Galatarasay-Leeds biletlerinde istediğim eşitlik ve hakkaniyet üzerine...
Galatarasay Genel Sekreteri Celal Gürcan arayıp bilgi verdi.
Celal Bey...
Bu maça 1860 biletin ayrıldığını, ancak fiyatlarının henüz belirlenmediğini söyledi.
Fiyatlar, Galatasaray yönetim kurulunca belirleniyor...
Kıstas şu:
Yabancıların verdiği fiyatın üzerine "teberru" mahiyetinde bir ilaveyi bazen koyuyorlar bazen koymuyorlar...
Mesela Chelsea biletlerine koymuşlar...
Hertha Berlin biletlerine koymamışlar... Almanya'daki gurbetçilerin sayısı daha fazla olduğu halde koymamışlar...
Umarım...
Galatarasay kulübü bu kez, İngiltere'deki gurbetçilerimize de bir tolerans gösterir.
Biletleri muhtemelen Fatih Hoca yanında getirecek...
Önümüzdeki hafta da fiyatları belirlenecek...
Benim söylediğim şu:
Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez...
Eşit fiyat uygulansın, İngiltere'de yaşayan Türkler de, Almanyadakiler gibi rahatça maça girip, tezahüratlarını yapsınlar...
Bu hem Galatasaray'ın hem de onların hakkıdır...
Bu nokta daha:
Duru Turizm de, bilet sattıklarında, fiyatın daima Galatarasay tarafından belirlendiğini bildirdi.
Ben, Duru Turizm kâr mı ediyor, diye sormuştum.
Düzeltir, özür dilerim...
Her türlü özelleştirmeye ayak direyen Petrol-İş köpürdü.
"İşçilere indirimli satış rüşvet anlamını taşıyormuş!.."
Eee, ne oldu?..
Diyelim siz işçiyi sakın rüşvete el uzatmayın diye ikna ettiniz...
Ama Türkiye'de 500 bine yakın küçük yatırımcı hisse almak için kuyruğa girdi.
O zaman ne olmuş oldu?..
Bu 500 bin vatandaş rüşvetçi mi oldu? Yoksa devlet malının peşkeş çekilmesine göz yumdukları için vatan haini mi oldular?..
"O Kafa" ile bakarsan, öyle olmuş oluyor...
'Kaz kafalıyım'
Galatasaray'a hem avanta verilmesine...
Hem Turkey logosunu taşımasına...
Hem de logonun kendisine karşıyım...
Diyorum ki, bizim logomuzda "Türkiye" yazılmalıdır.
Diyorlar ki, ama bizi Turkey diye tanıyorlar...
Tanıyorlarsa neden kendimizi "tanıtıyoruz?"
Yok, birazcık tanıyorlarsa...
Niye bundan böyle doğrusuyla tanımasınlar?..
"Turkey", argoda "kaz kafalı" anlamındaysa...
Biz de bu logo ile "kaz kafalılardan" olmuş olmuyor muyuz?..
Sibel Can'a yazık
Ünlü feministlerimiz, nalıncı keseri gibi sakat çalışan mantıkları yüzünden, toptan sınıfta kaldılar.
Sibel Can, eski kocası Hakan Ural'dan anlaşmalı olarak boşandı.
Bu kızcağız, sırf boşandığı için Hakan beyfendiye 200 milyara yakın bir para ödemeyi kabul etti.
Mahkeme de, buna olur dedi...
Şimdi çökmüşler kızın gırtlağına, parayı istiyorlar ödemezse içeri atacaklar...
Ben feminist olsaydım...
Türkiye'yi Hakan Ural'ın başına yıkardım.
Ayıptır, insaftır, yazıktır, diye...
Ve de "yuuuuh!" diye...
Bu kızcağız yıllardır sahnelerde söylüyor, göbek atıyor, gece gündüz sarhoş kahrı çekiyor.
Kazandığı parası, anasının ak sütü gibi helâl!..
Peki ya, Hakan Ural ne yapmış?..
Bir iş mi tutmuş, bir para mı kazanmış?..
Yemiş içmiş yan yatmış...
Sonra da kalkmış, servet istemiş...
Bu para...
Hakkaniyete ters...
MK'daki "erkek evin reisidir" hükmüne ters...
Erkek egemen toplumda, erkeğin hayatını kazanabileceği realitesine de ters...
Bu para tam bir zorbalık...
Ve dahi, Sibel Can'ın korkudan kabul ettiği bir para...
Ama ben size attılar mı mangalda kül bırakmayan feministlerimizin neden sustuğunu söyleyim: Hem becerikli, hem ünlü ve hem de şirin olduğu için kızı kıskanıyorlar!..