözeceksiniz peki" diye sordu.
"- Gizli oy veren milletvekillerini oy verirken gözleyeceğiz" dedim.
"- Yine çözülmezse ne olacak?" diye sordu.
"- Valla Tagore bilir" dedim.
"- Kolay gelsin. Sizin ülkede gazetecilik zor olmalı" dedi ve gitti.
Güldüm arkasından...
Siyaset bilmeden, nasıl "dünyanın en büyük demokrasisi" olmuş bunlar..?