kapat

06.02.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
S u p e r o n l i n e
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
CENGİZ ÇANDAR(ccandar@sabah.com.tr )


Bizim Avusturyalılarımız...

Son zamanların, önümüzdeki yıllara ışık tutacak çaptaki önemli olayı, hiç kuşkusuz, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin, aralarındaki bir "üye ülke"ye, Avusturya'ya karşı aldıkları tavır. Tabii, Amerika Birleşik Devletleri de, kendi içindeki Yahudi unsurunun etkisiyle -hem de şu seçim yılında- AB'nin başını çektiği trendi izledi ve Avusturya'nın tecritine katkıda bulunuyor.

Avusturya'nın yeni Başbakanı Wolfgang Schüssel, "Bizi kimse dışarıdan yönetemez. Bizi Sırbistan'la karıştırıyorlar. Gitsinler bir Sırbistan'a baksınlar; gelsinler bir de bize baksınlar" diye feryat ediyor. Avusturya'ya haksızlık yapıldığını, "ülkenin iç şartlarını anlamadan" kendilerine haksız davranıldığını anlatmak istiyor.

Nafile. Avusturyalı sağcılar, kendi kıtalarını ve dünyayı anlamadılar da, bu işe kalkıştılar. Avusturya, bir Orta Avrupa ülkesi. Avrupa'nın göbeğinde. Gerçekten de, son derece uygar ve düzenli bir ülke. Koskoca Habsburg İmparatorluğu'nun mirasçısı. Nasıl olur da, Avrupa'yı ve dünyayı anlamaz?

Avusturya, geçen yüzyılın başlarında İmparatorluk olmaktan çıkınca, küçücük ve "taşralı" bir ülke haline geldi. Tarihine kapandı. Görkemli Alp dağları, onu Avrupa'nın diğer hareketli zeminlerinden de uzakta tuttu. Avusturya da, Almanya gibi "müttefik işgali" altında tutuldu. Tam bağımsızlık hakları, 1955'de kendisine verildi.

Yani, ne Batı Avrupa ülkeleri ile eş zamanlı bir gelişmenin içine girdi; ne de komşusu Doğu Avrupa ülkeleri gibi komünist tek parti diktatörlük rejimleriyle yönetildi. İki arada bir derede, "tarafsız" konumda, İmparatorluk bakıyesi, temiz, tertipli bir ülke olarak yoluna devam etti.

İşte "büyüklük"ten "taşralılık"a, düşmenin, hiç umulmayan bir andaki hazin sonuçları da, böyle bir "tarih” arka plân"da oluştu. Onca boyun eğme ve tavize, hatta Jörg Heider'i hükümete sokmamaya rağmen, bu uluslararası gazabı kavramakta Wolfgang Schüssel zorluk çekiyor.

Doğru. Avusturya. Sırbistan değil. Düzenli, tertemiz, uygar bir ülke. Ama yetmiyor. 21.yüzyılın "değerler yüzyılı" olacağı kavranmazsa olmuyor. Avrupa için, "totalitarizm" ve "din” köktendincilik" yasak; ilkinin türevleri faşist, komünist, Nazi, asker” vs... Herhangi bir baskı rejimine "Avrupa ailesi"nde yer yok.

Gerçi Avusturya'da bir baskı rejimi de kurulmuyor ama Nazi geçmişiyle hesaplaşmayan, hatta ırkçı dil kullanıp "yabancı düşmanlığı" yapan bir partinin temsilcileriyle, Avrupalılar yanyana oturmak istemiyorlar.

"Asıl üye" Avusturya'nın haline bakıp, biz "aday üye" Türkiye'nin işi kimbilir ne zor olacak. Avusturya, birçok "Avrupa ortak değeri"nde bizim sorgulandığımız hiçbir noktada nefes nefese kalmıyordu. Bakın başına neler geliyor. Üyesi hiçbir ülkenin "içişi"ne sırtını dönmeyen bir Avrupa'ya doğru yol alacağız. Avusturya örneği ortada. Yolsuzluğun, keyfiliğin ve baskının zorlaşacağı bir Türkiye olmak zorunda. Var mıyız? Boyun eğerek değişmeyecek ama...

Şu önümüzdeki dönemde, Avrupa ölçüsündeki özgürlüklerin en ateşli savunucuları Türkiye'de kazançlı çıkarlar.

Ama kim, 28 Şubat'ın avukatlığını yaparsa; kim Susurluk çetelerinin üzerini örtmekle meşgul olup, bu yüzden iktidar koltuklarını bırakmak istemezse, kim ilkeler ile oportünizmin adreslerini karıştırıp "idam korosu"nda türkü söylerse, kim Güneydoğu için kılını kıpırdatmaya yanaşmazsa, kim parti kapatmaya kalkışırsa, kim iktidar mücadelesini devleti soymak ve inanılmaz boyutlara yükselmiş yolsuzlukların organizasyonunda rol almak amacıyla yaparsa, kim TBMM'ye zorla ülke yöneticisi empoze ederse, bunlar kaybedecekler. İşin kötüsü, bu geleceğe direnen tutumlarıyla ülkeyi de hırpalayacaklar.

Çünkü böyleleri, Türkiye'yi Avusturya'dan beter bir akıbete sürükleme yolundadırlar.

Bizim Avusturyalılarımız; bugüne kadar Türkiye'yi bir "iç vurgun pazarı" haline kimler getirmişse, Türkiye'nin Avrupa yolunun önüne, demokrasi ve insan hakları ihlalleri engellerini kimler dikmişse, onlardır.

Fazla aramanız gerekmez. Sağınıza solunuza bakın veya televizyon seyredin; hemen göreceksiniz...

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır