Alın size bir kaynak daha..

Vaktiyle Mao "çelik üretimi artacak.." deyip Çin'de ne kadar kap kacak varsa toplatmıştı, Mançurya ormanlarını da yakacak niyetine kullanıp çöl yapmıştı.. Bizim böyle derdimiz yok.. Oscar ödüllerini eritsek çelik üretimi patlar..

Bizim memlekette, geniş çaplı bir üst baş araması yapılsa; hane başına iki ile üç kilo arasında "Oscar ödülü" çıkar..

Öyle bir memleket ki sinemacısı, edebiyatçısı, müzisyeni, bürokratı, sporcusu, siyasisi; velhasıl kelam, elinde Oscar ödülü bulunmayan bir insan evladı yok gibi..

(Şu satırları yazdığım dakikaya kadar "Köy Korucuları Oscar'ı dağıtıldı.." şeklinde bir duyum almadım.. O sebepten korucularımızı konu haricinde bırakıyorum..)

***

Belki bu itirazları okuyunca "Ne mahsuru var, fazla Oscar göz mü çıkarır?" diye düşüneceksiniz.. Belki de "Oğlan akıllı n'edecek Oscar ödülünü, oğlan deli n'edecek Oscar ödülünü.." hikmetini savurup, mevzuyu es geçeceksiniz..

Lakin kazın ayağı öyle değil..

Bir ödül onu hak edeni onurlandırmak için verilir.. Maaş kesintisi neması gibi herkese birden verildiğinde kıymeti kalmaz..

Enflasyon geni var..
Bizim ahalimiz bir işin gübresini çıkarmakta birebirdir.. İyi birşey yapıp, önlerine koyun.. Nasıl sebepleniriz diye düşüneceklerine, gözlerini kısıp "Acaba bundan ne kadar tezek çıkarırız?" diye bakarlar..

Bu ödül işinin de tezeğini böyle çıkardık.. Yurt insanımızın bilinçaltına işlemiş "enflasyon geni" harekete geçti..

(Not: Hükümetlerimizin para politikası sayesinde ahalide böyle bir gen oluştu.. Bırakalım Amerikalılar keşfetsin, denildiğinden şimdilik açıklanmıyor..)

Para konusunda dikiş tutturamayan bünye, böyle bir gen yarattı.. Bu genin dürtüklemesi sayesinde her konuda "enflasyon ölçeği" yaratıyoruz..

Ödül işinde de böyle oldu.. Bizimkinden başka hiçbir memlekette yetmişüç tane "Yılın sinemacısı", altmışsekiz tane "Yılın edebiyatçısı..", yüzotuzbeş tane "Yılın futbolcusu" seçilmez..

Haydi, kendinize hakim olamayıp seçiyorsunuz.. Ne diye seçtiklerinize ille de "Oscar ödülü" veriyorsunuz?

***

Oscar ödülü dediğin şeyin aslı bir heykelcik.. Hollywood'un kendi bünyesinde yaptığı bir değerlendirme sonucu veriliyor..

Kültürü geniş okurlarımın bir krater gölü berraklığındaki bakir zihnini karıştırmak için asıl adını yazmıyorum..

Bu ödül ilk verildiğinde alanlardan biri heykelciğe bakmış "Aaa! Bu benim Oscar amcama benziyor.." demiş, bu şaka sayesinde ödülün bilinen yaygın adı "Oscar" olmuş..

Bizimkiler de hemen taklidini çıkardılar.. O taklit giderek salgına dönüştü.. Şimdi iki Oscar ödüllü bir Amerikalı ile bizim yerli TV dizilerinde oynamış bir mankenimiz yanyana gelse, bizim ki;

- "Bir dizide oynadım, yedi Oscar kazandım.." der, Amerikalıyı çatlatır..

Güngör Mengi ağabeyimizin Amerikalı gelini dünya şekeri bir kızcağız.. İstanbul'a ilk geldiğinde tezgâhlarda taklit Lacoste görmüş.. Fiyatlarının bir dolar civarında olduğunu öğrenince hergün eve kucak kucak sahte Lacoste taşımaya başlamış..

Güngör Ağabey de müeddep bir insan.. Kızcağıza "Yavrum onlar sahte.." dese, memleket insanının ek yerini göstermiş olacak.. Memleket sevgisinden bunu yapamıyor..

Bize "Yahu durumlar böyleyken böyle, ben bu Lacoste işini nasıl anlatacağım.." diye dert yanmıştı.. Biz de "Boşver söyleme, iş olacağına varır.." demiştik.. Nitekim olacağına vardı..

İlla ki Oscar ödülü..
Lacoste'un sahibi turist olarak Türkiye'ye gelip de imajını yüceltmek için yırtındığı ürününün yer tezgâhlarında bir dolara satıldığını gördüğünde az daha çıldıracaktı..

Adamcağız işportacılara saldırıp, hırsından yer tezgâhlarını tekmelemişti..

Gerçi işportacılarımız onu belediyenin adamı sandıklarından karşılık vermemişlerdi ama zavallının kendine gelip, yeniden iş dünyasına karışması yılları buldu..

Bizim yerli Oscar ödüllerinin de sahibini çıldırtan "Sahte Lacoste" gömleklerinden farkı yok..

Peki kardeşim, niye Oscar? İlle de ödülüne bir ad takacaksan yerli kavramlardan, değerlerden hareket etsene..

Ne bileyim! Sinema Oscar'ı deme de "Muhsin Ertuğrul Ödülleri" de.. Yılın futbolcusuna "Bombacı Bekir.." ödülü ver.. Yılın bürokratına "Şükrü Nail Gürel ödülü.." takdim et.. Televizyonculara da "Yılın Televolesi.." dağıt..

Mesela benim odada metal bir kupa var.. Halı saha maçından kapmıştık.. Soranlara katiyen Oscar şeyi, demiyorum.. "Boyacı Ferit Kupası'nda dördüncü olmuştuk.. Oradan verdiler.." diyorum, daha çok itibar ediyorlar..

***

Eskiden böyle ödül numaraları yoktu.. Sadece yağlı güreşlerde ödül konurdu.. O da başpehlivanlar için bir davar veya toklu olurdu..

Köyünde düğün yaptırıp, güreş tertipleyen ağanın maddi durumu kuvvetliyse en fazla bir sığıra kadar çıkılırdı.. Ödül az olduğundan pehlivanlar güreşten sonra ahalinin arasına karışıp mendil açar, bahşiş toplarlardı ki buna da "parsaya çıkmak.." denirdi..

Bu ödül dalgası icat edildi, şimdi bütün memleket parsaya çıkıyor.. Üstelik ödülün kimin tarafından verildiği hiç önemli değil.. Yeter ki adı Oscar olsun, bizim olsun..

Bizim gazetenin barında bile birkaç kez "Oscar kavgasına" tanık oldum.. Daha geçtiğimiz ay iki genç arkadaşımız "1998 yılının gazetecilik Oscar'ı bana verildi.." diye didişiyorlar..

Daha iri yarı olanı elindeki bira şişesini neredeyse "Al sana Oscar.." deyip, diğerinin başına ekleştirecek, oğlanın kafası patlayıp, zihni açılacağından yerler kan içinde kalacaktı..

Araya girip yatıştırdık ama onlar hala birbiriyle konuşmuyorlar.. Bu işlerin memleket bazında da bu hale gelmesinden korkarım..

Bir gün televizyonların birinden "İki köy ahalisi bakanlığın dağıttığı Tarım Oscarları yüzünden birbirine girdi.. Şu kadar ölü, şu kadar yaralı var.." şeklinde bir haber duyarsak hiç şaşmam..

O zaman görürüm şeyinizin oscarını..

Kıssadan hisse: Çaputuna çuluna, Oscar ödülü neyine?