Hissesi Tükenmiş Kıssalar 2...

İnsanlığın en vahim eğilimi, işi ucuza getirmektir. Siyasette bu üsluba maharet diyorlar. Böylece işin gerçeğini gizleyip kendinizi erdemli göstermeniz mümkün olabiliyor.

Bu üslup İsa'dan 2500 yıl önce de vardı. Ezop hayvanları birbirleriyle ve insanlarla konuşturarak erdem tartışması yapardı.

Bu üslubun güzel örneklerini daha sonra La Fontaine'de gördük...

Daha sonra Ambrose Bierce'nin kıssalarından hisseler çıkardık.

Rahmetli Burhan Felek, "nazik zamanlarda eleştiri yerine kıssalar anlatınız, hisse çıkaracak birileri bulunur" derdi.

Pazar günü için size birkaç kıssa özetliyorum; hisseyi siz çıkarınız....

***

"Yetenekleri olmadığı halde çok önemli mevkide bulunan siyasetçi ormanda gezerken maymuna rastlamış.

- Sanırım bana oy verenlerden biri değilsin?

- Hayır diye cevap vermiş maymun. Ama yeteneklerini anlat, belki gelecek seçimde sana oy verebilirim.

Fırsatı kaçırmayan siyasetçi öğünmeye başlamış.

- Ben kendi çabasıyla yükselmiş bir insanım...

Maymun burun kıvırmış bu cevaba. Daldan dala sıçrayarak en uzun ağacın tepesine çıkıp, aşağı seslenmiş.

- Ben de kendi çabasıyla yükselmiş bir maymunum. Ne olmuş yani?"

***

Ayağına diken batmış yaşlı aslan, sürüyerek yürürken bir çobana rastlar. Dikeni çıkarmasını ister. Çoban eğilip dikeni çıkarır. Biraz önce bir başka çobanla karnını doyurmuş aslan, teşekkür edip çobanın kılına dokunmaz.

Bir süre sonra başkalarının hakkına el atan çoban cezalandırılır ve arenada aslanların önüne atılır.

Aslanlar parçalamak üzere iken içlerinden en güçlüsü bağırır.

- Bırakın! Bu benim ayağımdaki dikeni çıkaran çobandır.

Bütün aslanlar geri çekilip en güçlü olana yol verirler.

Güçlü aslan çobana yaklaşır, hatırını sorar ve "çok acıkmıştım" diyerek çobanı tek başına yer.

***

Siyasete yeni girmiş biri oltasına takılan küçük balığı sepete koyarken balık dile gelmiş.

- Hata ediyorsun! Beni bırak; senin işine yaramam... Üstelik bu iyiliğini duyan Zeus seni hemen Tanrı yapacaktır.

- "Ben Tanrı değilim" der siyasetçi.

Balık cevabını yapıştırır.

- Şimdilik değilsin; ama Zeus seni mutlaka Tanrı yapacaktır. Çünkü siz siyasetçiler hep büyük balık peşinde koşarsınız...

***

Son kıssa...

"Dürüstlük ilkesi" ve "avanta tutkusu" bir köprüde karşılaşmışlar. İkisi de karşıya geçemiyorlarmış. Dürüstlük "yat aşağı alçak" diye gürlemiş; "yat ki üzerinden geçeyim."

Avanta tutkusu ağzını açmadan sadece karşısındakinin gözlerine bakmakla yetinmiş.

Dürüstlük ilkesi duraksamış. "İstersen yazı tura atalım, böylece kimin yatacağını, kimin üstüne basarak geçeceğini belirleriz."

Avanta tutkusu hiç sesini çıkarmadan karşısındakine bakmaya devam etmiş.

Dürüstlük ilkesi alttan almaya başlamış. "Peki aramızda tatsızlık çıkmasın. Ben yatayım önce sen üstümden geç."

Avanta tutkusu nihayet konuşmuş: "Üstüne basıp geçmek istemem. Çünkü ayağımı sağlam yere basmak isterim. En iyisi sen şöyle suya yuvarlan da işimize bakalım."

***

Bu kıssalardan nasıl hisse çıkaracağınızı bilmiyorum. Size bir yöntem önerisinde bulunmak istiyorum.

Genç devekuşu, acı içinde annesine yaklaşmış. Annesi şöyle bir bakıp sormuş. "Herhalde karnın ağrıyor, ne yedin?"

Genç devekuşu cevap vermiş. "Çok değil bir kutu çivi..."

Annesi hırsla bağırmış. "Ne!.. Kendini mi öldürmek istiyorsun; bu yaşta bir kutu çivi yenir mi?"

Ve arkasından eklemiş: "Haydi hemen git, bir de çekiç yut..."