kapat

06.02.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
S u p e r o n l i n e
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
ÇETİN ALTAN(caltan@sabah.com.tr )


Tuz biber tarçın yeni bahar zencefil

Bir tutam siyah sakal da bırakmış, gözlüklü, hafif kamburumsu bir Katolik genci, günah çıkarmak için papaza gitmiş:

- Çok büyük bir günah işledim sevgili Peder, demiş.

Papaz:

- Günah olmasa, sevap da olmazdı evladım, demiş. Madem bilincindesin işlediğin günahın, arınmak için anlat bakalım; neymiş işlediğin büyük günah?

- Sevgili Peder, ben bir dişi domuzu becerdim..

- Allah Allah tuhaf bir zevkin varmış. Ama sandığın kadar büyük bir günah sayılmaz bu... Eski çağlarda manastırlara kapanmış genç rahipler bile bazen işlerlerdi aynı günahı... Doğrusu merak ettim; kılları falan batmadı mı domuzun?

- Domuz uyuzdu Peder...

- Ne? Uyuz bir domuzu ha? Hiç duymadığım türden bir cima... Peki, hayvan tepmedi mi seni o sırada?

- Hayır Peder, ölüydü..

- Ne ne ne? Ölü, uyuz, dişi bir domuzu... Bir gören falan olmadı mı seni o sırada?

- Olmadı, herkes Pazar Ayini'ndeydi...

- Pater, filius, santuz, spiritus... Herkes Pazar Ayini'ndeyken, ölü uyuz, dişi bir domuzu... İyi o sırada çarpmadı seni Tanrı...

- Kalbimin üstünde İncil vardı Peder...

Peder hafif bir fenalık geçirmiş; su falan içmiş... Arkasından da:

- Madem açıkladın günahını, yine de seni kutsarım, demiş. Ya kazara Papaz olacağıma, Hoca olsaydım da, Tanrı'ya daha yaklaşmak için, işkencelerle bol bol Müslüman öldüren Hizbullahcılar; bir de bana gelseler ve gözleri beni de kesseydi, Tanrı'ya daha da yaklaşmak için... Herkes Pazar Ayini'ndeyken, kalbinin üstünde İncil'le uyuz, ölü, dişi bir domuzu becermiş olmanı affediyorum. Günahın bundan ibaret kalsın... Beterin beteri var bu dünyada... Pater, filius, santuz spiritus..

Fıkra bu ya, ormandaki arslanlardan biri Hizbullahcı olmuş. Omuzlarını dalgalandıra dalgalandıra, ağır ağır dolaşıyor ve hangi hayvana rastlasa kükreyerek soruyormuş:

- Kim Tanrı'ya daha yakın?

Maymunlar, timsahlar, suaygırları, zürefalar, titreye titreye hemen yanıt veriyorlarmış:

- Siz efendim, siz elbet...

Arslan mağrur, yine omuzlarını dalgalandıra dalgalandıra uzaklaşıyormuş.

Bir sabah Hizbullahcı arslan, o sırada ırmaktan su içen bir file rastlamış. Aynı kükremeyle ona da sormuş:

- Kim Tanrı'ya daha yakın?

Fil başını şöyle bir çevirmiş ve arslanı hortumuyla yakaladığı gibi havada bir kaç kez çevirip, iri kaktüslerin diş gösterdiği bir çalılığın içine fırlatmış.

Bir süre sonra kendini toparlamaya çalışan Hizbullahcı arslan, kuyruğu bacaklarının arasında, başını göğe çevirip mırıldanmış:

- Yahu ne gaddarmış bu filler; öğrenip kendini gelişirmek için, masum bir soru sormana dahi tahammül edemiyorlar..

Bir ozanla bir siyasetçi arasında ne fark vardır? Ozan akşamları yorgunluktan bitkin düşen bir kişidir. Çünkü sabahleyin bir dizesinden bir virgülü kaldırmış, öğleden sonra da yine yerine koymuştur.

Siyasetçi de akşamları yorgunluktan bitkin düşen bir kişidir.

Çünkü o da sabahleyin:

- Enflasyon düşecek; demiş, öğleden sonra da epey düşünüp eklemiştir:

- Ama henüz değil...

Peşref Nargile'ye: - Beyinsel aristokrasi nedir, diye sormuşlar.

- Kadınların hamileliği gibidir, demiş, olmadıkça anlayamazsın..

Yazarlar sayfasina geri gitmek icin tiklayiniz.

Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır