kapat

06.02.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
Magazin
S u p e r o n l i n e
Sabah Künye
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
E-Posta

Turkport
1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Ailesi kültür şokunda
Sıdıka-Mustafa Kekilli çifti, oğulları Murat'ın "rock yıldızı" olmasına alışmaya çalışıyor. Annesi, "Saçlar tamam ama küpeye karşıyız. Hem Kuzum Murat öğretmen olsaydı 3 ay tatili olurdu" diyor

Pek çok şarkı geldi geçti... Ama hiçbiri Murat Kekilli'nin "Bu Akşam Ölürüm"ü kadar konuşulmadı. Melodisi, dinleyen insanları intihara sürüklediği dedikodularıyla birlikte yayıldı. Şarkı bomba gibi patladı; kaset, peynir-ekmek gibi sattı. Peki ya onu yetiştirip bu günlere getiren ailesi oğullarının şöhret oluşundan nasıl etkilendi?... Biz bu sorunun cevabını bulmak için kalktık Adana'ya gittik.

DOĞDUĞU EV
Murat Kekilli'nin anne ve babasının yaşadığı Hanedan Mahallesi'ndeki evin kapısını çalıyoruz. Baba Mustafa Kekilli, 2 katlı, çatısı olmayan bu evi daha Murat doğmadan yaptırmış. Evin altı dükkan. Üstünü çift daire yaptırmış. Birinde karısı ile kendisi, diğerinde ise kendisine tam 4 torun veren büyük oğlu Kazım Kekili oturuyor. Murat ile en küçük çocuk Levent, İstanbul'da.

Zile basıyoruz. Murat'ın annesi Sıdıka Kekilli, camdan başını uzatarak "Kim o?" diyor. Kendimizi tanıtıyoruz. Hemen bizi buyur ediyor. Bir salon, 2 oda, mutfak ve banyodan oluşan bir daire bu. Salonda bir çamaşır makinesi gözümüze çarpıyor. Oturma odasına giriyoruz, 3 tane sedir var. Gerektiğinde yatak olarak da kullanılan bu sedirlerden biri Murat Kekilli'ye ait.

'KUZUM MURAT'
Sıdıka Kekilli, "Kuzum" diye hitap ediyor oğluna. "Kuzumun başaracağından hiç şüphem olmadı" diyor.

* İstanbul çok insanın başını yedi. Murat İstanbul'a gittiğinde korkmadınız mı?

Sıdıka Hanım: Burda da olsa yiyen yer. Orda da olsa yiyen yer. Kahveye gidiyor, biri bir kötülük yapsa ne yapabiliriz. Elimizden ne gelir. Büyük şehrin tehlikesi daha büyük. Ama ben onu Allahıma emanet etmişim. En büyük Allah. Bakacak, ona mutlaka bakacak....

* Müziğe olan ilgisi nasıl başladı?

Sıdıka Hanım: İlkokulu bitirdi. Kendisini bu tür faliyetlere verdi. Bir yandan müzikle uğraşırken bir yandan da önce 2 yıllık Açık Öğretim İşletme Muhasebe Bölümü'nü bitirdi.

'SESİNİ BENDEN ALMIŞ'
* Büyünce ne olmasını isterdiniz?

Mustafa Bey: Vallahi daha çok okuyacaktı. İstanbul'da da okuyacaktı. Bıraktı. Ben onun müdür olmasını istiyordum. Ama her zaman ne olursa olsun her zaman destekledim onu.

Sıdıka Hanım: Hakkında hayırlısıysa öğretmen çıksa benim için daha iyi olurdu. 3 ayda bir tatili olurdu. Yanımda yaylada olurdu. Çocuk, baktım fabrikaya girdi. Orda arkadaşları demiş ki bu ses sende varken sen kendini neden harcıyorsun. Geldi bir gün dedi ki 'anne ben gideceğim'. Nereye gideceksin kuzum dedim. 'İstanbul'a gideceğim. Kaset çıkartacağım' dedi. Yavrum büyük balık, küçük balığı yutar. Yapma dediysem de o 'gideceğim anne' diye tutturdu. İstanbul'a çok gidip geldi. 'Anne bunu şöyle yaptım, bunu böyle yaptım' diye her şeyi anlatırdı. Birinci aşamayı Ferdi Tayfur'la yaptı. İyi oldu, ama kaset parlamadı.

