Önceki gün, Almanya'da yaşayan bir vatandaşımızdan mektup geldi. Mektubun "SÜLÜ BABA ve 550 HARAMİ..." başlığı ile geldi. Sonuna kadar okudum ve çok ilginç buldum. İlginç buldum ama yazı aralarında hakaret içeren ifadeler olduğundan aynen yayınlamam mümkün değil. O yüzden sevgili okuyucum Kemal Gülşen'e görüşlerine katıldığımı belirtiyorum ve çocukluğumuzda hikaye kitaplarında okuduğumuz ALİ BABA ve 40 HARAMİLER masalının benzeri bir olayının şu anda Türkiye'de yaşanmakta olduğunu kabul ediyorum.
Sevgili Almanyalı hemşerim Kemal, özellikle uzak diyarlarda rahat bir hayat yaşadığın halde, ülkendeki olan bitenleri takip etmekteki maharetinden ve duyarlılığından dolayı seni tebrik ediyorum. Ama HARAMİ dediğin bu insanları başa getirenler yine biziz... Büyük bir kısmı bizim oylarımızla gelip, tepemize oturdular. Ondan sonra da içimizden biri en ufak bir itiraz etmeye kalksa, işte o seçtiğimiz ve başa getirdiğimiz, işin daha tuhafı maaşlarını da bizim ödediğimiz atanmışlar tarafından itilip, kakılmaya başlanıyor ve yıldırılmak isteniyor.
Siz yine oralarda iyisiniz, iyisiniz... Hiç olmazsa bana bu mektupları yazabiliyorsunuz. Dolayısıyla içinizi rahatlıkla dökebiliyorsunuz. Ya biz ne yapalım?... Burada yaşayan halk ne yapsın?... İçlerini dökmeye kalksalar dinleyen yok, ilgilenen yok... Osmanlı Devrinde en uzun saltanat süren Sultan Süleyman'dan bahsetmişsin... Haklısın, ondan sonra ülkeye ne Süleymanlar geldi bir bilsen... Diyorsun ki; "Meydana temiz ruhlu bir-iki kişi çıksa, ufak-tefek hataları bahane edip, içeri tıkıyorlar. Onlardan kim hesap soracak?... En iyisi Allaha emanet etmek... Ona havale ediyoruz ama O da senelerdir hiç kimseyi cezalandırmadı..."
Vallahi Kemal kardeşim ben senin bütün yazdıklarını bu köşede yayınlıyamam, kusura bakma... Benim başımı da derde sokmak istemiyorsan bu kadarla kalmama müsaade et... Gurbetteki bütün vatandaşlara selam ve sevgiler...