kapat

06.02.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
S u p e r o n l i n e
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
HINCAL ULUÇ(uluch@sabah.com.tr )


Dünyanın en zor sanatı..

En büyük şirketi kurun, baş görevlere en büyük adamları getirin, eğer müşteri ile birebir karşı olan adamları, yani tezgahtarlar ve müşteri ilişkilerini yönetenlerde bir yanlış varsa, hapı yuttuğunuzun resmidir.

"Tezgahtarlık, satıcılık müşteriyi mutlu edebilme sanatıdır.. Bir tek alıcıyı mutlu etmek, bazan milyarlarca liralık reklamdan fazla geri döner, dükkana" demiştim, çarşamba günü.. Ve bizim genelde yakına bakan doğulu kafamızla, satıcılıktan ne kadar uzak olduğumuzu anlatıp bir de örnek vermiştim.. Hayatta en sevdiğim, en güvendiğim, en yakınım dostlarımdan birinin hem de önemli görevler verdiği iki adamının kafalarını örnek göstererek..

Bir şikayet oldu mu, devlette, özel teşebbüste hemen savunma refleksi içine girip, haklı olduğumuzu kanıtlamaya çalışıyoruz.

Yahu mesele senin haklı olup olmaman değil ki.. Sana "Kendini akla" diyen yok ki.. Mesele bir müşteriyi, bir alıcıyı mutlu etmek..

Bunun etkileri yıllar sürer..

Sen onun farkında mısın, benim derdim bu..

İşte örnek.. Hem de bu sütunlarda sadece, kaçıncı yazışım..

***

Yıl 1986.. Amerika'da tatil yapıyorum. Beni evinde misafir eden arkadaşım eşek gibi çalışıyor.. Orada eşek gibi çalışmadan para kazanılmaz. Sabah erkenden çıkıp gidiyor, akşamdan akşama görüşüyoruz.. Bana etrafı eşi Nevin gezdiriyor. New York'ta Long İsland'da kalıyoruz. Adı gibi uzun bir ada.. Her gün bir köşesi..

Birgün Nevin "Krem rengi bir tayyör istiyorum" dedi.. "Hadi gidip alalım" dedim. Çıktık yola.. Ararsan bulunmaz meret, Amerika'da bile.. Yokoğlu yok.. Koca Long İsland'da tam altı saat dolaştık, 300 kilometre yol yaptık.. Sonunda ummadık bir yerde J.C. Penney's adlı büyük mağazada bulduk. Hem de ucuz satışta imiş, yarı fiyatına aldık. Tam bir macera idi, o gün, o tayyör..

Ertesi yaz gene uğradım Long İsland'a.. Laf lafı açarken, o macera gününe geldi.. Nevin "İki kere giyemedim doğru dürüst" demez mi?..

"Ne oldu" dedim..

Bir giymiş, dönüşte bir bakmış, oturduğu yerde hafif bir esmerleşme.. Kirli bir yere oturmuş belli. Kuru temizlemeci "rengini atabilir" demiş, demekle kalmamış, zabıt tutup altını imzalatmış Nevin'e.. O uyarıyı yapmadan temizler de bozarsan, ödetirler adama Amerika'da çünkü..

Atmış gerçekten eteğin rengi.. Ceket koyu, etek açık. Nevin de giymemiş bir daha..

"Niye geri götürmedin" dedim.. "Fişi iki ay saklamadım ki" dedi..

"Burası Amerika.. Burada müşteri daima haklıdır.. Yürü J.C. Penney's'e gidiyoruz" dedim..

Gittik mağazaya. Tayyörü aldığımız bölüme gittik. Bir satıcı kız..

"Bu tayyör geçen sene temmuz ayında buradan alındı. Sonra şu makbuzda görüldüğü gibi (Nevin temizleme zabtını saklamış, iyi mi) kuru temizleme sırasında rengini atmış" dedim..

"Hemen değişelim, fişiniz lütfen" dedi kız..

"Fişi atmış arkadaşım" dedim.

"Fişi kaybolmuş mallar beni aşar, size müdürümü çağırayım" dedi..

Müdür az sonra geldi. Tayyöre baktı.. Makbuzu inceledi..

"Evet, tayyör bizim" dedi. "Buyrun oturun, bir kahvemizi için.." Yarım saat kadar oturduk. Sanıyoruz ki, onu da aştı iş, genel merkezi arıyorlar..

Müdür geldi..

"Long İsland, Manhattan ve Brooklyn'deki tüm mağazalarımıza telefon ettik. Arattık. Bu tayyör stoklarımızda kalmamış.. Bu yüzden değiştiremiyoruz, size parasını iade edebileceğiz. Fişiniz yanınızda olsaydı, yüzde yüz iade yapardık. Ama fiş olmayınca yalnız yüzde 60 iade edebiliyoruz" dediler.

Nevin kartını verdi. "Hesabıma geçin" dedi..

Döndüm Türkiye'ye geldim.. Bir hafta sonra Nevin telefon etti..

Tayyörün parasını hesabına geçmişler, yüzde 60 olarak. Ama normal satış fiatının yüzde altmışı.. Nevin'in ucuz satışta ödediği yüzde 50 indirimli fiatın yüzde altmışı değil yani..

Yaninin yanisi.. Bir yıl sonra iade ettiği tayyörden Nevin bir de yüzde 10 karlı çıkmış üstelik.. Amerika'da eğer insanlar çılgın gibi alıyorlarsa, işte bu satıcılar yüzündendir!.. Adamlar satışın ruhunu biliyorlar..

Satıcı olabilmek, dünyanın en güç güç sanatlarından biridir.

Bir müşteriyi mutlu etmenin dünyaya bedel olduğunu bilebilme sanatı derler adına..

Bravo Jülide!..
Julide Ateş, Fatih Altaylı'yı, hakareti geçtik, tehdit eden DYP milletvekilini ekrana çıkardı, Altaylı ile birlikte..

Konuşmayı harika yönetti, o başka.. Önemlisi, meslekdaşının yanında yer aldı..

"Eleştirisi sert olabilir, ama siz de kabul ettiğiniz gibi, sert olmayan eleştirilere aldırmıyorsunuz dahi. Ancak sert olanları ses getiriyor" diyerek..

Jülide'yi izlerken, meslekdaşlarını, tezgah sorularla Fatih Terim'e adeta ihbar eden, Terim'i onlara karşı minnacık aklı ile tahrik etmeye çalışan yalaka röportajcıyı hatırladık.. Dağları yüksek gösterenin, ovalar ve çukurlar olduğunu bir kez daha farkettik..

Araba Holandalı'ya..
Mehmet Ali Erbil perşembe gecesi gerçekten çok ayıp etti.. Canının istediğine kazandırmak için ne numaralar çeken, seyircinin sabrını dahi taşıran uzatmalara, beklemelere izin veren M. Ali, bu defa Hollanda'dan katılan yarışmacıya arabayı vermemek için başından beri nasıl direndi, inanamazsınız..

Yarışmacı on para etmez hediyeler kazandığı için "devam" kararı almıştı. M. Ali önce devam etmesin diye çırpındı.. "Çok zor" dedi tekrar tekrar.. Çok zor olan soru, sekiz harfli sözcük. Dört harfi açık..

T.Ş.K.Ü. Şimdi bunun nesi zor söyler misiniz Allah için.. Teşekkür, ya da teşekkül..

Hollandalı hemen "Teşekkür" dedi.. Hayır yanıtı alırken "Teşekkül" dedi. M. Ali "Zaman doldu" diye geçiştirdi. Kabul etmedi..

Ama kendi vicdanı da rahatsız olmalı ki, adamın vazgeçip devam ettiği tüm hediyeleri iade etti. Olmaz..

Kanal D Genel Müdürü Faruk Bayhan, lütfen bandı istetip izletsin ve Hollandalı yarışmacıya hakketiği otomobili yollatsın.

Çark-ı Felek uluslararası bir yarışmadır. M. Ali Erbil'in canının istediğine ulufe dağıttığı, istemediğine sepet havası çaldığı bir sululuk değil!..

Pazar Neşesi
Pazar Neşemiz, Ali Rıza Özmen'den..

Adamın biri, dik, virajlı dar yoldan ve biraz hızlı Uludağ'dan iniyordu.

Bir kadın da ayni yoldan yukarı çıkıyordu.

Virajda karşılaştılar ve birbirlerine çok yakın, nerdeyse değecek gibi geçerken, kadın pencereye eğilip bağırdı:

"Ayı.. Ayııııı!.."

Adam hemen kadına döndü ve bağırarak cevap verdi:

"Şıllık.. Pis şıllık!.."

İkisi de yollarına devam ettiler. Adam gazı kesmeden virajı döndü ve döner dönmez, yolun ortasında dikilip duran dev gibi boz ayıya o hızla çarptı!..

Eğer...

..tanıdığınız birini öldürmek zorunda olsaydınız, kimi seçer, nasıl öldürürdünüz?..

..vücudunuzun herhangi bir parçasının fotoğrafı ile bir reklam yapılacaksa, bu nereniz olurdu ve ne reklamında kullanırdınız?..

..geçmişteki liderlerden birini yeniden ülkenin başına getirme şansınız olsaydı, kimi seçerdiniz?..

SEVDİĞİM LAFLAR
"Yeryüzünde gün ışığına layık olmayan nice insan vardır. Ama güneş hergün yeniden doğar."

Seneca

BİZİM DUVAR
Kahpe Bizans'ı yerden yere vuran vurana.

Gani Müjde'nin bundan sonraki filminin adı belli: Kahpe Felek.

Hakan & Utku

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır