Tagore'un ülkesinde Ecevit...

Sahip olduğu nitelikler ve yaptığı işler yönünden ünlü kişileri değerlendiren Amerikalılar ilginç sonuçlarla karşılaşmışlar.

Sahip olduğu niteliklerin ve yaptığı işlerin çok abartıldığı kişilerin başında Hazreti İsa geliyor. (Amerikalıların deyimiyle overestimate edilmiş kişi)

Sahip olduğu niteliklerin ve yaptığı işlerin çok küçümsendiği kişilerin başında fizikçi Faraday geliyor. (Amerikalıların deyimiyle underestimate edilmiş kişi)

Hazreti İsa'nın en abartılan yönü, tokadı yiyince öteki yanağını uzatmasıymış. Faraday'ın en küçümsenen yönü ise etki ve tepki ilişkisinin anlaşılamaması... "Her baskının kendine eşit bir tepki yaratması" hâlâ kavranmış değil.

***

Cumhurbaşkanı seçimleri Hazreti İsa ile Faraday'ın durumuna dönüştü.

Ya birinin sahip olduğu nitelikleri ve yaptığı işleri çok abarttık; ya da milletvekillerinin sahip olduğu nitelikleri ve yaptıklarını çok küçümsedik. Milletvekili üzerindeki baskılar abartılmış nitelik tariflerinden kaynaklandı. Buna karşılık milletvekillerinin özgür iradeleri, Faraday tanımlamasını kanıtladı. Milletvekilleri dışında herkes nedense hayretler içinde kaldı. Faraday tanımlamasını küçük görmenin sonucu ağır oldu...

***

Ecevit, Tagore'un ülkesinde Türkiye'yi düşünüyor. Hindistan'a giderken verdiği demeçte "ne yapacağının kararını" vereceğini söyledi.

Tagore felsefesinde düşünmenin iki adım sonrasını görmeye katkısı olacağını düşünüyorum. Önce durum tespiti yapalım, sonra Tagore tahlilimizi sürdürürüz. Liderler işi gücü bırakıp fire hesabı yapıyor. Saygın gazetelerimizin en önemli başlıkları da fire üzerine...

Siz hiçbir dünya ülkesinde özgür iradesini kullandı diye, suçlanan milletvekili gördünüz mü?!Al rüşveti, ver Çankaya'yı teklifine itibar etmediği için suçlanan parlamento sadece Türk demokrasisinde var. Demokrasiye imreniyoruz ama sahip olmanın gerektirdiği dürüst cesareti gösteremiyoruz.

***

Tagore ne diyor?
Tagore, Nobel Edebiyat Ödülü kazanmış bir Hintli filozof şairdir. Tagore'un önemli eseri "Gitanjali"yi Ecevit, altmış yıl önce Türkçe'ye çevirmişti. Tagore diyor ki "İradesi korkusuz, düşüncesi hür ve başın dik tutulduğu; berrak akıl nehrinin yolunu şaşırmadığı yerde... Allah'ım sen ülkemi bu özgürlüğün cennetine kavuştur... Senden duam budur..."

Dikkat edin; tehdit ve baskı hâlâ sürdürülüyor. Kulislerdeki fünyenin henüz farkına varılmış değil... Milletvekillerine yeniden baskı yapmak ikinci oylamada daha ağır tepkilere neden olabilir. Hele yeni tavizlerle oy arttırma hayali işin en tehlikeli yanını oluşturuyor.

Fazilet'in son oylamada yükleme yapacağı tesellisine kapılmanın riski ise çok daha tehlikeli... Değişikliği referanduma götürmeye yönelen Fazilet taktiği bütün çıplaklığı ile ortada.

Bunun yaratacağı istikrarsızlığı düşünebiliyor musunuz? Hele hele ikinci oylama sonuçlarını hükümeti bozmanın gerekçesi saymak anlaşılır şey değil... Meclis'te ortaya çıkan sonuç, hükümetin anayasa değişikliğine yönelen bir güven irdelemesi değildi. Değişiklik önergesi dört partinin imzasıyla gelmişti. Sadece "bir mutasavver cumhurbaşkanı adayının" kabul görüp görmeyeceğinin ölçülmesiydi.

***

Şirazlı Sadi Gülistan'ında, dikenler arasında gül bulmanın zahmetini değil, bereketini düşünerek doğruya varılacağını anlatır.

Tagore diyor ki; "Dikenler arasında gül, bütün ihtişamıyla hüküm sürüyor... Uyan, gözlerini aç ve gerçeği gör!.. Zamanı boşa harcama..." Dört gün Tagore'un ülkesinde çok uzun zamandır... Tagore'un ülkesinde dört gün düşünmek, Ecevit için önemli fırsattır.