Şevket Kazan diyor ki...
TCK 59 uygulanmalıydı... Yani... İyi halden ceza indirimi... Adam öldürene bile, mahkemedeki iyi halinden dolayı "ceza indirimi" uygulanıyor.
"Cezaların Tecili ve Paraya Çevrilmesi" uygulanmalıydı. Bu maddeyi Başbakanlık yapmış bir insana uygulamayıp da kime uygulayacaksın?
Valesa'yı da silmek istediler... Mandela'yı unutturmak istediler... Ama yok etmek mümkün olmadı... Erbakan'ı da edemeyecekler.
Hayır ve şer
Geçen Cuma (10 Mart) Şevket Kazan "erkenden" bürosuna geldi.
Kulağı telefondaydı. Diyarbakır'dan gelecek haberde. Umuyordu ki "Cuma namazına kadar" bir haber gelir. Ama "haber" geciktikçe, gecikiyordu. Kazan saatine baktı.Tam 12.00 idi. Yanındaki avukatlara döndü:
- Cuma'ya gecikeceğiz... On dakika sonra Cuma namazı... Haydi camiye.
"Cami yolunda" haber geldi:
- Mahkumiyet.
Şevket Bey "Hoca'ya telefon açmayı" düşündü. Sonra vazgeçti.
"Yanındakilere" şöyle dedi:
- Telefonla olmaz. Bizzat söylemeliyim.
Ama yine de "Erbakan'ın özel kalem müdürünü" aradı. "Haberi" verdi.
Ve camiye girip namazını kıldı.
Namazdan sonra "istikamet Balgat... Prof. Erbakan'ın evi."
Zaten Hoca da, Şevket Kazan'ı bekliyordu.
- Hocam, geçmiş olsun.
- Sağolasın, varolasın Şevket Bey.
- Hocam... Karar siyasi... Fevkalade müteessirim.
- Bak Şevket Bey... Sana ne söyleyeceğim.
- Buyur Hocam.
- Ayeti Kerime'de buyuruluyor ki... Hoşlanmadığın bazı şeyler vardır ki, onda sizin için bir hayır mevcuttur.
- Evet Hocam... Kuran'da böyle deniliyor.
- Şevket Bey... Yine buyuruluyor ki... Hoşlandığın bazı şeyler vardır... Fakat bunda sizin için bir şer mevcuttur.
- Evet Hocam.
- Şevket Bey... Herhalde, bizimle ilgili mahkumiyet kararında da bir hayır vardır.
***
Şevket Kazan'a sorduk:
- Hoca, başka bir şey söylemedi mi?
- Üzüldü... Bir şeyler söyledi.
- Mesela?
- Dedi ki... Bu karar, Türkiye açısından acıdır... Üzüntü vericidir.
- Siz ne dediniz?
- Ben Hoca'nın bir süre dinlenmesini istedim... "Gelen gidenden... Sağdan soldan biraz uzak durun" dedim.
Hoca'nın penceresinden Ecevit
Sayın Kazan... Hoca ve siz, Fazilet kongresinin neresindesiniz?
- Şu anda düşündüğümüz tek şey var... Hoca'nın durumu.
- Kongreye elinizi uzatacak mısınız?
Hayır.
- Hiç mi karışmayacaksınız?
- Akıl var, mantık var... Sadece Fazilet için söylemiyorum... Bütün partiler için geçerli... Birlik, beraberlik her şeyden önce gelmeli.
- Yani?
- Birden fazla aday... Birden fazla liste demek.. Yarış demek... Bu ise kadronun gücünün bölünmesi demek.
- Yani diyorsunuz ki... Kongreye tek adayla, tek listeyle gidilmeli.
- Doğrusu o değil mi?
ÇANKAYA
- Şevket Bey... Çankaya konusuyla ne kadar ilgilisiniz?.. "Düğüm" nasıl çözülecek?
- Bir gelişme olacak... 5 artı 5 çözülecek... Sonra Cumhurbaşkanlığı seçimine geçilecek... DSP, MHP ve DYP'nin tavırları belli... İlk iki turda olmasa bile... Üçüncü turda Sayın Süleyman Demirel, yeniden Cumhurbaşkanı seçilecek.
ECEVİT
- Şevket Bey... Sayın Bülent Ecevit'e nasıl bakıyorsunuz?
- Sayın Ecevit "bu sıkıntıları... Haksızlıkları... Cezaevini... Yasağı" gördü... Ama sonra Başbakan oldu... Demek... Her şeyde bir hayır varmış.
- Hoca ile Ecevit'i de konuşuyor olmalısınız... Başbakan ile ilgili değerlendirmeniz?
- Son iki aydır, 1980'lerin Ecevit'ini hatırlatıyor.
- Yani?
- 1980 öncesinde Ecevit'le fikir ayrılığımız vardı... 1980 ihtilalinden sonra ise... Dürüst, yürekli bir demokrasi mücadelesi verdi... Yine ayrı fikirleri savunuyorduk ama... Ecevit'i alkışladık.
- Sonra?
- Refah Partisi kapatılırken Ecevit, baskıcı idi... Merve Kavakçı olayında çok sertti... Tabii, ters düştük.
- Şimdi?
- İki aydır, Türkiye'nin demokratikleşmesi için... AB süreci için... Uzlaşma için... Önemli mesajlar veriyor... Tıpkı, 1980'lerin Ecevit'i gibi... Tabii, yanındaki Hüsamettin Özkan'ı da çok beğeniyoruz.
- Hüsamettin Bey'i nereden tanıyorsunuz?
- Tanıyoruz... Dengeli... Uzlaşmacı bir siyaset ve devlet adamı... Takdir ediyoruz.
Hoca Avrupa yolunda...
Prof. Necmettin Erbakan'a "en yakın hukukçu" Şevket Kazan... "Hoca'nın mahkumiyetini... 312'yi... Bundan sonra olacakları" Kazan'la konuştuk.
- Şevket Bey "durum" nedir?
- Herkes uluorta bir şey söylüyor... Kimse, işin aslı nedir diye merak edip, araştırmıyor.
- İşin aslı nedir?
- Hoca'yı bir "teyp bandıyla" mahkum ettiler... Bilirkişi raporu ile sabit, bantın üretim tarihi 31.10.1997.
- Ne çıkar bundan?
- İyi de... Hoca'nın konuşması 1994'e ait...
- Yani?
- Bant tamamen montaj.
RAPOR
Şevket Kazan:
- Bingöl emniyetinden "rapor" istedik...
- Ne raporu?
- Hoca Bingöl'de konuştu ya... İşte o toplantının raporunu.
- Geldi mi?
Hükümet komiseri toplantıyı izlemiş... Raporunda diyor ki... Erbakan kürsüye 11.05'te çıktı... 11.30'da da konuşmasını tamamlayıp, indi.
- Demek oluyor ki... 25 dakika konuşmuş.
- Evet... Fakat, Hoca'nın mahkum edildiği banttaki konuşma 45 dakika.
SİYASET
- Şevket Bey, siz Hoca'nın avukatı mısınız?
- Avukatlık yapmıyorum.
- Ayrıntıları biliyorsunuz da...
- Savunmaları, Hoca'nın avukatlarıyla birlikte hazırladık...
- Nerede?
- Burada... Benim büromda.
- Sonunda mahkumiyet çıktı.
- Adalete siyaset karıştı... Burada amaç, Erbakan'ı siyasetten silmek... Değilse... Savunma sağlamdı.
- Ne kadar sağlamdı?
- Tek başına bant delil olamaz... Cemal Madanoğlu davasında bu yönde karar verilmişti.
- Mahkumiyet sizin için sürpriz mi oldu? Hiç mi beklemiyordunuz?
- Yüzde yüz değil, yüzde bin beş yüz beraat bekliyorduk.
AVRUPA
Bundan sonra "neler" olacak?
Hoca "neler" yapacak?
Kazan:
- Mahkeme, gerekçeli kararı açıklayacak... Ve Yargıtay süreci başlayacak.
- Yargıtay bozar mı?
- Türkiye'de eğer adalet varsa... Yargıtay süreci de "böyle" geçmez.
- Böyle geçerse... Diyarbakır'ın mahkumiyet kararı onaylanırsa... Ne yapacaksınız?
- Hoca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gider.
- Gider mi?
- Gitmeyip ne yapacak?
- Konuştunuz mu?.. Gidecek mi?
- Gönül ister ki, Başbakanlık yapmış bir insan, kendi ülkesini, bir mahkemeye şikayet etmek zorunda bırakılmasın... Ama... Yargıtay da "böyle" karar verirse... Mecburen...