kapat

27.03.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Katil arka koltuktaydı
Nejdet Gülen'in, "kesat" günün tesellisi diyerek aldığı kadın müşteri, celladından başkası değildi...

ÜSKÜDAR'daki prefabrik bir taksi durağında oturmuş, çayını yudumluyordu. Kötü bir gün olmuştu Nejdet Gülen için... "Hiç siftahı olmamıştı" kendi deyişiyle... Evde bekleyen 2 çocuğa götürecek 3-5 kuruştan fazlası da yoktu cebinde. "Bari, bir müşteri alsam da öyle dönsem eve" diyordu kendi kendine. İnat etmişti, iş yapmadan gitmeyecekti yuvasına. Kendi kendine düşüncelere dalmışken, bir kadın belirdi dışarıda...

UMUTSUZ BEKLEYİŞ
Sevinçle gözleri parladı, Nejdet Gülen'in. Hemen ayaklandı. Durağın nöbetçisi, "Hadi gözün aydın" dedi gülerek... O da bir "eyvallah" çekip fırladı dışarı. Kapıyı açtı, kibarca, "Buyur abla" dedi. Sonra kısa bir koşuyla taksinin etrafında dolaşıp şoför mahalline ulaştı.

Arabaya binip, kapıyı çekti. Duraktaki arkadaşı onu son gördüğünde, kafasını arkaya çevirmiş, müşterisine bir şeyler soruyordu. Muhtemelen "Nereye gidiyoruz?" diyordu. Ama, kaderin onu nereye götürdüğünden habersizdi...

Arabayı çalıştırıp uzaklaştıktan sonra, onu gören olmadı hiç... Evdeki, karısı, çocukları ağlaşıp duruyor, duraktaki arkadaşları onları sakinleştirmeye çalışıyordu ama ne çare... Kimse yüksek sesle söylemese de akla hep aynı "son" geliyordu. Hani bugüne kadar onlarca taksi şoförünün yakasına yapışan "son."

Üstüne üstlük, her şey acı kaderin yine tekrarladığını doğrulamak istercesine gelişiyordu. Taksi şoföründen haber alınamayışının birinci gününde bulundu, "34 TDE 75" plakalı sarı ekmek teknesi... Pendik Sahilyolu'nda terkedilmişti. Taksimetresi, teybi sökülmüştü. İçinde ölümün kokusu vardı, koltuklarında da kan izleri. Yine de, "Belki yaralıdır" umudu hayatta kalma savaşı veriyordu yüreklerde...

En sonunda, koşup geldi kara haber. Tam 170 kilometre öteden, Hendek'ten... Yol kenarında bir erkek cesedi bulunmuştu. Tarife tıpatıp uyuyordu, ancak teşhis gerekliydi yine de...

Polisler, taksi şoförünü iyi tanıyan birkaç arkadaşını da yanlarına alıp yola koyuldular. En zor görevi, "cesedi tanıma" görevini üstlenen bu dostlar, yolculuk sırasında "aynı dileği" paylaşıyordu içten içe: "İnşallah o değildir." Hem bu kadar uzağa gitmiş olamazdı ki, öyle olsa haber verirdi! Ama son dilek gerçekleşmedi. Hastanenin soğuk morgundan birbirlerinin peşisıra girip, kanlarla lekelenen beyaz çarşafı kaldırdıklarında, bir ağızdan şöyle dediler: "Evet bu o."

SON YOLCU ARANIYOR
Vurulmuştu, ona acımayan bir elin tetiğini çektiği silah tarafından. Kurşunlardan biri ensesine, biri de kalbine sıkılmıştı. Sonra, cebindeki parası alınmıştı. Ardından boş bir çuval gibi götürülüp yol kenarında fırlatılmış, atılmıştı... Nejdet Gülen de, onlarca meslektaşı gibi kurban gitmişti, ortak kabuslarına.

Polis, söz verdi arkadaşlarına; "Son yolcusu olan kadını bulacağız" diye. Bu "sarı dram" hiç bitmeyecekti belki. Ama son kurbanın kanı yerde kalmasındı en azından...

YALÇIN BEL


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır