Ortalık toz duman...
Meclis'e gittik... Kulisten lokantaya, kitaplıktan, lider koridorlarına kadar... "Her yeri" dolaştık...
Ve "çok kişiyle" konuştuk.
Gördüğümüz manzara, aldığımız izlenim şu:
"Ortalık, toz duman."
Her kafadan farklı ses çıkıyor.
"Bir halk deyimiyle" söyleyecek olursak.
"Kadın kocasını, öğrenci hocasını dinlemiyor."
İşte "kritik güne" girerken "siyasetin hava durumu."
***
Bugün için bulunan "formül" malum.
Herkese "üç tane pul" verilecek.
"Beyaz, kırmızı ve yeşil."
Daha önce 5+5 için imza verenler zarfa "beyaz pulu" koyup, sandığa atacaklar.
"Kırmızı ve yeşil pulları ise" yöneticilerine gösterecekler.
Böylelikle "kimin beyaz oy verdiği" kontrol edilebilecek.
Ancak formülün şimdiden "suyu çıkıverdi."
Dün Meclis'te baktık da...
Herkesin cebinde üçer, beşer pul.
Renk renk.
Zaten "pul" denilen şey, yuvarlak bir karton.
Kırtasiyeciden kartonu alın.
Üzerine bir "elli lira" koyun.
Çevresini çizin.
Sonra da makasla kesin.
Oldu size pul.
***
Meclis'in birinci katında Başkanvekili Murat Sökmenoğlu ile TBMM Genel Sekreteri Vahit Erdem'le karşılaştık.
Yanlarında "sekiz, on kadar TBMM personeli" vardı.
Sökmenoğlu'na takıldık:
- Birkaç "pul" rica edebilir miyiz?
Sökmenoğlu gülerken, Meclis çalışanları atıldılar:
- Vallahi bugün herkes pul istiyor.. Sabahtan beri gelen "pul" diyor, giden "pul."
***
Meclis Başkanı Yıldırım Akbulut'la konuştuk.
"Bilemem... Yarın (bugün) ne çıkar hiç bilemem" dedi.
Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'la karşılaştık.
"Anayasa değişikliği kolay olmuyor" diye söze başladı.
Ve devam etti:
- Daha önce de üç defa değişiklik yapıldı. Önce doksandan döndü ama... Sonra değişiklik gerçekleşti.
***
Milletvekili, "lideriyle" konuşuyor.
Lider "beyaz oy ver" diyor.
Milletvekilinin yanıtı "tabii efendim... Sizi kırar mıyım?"
Kuliste ise...
Aynı milletvekili "başka telden çalıyor."
Şeyh Sadi'nin bir sözü vardır:
"Vezir, padişahtan korktuğu kadar Allah'tan korksaydı, melek olurdu."
Bizim siyasetçiler de "liderden korktukları kadar" Allah'tan... Halktan korksalardı... Türkiye, galiba çoktan düzlüğe çıkardı.
***
"Böyle dönemlerde" lafın bini bir para...
"Doğru... Yanlış... Dedikodu... İftira" birbirine karışıyor.
Aynı kişi "kuliste" farklı, "koridorda" farklı, "gazeteciyle konuşurken" farklı, "partiliyle konuşurken" yine farklı olabiliyor.
Dün Meclis'e gelenler "bunların hepsini" gördüler... Yaşadılar.
"Galiba" dedik kendi kendimize...
"Galiba, Necip Fazıl Kısakürek, böyle olaylara, çok şahit oldu..."
Oldu... Ve sonra da yazdı:
Her şey akar: Su, tarih, yıldız, insan ve fikir,
Oluklar çift: Birinden su akar, birinden kir.
Çiller: İnşallah...
Dün ANAP'lıların sözlerini yazmıştık. "Biz beyaz verdik... Firenin büyüğü DYP'nin" şeklindeki sözlerini.
Sabah Prof. Çiller aradı.
Ve dedi ki:
- Diyelim ki DYP hiç oy vermedi... Size soruyorum, koalisyon partilerinin kaç oyu var?
- 351.
- Yine soruyorum, "101. maddeye" kaç oy çıktı?
- 253.
- Öyleyse, aradaki 98 oy nerede?.. Sayın Donat, ANAP'lılar yalan söylüyorlar... Hükümet ortakları önce kendi firelerine baksınlar.
SAMİMİYET
Tansu Hanım "bir şeyin altını çizmeliyim" dedi:
- Sayın Ecevit gerçekten samimi.
"Sonra" diye sorduk:
- Sonra kim?.. Kimler samimi?
Tansu Hanım:
- Biz... Bana inanın... Biz.
GÜVEN
Çiller'e göre "Ankara'da bir oyun oynanıyor."
Nasıl bir oyun?
Tansu Hanım:
- Anlatayım... Biz oy verdik... Fazilet'ten de en az on oy verildi... İyi biliyorum... Hükümetin firesi var... En büyük fire ise ANAP'ta... Bunu dünya alem biliyor... Ama ANAP, stratejik bir oyun oynuyor, DYP'yi suçluyor.
- Sonra?
- Sonrası şu... Siyasetin zaten güven sorunu vardı... Şimdi, siyasetçiye güven daha da azalıyor.
BOŞLUK
DYP Genel Başkanı:
- Kuzey Irak'ta gelişmeler var... Rusya, Türk Cumhuriyetleri'ni arka bahçe yapmak istiyor... Dış politikada hükümet boşluğu yaşanıyor... Ve boşluğu Demirel dolduruyor... Çankaya boş kalmaz, nasıl olsa biri seçilir ama... Bugün için Demirel'e ihtiyaç var.
ÇAĞRI
- Yarınki (bugün) oylama nasıl olur?.. Tahmininiz nedir?
- İki şey önemli... Herkes, kendi meselesinin üstüne çıkmalı... Ve siyasetin güven unsuru daha fazla yara almamalı... Biz katkıya hazırız... İnşallah iyi olur. Ben sorumluluk çağrısında bulunuyorum.
- Kime?
- Hükümete... Siyaset kurumuna... Milletvekillerine... Ve belli bir partiye.