Zaten dayısında da vardı bu yetenek. Bende de var. Sesim çok güzel. Okumaya bile göndermediler. O zaman kızlar okudu mu mektup yazarmış falan. Okutmadılar bizi. Cahil bıraktılar bizi. Ama sesim çok güzeldi. Keşke okusaydım. Kanadım kolum kırıldı. Çocuğuma verdim okumayı.

ZEKİ MÜREN ANISI
Ses güzelliği söz konusu olunca Mustafa Bey de konuya dahil oluyor ve bir anısını anlatıyor: "İstanbul'dan Zeki Müren gelmiş; çay bahçesinde konser vermeye. Ben de sütçülük ve yoğurtçuluk yapıyordum. Zeki Müren'e götürdüm yoğurt verdim ayran yapması için. Zeki Müren, 'gel yanıma sende bir şey var' dedi. Mikrofonu verdi elime. 'Hadi söyle' demez mi? 2 parça söyledim, Zeki Müren'den fazla beni alkışladılar. Utandım kaçdım. 'Seni İstanbul'a götüreyim. Güzel sesin var' dedi. Gelemem dedim. İşim bozulur diye korktum"

'ABOO, SAÇLARI UZUN'
* Murat, bir gün uzun saçlarla döndü. Tepkiniz ne oldu?

Sıdıka Hanım: Ben kuzumu tanıyamadım. Murat'ı kızım diye çağırdım. Gülerek yanıma yaklaşınca şaşırdım. Aaa abo kurban olsun anan sana dedim. Seni tanımadım dedim.

* Saçların kestirmesini istediniz mi?

Mustafa Bey: Kestirmesini istiyordum. Çevremdekiler erkeğe saçın yakışmadığını söylüyorlardı. Murat, bana 'Sen onların lafına bakma baba. İstanbul'da gençlerin saçı şimdi böyle' deyince daha fazla üstelemedim.

* Küpe taksaydı kızar mıydınız?

Sıdıka Hanım: Saç tamam da küpeye karşıyız.

* Otelde kalmasına ne diyorsunuz?

Sıdıka Hanım: Üzülüyorum tabi. Bu kadar kendini yedirme dedim. Biraz eline ağzına bak dedim. Bütün ihtiyaçlarının karşılandığını söyledi. Allah razı olsun. Madem karşılıyor Allah işini gücünü rastgetirsin.

* Şarkısını dinleyenlerin intihar ettiği haberlerine ne diyorsunuz?

Sıdıka Hanım: Başka şarkılar intihara yolaçmıyor da benim oğlumun şarkısı mı yolaçıyor. O haberler beni öfkelendiriyor. Biz istemedik. Sevgilisine 'Sırf senin için ölürüm' diyorsa ne var bunda. 'Muradım, yoluna öleyim' diyorum ölmüyorum. Bak ayakta duruyorum.

* Oğlunuzun ünlü olması sizin hayatınızı nasıl etkiledi?

Sıdıka Hanım: Çok güzel etkiledi. Avukat olacağına böyle bir şarkıcı olacakmışsın. Hakim olmak yerine böyle bir topçu olacakmışısın. Bu zamanda ya topçu ya popçu olacakmışsın. Çocuğumun bu kadar parlaması, herkesin bize saygısını artırdı. Bizim gibisine, kültürlü adamlar bile 'Kekili nin annesi Kekili'nin babası' deyip hürmet gösteriyorlar. Hz. Ali Murat'ımın yardımcısı olsun.


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır