1922 yılı Ağustos ayında Afyon'dan Türk ordusunun galibiyet haberi Hindistan'a ulaştığında Jawaharlal Nehru, Lueknow bölge hapishanesinde tutsaktı. O gece zafer haberini nasıl büyük bir mutlulukla kutladıklarını daha sonra "Dünya Tarihine Bakış" kitabında şöyle anlatacaktı:
"Bulduğumuz eski ve artık süslerle hapishane kışlamızı dekore ederek kutladık Türk zaferini... Hatta akşam, zayıf da olsa bir ışık gösterisi girişiminde bulunulmuştu."
Nehru, o coşkuyla kutladığı zaferi ve zaferin komutanını örnek alarak bir süre sonra bir benzerini Hindistan'da yaratacak ve "eskisinin küllerinden doğan" modern Hindistan'ın mimarı ve ilk başbakanı olacaktı.
Ecevit'in Hindistan gezisi, biraz da bu nedenle Yeni Delhi'de tahminlerin üstünde heyecan yarattı:
Türkiye'nin anti-emperyalist mücadelesini örnek almış bir liderin kurduğu ülke, Hint felsefesini rehber edinmiş bir Başbakanı ağırlıyordu.
İtiraf etmek gerekirse Hintliler kadar, ben de heyecanla Ecevit'i bekliyordum, çünkü son iki gündür Sabah'ta yayınlanan "Ecevit ve Hinduizm" yazı dizisini okuduktan sonra hem de Meclis'teki cehennemin ortasında ısrarla beni arattığını öğrenmiştim. Hindistan'da olduğumu öğrenince "İyi o zaman, orada görüşürüz" demişti.
Hindu felsefesi ve Sanskritçe çevirileri aracılığıyla onun iç dünyasına bakmaya çalıştığım için "ne düşündüğü konusunda" doğrusu biraz da endişeye kapılmıştım. Başbakan Taç Otel'e gelir gelmez kaygılarımı giderdi. Yazıları övüp iltifat etti, o bilgileri nereden bulduğuma hayret ettiğini söyledi. Ama benim için daha önemli mesaj, şu cümlede gizliydi:
"Bir araştırmacı gazetecinin ötesinde bir psikolog gibi yazmışsınız."
İşte bu doğruydu.
Çünkü kitapları dikkatle okunduğunda tercüme ettiği her satır, Ecevit'in ruh dünyasının labirentlerine kapılar aralıyordu.
Asıl ilginci Meclis krizinden 3 gün önce yazılan ve Ecevit'in her krizde Hint felsefesine sığınışını konu alan dizi, Tagore'un şu dizeleriyle bitiyordu.
"İktidarımın son sınırında seyahatim nihayete ermişti./
Önümüzdeki yol kapanmış, azığım tükenmiş ve sessiz karanlıkta
yerleşmek zamanı gelmişti."
Başbakan bu satırları okuduğu sırada yeni bir krizin hemen ardından, "İktidarının son sınırında" Hindistan'a seyahate gidiyordu.
İşte bir kez daha, yeni bir krizde yanında Gitanjali'yi taşıyarak sessizliğe çekiliyordu.
Cumhurbaşkanlığı kriziyle ilgili soruları yanıtlamayacağını söylediği için geziyi izleyen meslektaşlarla Tagore okuyup, Başbakan'ın muhtemel kararını tahmin etmeye çalıştık.
Bence "işaret", biraz önce yazdığım mısraların ardından gelen dizedeydi:
"Tanrım, anlıyorum ki, sen bende hiç bir son beklentisinde değilsin"
Hemen belirtelim ki, Hindistan'daki Ecevit hiç de kaygılı görünmüyor. Tersine, kendisine ilham veren topraklarda olmaktan son derece mutlu...
Bugüne dek Hindistan karşısında hep Pakistan'a yakın durmuş olan Türkiye, ilk kez İslamabad'ın davetini geri çevirip, Yeni Delhi'ye geliyordu. Ecevit, bunun yarattığı sempati iklimi içinde Narayan'a "Pakistan sizinle diyalog istiyor" dedi. Hindistan'daki silahlanmanın artışının orada yarattığı rahatsızlığı belirtip, Pakistan yönetiminin, sorunların askeri olmayan yöntemlerle çözümünden yana olduğunu dile getirdi.
Narayan bu mesajı diplomatik bir dille yanıtladı. Özetle "Laftan çok icraata bakmalıyız" dedi. "Pakistan'dan somut işaretler beklediğini" vurguladı. Beklenen işaret, Keşmir'deki silahlı saldırıların durmasıydı.
Bu arada Hindistan ile ısınan ilişkilerin ilk somut sonucu da bu görüşmede filizini verdi. Yıllardır Kıbrıs konusunda Yunan tezlerine daha yakın duran Hindistan'ın Cumhurbaşkanı, adadaki son gelişmeleri Ecevit'ten dinledikten sonra, ilk kez son derece temkinli bir dille "Bu gelişmelerden, KKTC'nin giderek daha fazla kabul gördüğü anlamı çıkardığını" belirtti.
1 milyar nüfuslu Hindistan, özellikle ekonomik açıdan Türkiye için bir fırsatlar diyarı gibi görünüyor.
Ancak iki ülkenin üretim kalemlerinin (tarım, tekstil gibi) benzeşmesi, işbiriliği alanlarını daraltıyor. Buna karşın özellikle altyapı yatırımları, müteahhitlik hizmetleri ve Hindistan'ın en çok gurur duyduğu enformasyon teknolojileri alanlarında alışveriş ve ortak yatırım imkânları daha fazla...
Başbakan'ın heyetindeki işadamları bu imkânları somutlaştırmaya çalışıyorlar. THY'nin Delhi seferlerinin yeniden başlaması, üniversitelerarası öğrenci değiş tokuşu, kültürel alanda Hindistan'daki Türk izlerinin sempozyumlar ve belgesellerle incelenmesi gibi konular da gündemde...
Gezinin resmi görüşmelere ayrılan kısmı bugün öğleyin sona erecek. Öğleden sonra "asıl Hindistan"la tanışma gezisi başlayacak.
Ecevit'ler, "Doğu'nun incisi" Tac Mahal' i ziyaret edecekler ve Başbakan Asya mistisizminin kucağında Ankara'nın toz dumanını unutmaya çalışacak.
CAN DÜNDAR-YENİ DELHİ