Düzeyleri bu...
Sıra sıra geliyorlar ya...
Hani şu, çeşitli ülkelerin Dışişleri Bakanları.
Israrla ve inatla soluğu önce İnsan Hakları Kuruluşlarında alıyorlar.
O kadar yazıldı çizildi, hattâ bu ayıpları suratlarına vuruldu ama aldırmıyorlar.
Ankara'daki meslekdaşlarını yâni asıl muhataplarını ikinci plâna itip, önce İnsan Hakları Kuruluşlarının kapısını çalıyorlar.
Siyasi geleneklere aykırı bu.
Meslek terbiyesine aykırı.
Diplomatik nezakete de aykırı.
Ama tınmıyorlar.
*
Nedir bu, bilir misiniz?
- Seviye...
Yâni düzey.
"Avrupalı" denince, hepsi uygar değil ki, ilkel olanı da var.
"Avrupalı" denince hepsi ciddi değil ki, cıvık olanı da var.
Hepsi terbiyeli değil ki, işte böyle terbiyesiz olanı da var.
Onlara nasıl anlatsak ki herkes gibi milletvekili olabilirsiniz, siz de Bakan olabilirsiniz ama adam olmak başka bir şeydir.
Kumaşınız el vermiyorsa asla adam olamazsınız.
*
Denetimin bir ölçüsü, bir şıkı var.
Size insan Hakları Kuruluşlarına niçin gidiyorsunuz diye sormuyoruz.
Gidin.
Ama köylülüğü bırakıp biraz protokol kurallarını öğrenin...
Biraz meslek namusu sergileyin.
Siz ne biçim Avrupalısınız! Nasıl Batılısınız?
Belli ki kendi ülkenizde ancak ikinci küme takımındansınız siz... Belli ki, kıt görgülü, az bilgili, dar ufuklu... ama çok saplantılı, ön yargılı, çifte standartlı, çiğ ve basit adamlarsınız, basit...
Belki utanmadan sosyal demokrat falan da geçiniyorsunuzdur ama -önce- sosyal insan olamıyorsunuz.
*
Bunlara hiç nazik davranmayalım. Anlamazlar.
Protokol bile uygulamayalım. Bilmezler.
Avrupa'nın B Takımı'nda oynuyor bunlar, sınıf atlayamazlar...
Bizim Dışişleri Bakanımızla yan yana koyun, bir kıyaslayın, kalitelerini görün.
Hepsi böyle mi?
Değil.
Zaten düzgün Avrupalı yapmıyor bu densizliği...
Sadece bunlar yapıyor... Tıpkı bizdeki münevver cahil'ler gibi.
Ah bu seviye.
O olmayınca, gerisi boş.