kapat

14.03.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
microbanner
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Gurur veren umut saçan gençler!..

Herşeyi bir yana bırakın, sadece bu gençleri görmek için gidin "Medya, Medya Nereye"ye..

Ben Akadlar Kültür Merkezinde seyrettim.. Minik, dünya şirini bir salon.. Oradan Beşiktaş Kültür Merkezine, ordan da Bostancı Show Merkezine gideceklermiş.. Akatlar'ın minik salonunda boş koltuklar vardı..

Neden?..

Ben liseli, üniversiteli iken tiyatrolar sadece pazartesi gecesi tatil yapardı da kızardık. Şimdi en kabadayısı haftada iki gün perde açıyor, gene boş yer var..

Neden?..

Ne oldu bize?..

Televizyon falan bahane değil. Televizyonun daniskası Londra'da, New York'ta var.. Gidin bakalım bir tiyatroya boş koltuk var mı?..

Bizim medya böyle bir sanat dalı olduğunu unutmuş.. Yazmıyor, göstermiyor, duyurmuyor.. Nerden duysun gitsin millet?..

Bakın, ne kadar keyifle, ne kadar heyecanla, gururla yazıyorum..

Haldun Taner'in o ünlü Deve Kuşu Kabare, Zeki, Metin, Ahmet, Kemal, Oya ve Yalçınlı o Deve Kuşu kabareden bu yana, bu kadar başarılı bir gençlik gurubu izlemedim..

Deve Kuşu Kabare'nin ruhunu sindirmiş Ahmet Gülhan'ın yönetiminde yeni bir Deve Kuşu doğuyor..

Bu yeni Deve Kuşu'nun Haldun Taner'i de Kandemir Konduk.. Yazan ve yatırımı yapan o..

Son zamanlarda bu kadar keyifle, bu kadar gülerek, kahkahalar atarak, yerimde duramayıp, sık sık "Bravo" çığlıkları atarak, alkışla ayağa fırlayarak bir şov izlemedim..

Beni havaya sokan gençler.. Daha önce hiçbirini görmediğim, tanımadığım gençler..

Gençleri başarırken görmek, hem de herbiri gerçekten bir pırlanta yetenek iken böyle bir ekip oyunu içinde görmek beni nasıl mutlu ediyor bilemezsiniz..

Elimde program yok.. Daha doğrusu var da, kim kimdir öyle bir liste yok.. Bu yüzden bu birbirinden şirin, birbirinden tatlı kızların, herbiri ayrı bir tip delikanlıların ayrı ayrı altlarını çizemiyorum..

Ama, Mustafa Sandal, Banu Alkan, Atilla Taş skecini oynayanlar salonu yıktılar. Kekeme boru tamircisi harikaydı.. Onunla konuşan talkşovcu kız da bir başka harika..

Ya o My Way söylerken salonu büyüleyen muhteşem ses?..

Sırf, ama sırf bu gençleri görmek için Medya Medya Nereye'ye gitmeniz şart.. Sadece fevkalade keyifli saatler yaşamanız için değil.. Ayni zamanda bir görev de bu..

Bu kadar başarılı gençleri teşvik etmez, onlara destek olmazsak eğer, yarın "Bu gençlik nereye gidiyor" diye sorma hakkımız olabilir mi?..

Medya da, bu oyundaki medyaya yönelik eleştirileri tartışmak gibi abesle iştigal yerine, bu harika gençleri tanıtım görevini yüklenmeli..

Oyunla ilgili diyeceklerim de var.. Onlar da yarın..

Hüseyin gene başardı!..

Mutfağını "Modern Osmanlı" diye tarif eden Özer's de bir ev kuralı var.. Bize servis yapan garsona, soframıza gelen tatlılardan birinin neden hesapta yer almadığını sorduğumuzda "Bitirmediniz ki efendim" yanıtını aldık.

Karnını tıka basa doyurup, beş kuruş ödemeden çıkabilmek için bir uyanığın her tabakta biraz bırakması yeterli olacak yani..

Bu gerçek olamayacak kadar delice bir kural.. Ama eğer Hüseyin Özer'i biraz tanıyorsanız, bu konuda sakın iddiaya girmeyin..

***

Bu giriş satırlarını yazan ben değilim, sakın ola yanılmayın.. Sunday Telegraph gazetesinin ünlü yemek yazarı Matthew Norman!..

Hüseyin Özer, orta sınıf İngilize hitap eden Sofra lokantaları ile dillere destan olmuştu Londra'da.. Her gittiğimde görüyordum.. Mayfair'de, Covent Garden'de ve Oxford Street'teki dükkanları dolup dolup boşalıyordu..

Hüseyin, daha ucuz, daha pratik kafeteryalarla tüm Londra'ya 15 dükkanla yayıldığında şikayetler başladı.. Onların da adı Sofra idi ama, Sofra restoranların düzeyinde değildi doğal olarak..

Hüseyin hatasını hemen anladı. Sofra adını zirveden indirmemek için, bu hızlı ve ucuz Sofraları hemen kapattı..

Son zamanlarda aklında başka şey vardı..

Artık Londra'yı, İngiltere'yi ve Avrupa'yı, onların damak tadını iyi tanıdığına inanıyordu..

Artık devler arasında savaşa girebilir, artık en gurme ingilizlere hitap eden bir lüks restoran açabilirdi. Uzun uzun konuştuk. Avrupa'nın en iyi şeflerinden bulacak, onun batılı hünerleri ile, kendisinin çok iyi bildiği doğu mutfağının lezzetini birleştirecekti.

"Bir Modern Osmanlı mutfağı açacağım" diyordu ve ben açıkçası korkuyordum. Londra'nın en pahalı, en lüks iki caddesinden birinde, dünya devleri ile rekabet edecek bir dükkan açmak, Sofra adını da riske edecek bir deli cesaretti bence..

İçin için de "Yapsa da başarsa" diyordum, bir yandan.. Kendi mutfakları olmayan İngilizlerin başkentinde, Fransız, İtalyan, Yunanlı şefler, kendilerinin ve ülkelerinin şanına şan katarken, aralarında neden bir "Türk" olmasındı ki?..

Hüseyin'de, Tokat'tan bir lokanta temizleyicisi olarak yola çıkan bu deli çocukta cesaretin fazlası vardı. Öyle vardı ki, bu üst düzey restorana hem de kendi adını vermekten çekinmedi:

Özer's!..

Şimdi bu deli adamın bana yolladığı bir klasör var önümde..

İngiltere'nin en ünlü dergi ve gazetelerinin Özer's hakkında yazdıkları ile dolu..

The Times.. The Guardian.. The Daily Telegraph.. Evening Standard.. Harpers..

Ve saire.. ve saire..

Londra turist rehberlerinde, İnternet'te ilgili sayfalarda görülen yorum, "Son zamanların en 'Hot' restoranı.."

Evening Standard'ta Fay Maschler "1999'un en favori 10 yeni restoranı"nı seçmiş.. On taneden bir tanesi Özer's..

"Güneşin altında yeni bir şey yoktur' deyişi ne kadar doğru olursa olsun, Özer's tamamen değişik" diye anlatıyor seçimini.. "Yeni Osmanlı" tadını Londra kabul etti..

Matthew Norman "Osmanlı deyince ben, tarihleri boyu Avrupa'nın yarısını dehşetle titretenleri hatırlarım" diyor.. "Sözlüklerde Yeni Osmanlı diye birşey yok.. O zaman ne demek bu?.."

Norman'a göre, Hüseyin Osmanlı sözcüğünü büyük bir dikkatle seçmiş..

Çünkü Londra sokaklarında "Türk Yemeği" deyince akla hemen, pidenin arasına konmuş ince kesilmiş et, yani döner geliyor.. Buranın bir kebab ve döner evi olmadığını en başta anlatmak için "Osmanlı" demiş..

Oysa o kadar basit değil..

Hüseyin, Orient'i hatırlatmak istiyor, Osmanlı sözcüğü ile. Ama Özer's'de sunulan yalın Türk mutfağı değil.. Fransa'nın üç Michelin'in yıldızlı restoranlarından gelen bir ünlü şefi ile, doğu lezzetini, modern yemeklerde sunacak.. Sofra'da yaptığı gibi..

Ve bu lezzet, gerçekten tüm Osmanlı mutfağından gelecek.. Biraz Türk, biraz Ermeni, biraz Rum, biraz Balkan, biraz Arap!..

Birbirinin içine bu kadar girmiş ve karışmış bir mutfağı ayırmak zaten mümkün değil ki..

Tabaktaki sunuşa baktığınızda, tam modern bir yemek göreceksiniz. Ama çatalı ağzınıza götürdüğünüzde, damağınızda kalan tad, burnunuza sızan aroma oriental olacak..

Yani Modern Osmanlı!..

Hüseyin bu restoranı açalı hayli oldu, ama bu köşede ilk kez okuyorsunuz..

Neden?..

Çünkü bekledim.. İngiliz medyasının reaksiyonlarını bekledim.. Londra'ya gidip gelen dostların izlenimlerini bekledim.. Başarıya gerçekten inanmam lazımdı yazmam için..

Ve işte şimdi rahatça yazıyorum:

Hüseyin gene başardı!..

Selmi Ağabey!..

Selmi Andak 2000 - Bir Sevgi Yeter gecesine katılmayı nasıl istemiştim.. Ama bu yıl peşimi bırakmayan grip, beni gene yıkınca, ancak izleyen dostlardan dinledim, gazetelerden okudum bu sıcak geceyi.. Selmi dünya tatlısı bir adamdır, müzisyenliği, gazeteciliğinin çok ötesinde..

Nasıl dost, nasıl sevecendir. Ve ne de tatlı bir Galatasaraylıdır..

Eşi ile birlikte elele koşarlar her yere.. Yetişirler de..

Elele o iki tatlı Andak, mutluluğun resmidir!..

Ama ben onun gecesine yetişemedim diye kahroluyorum..

Bu gecenin bir CD'sinin hazırlandığını öğrenmem, tek tesellim..

Selmi, milyonla öpücük sana, yeni milenyumda!..

Milyonla öpücük!..

Babuna Olayı!..
"Bu kan meselenin altında çapanoğlu var" dediğinde bir asmadığımız kalmıştı Sağlık Bakanını..

Son günlerde ortaya çıkıyor ki, tarihin en büyük sahtekarlığı, ya da dolandırıcılıklarından biri ile karşı karşıya olabiliriz.

Sağlık Bakanı Osman Durmuş geçen hafta insanın kanını donduracak açıklamalar yaptı..

Peki o zaman neden savcılığa başvurmuyor, onu merak ediyor insan..

Kan toplamak için sadece İstanbul valisi izin vermiş. Öbür illerde bu iş izinsiz yapılmış.

Halktan toplanan trilyonlarca lira kayıp..

Amerika, Almanya'ya gönderilen kanlar kayıp.. Bu kanların analizi için yabancı labratuarlara kimin talimat verdiği belli değil. Adamlar, kanları iade etmek için, masraflarını istiyorlar.. 3 milyon dolar.. Kan tahlil sonuçlarının büyük bir bölümü Babuna ve Adnan Hocacılarda.. Bu tahliller büyük bir organ ticaretine dönüşebilir, kurulacak bir kemik iliği bankası ile büyük paralar kazanılabilir..

Eeee..

Düğümün çözümü için İçişleri, Adalet ve Maliye Bakanlarının Sağlık Bakanı ile ortak çalışmaları gerek.. Ama böyle bir çalışma yok..

Birileri olayın kapanmasını istiyor ve de başarılı oluyor!..

SEVDİĞİM LAFLAR
'Gözlerde yaş yoksa, ruh gökkuşağına sahip olamaz '

Kızılderili Atasözü (Teşekkürler Niyazi)

TEBESSÜM
Fıkra değil, olmuş vaka.. İsimleri değiştirdim sadece..

Temel, İdris'i aramış.. "Perşembe günü kardeşim seni ziyaret edip 5 bin dolar getirecek.."

"Yani teşekkür ederim de, nerden icap etti" diye sormuş, İdris..

"Şimdi ben seni ziyaret edip 5 bin dolarını alacağım da.."

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır