Bir ihtimal...
Eğer 367 oy tehlikedeyse, 5+5'i halk'a soralım.
Yani referandum.
Böylece hem yasayı oylamış oluruz, hem de dilimizin altındaki baklayı çıkarmış oluruz.
Yani... Ve açıkca:
- Demirel'e evet mi, hayır mı?
İşte... bu soruyu, münasip bir dille sormuş oluruz.
Eğer hayır çıkarsa Demirel'i üzecek bir şey yok... Reddedilen Demirel değil, yasa teklifidir deyip sıyrılırız.
Ama evet çıkarsa Halk Demirel'i istiyor diye tercüme ederiz, vesselâm.
Var mısınız?
Referandum...
*
Tabii burada, kampanya yapılamayacaktır.
Çünkü görünürde aday da yok, muhatap da.
Ortada sadece bir yasa teklifi var.
- Evet mi, hayır mı?
Gayet basit bir soru.
Halkı ne kadar ilgilendiriyorsa, o kadar katılım olur.
Olsun.
Hiç değilse katılanların yüzde 50'si bir anlam ifade eder. Hatta yeni Cumhurbaşkanı arkamda halk desteği var diye belki övünebilir.
Bırakın övünsün...
21.8'le yahut 27.1'le Çankaya'ya çıkmaktansa böylesi daha iyi.
Var mısınız?
Referandum.
*
Esasen böyle bir ihtimal var.
Anayasa emriyle ihtimallerden biri olarak önümüzde duruyor bu.
Siz isteseniz de istemeseniz de, 5+5'in meclisteki oylaması öyle bir rakkamda takılır kalır ki, referandum kaçınılmaz olur.
İşte o noktada halk'a sorulacak sorunun biçimi mühim.
Eğer hile'ye kaçmazsanız evet mi, hayır mı kalıbı, uygundur.
Ama 7 yıl mı, 5+5 mi diye sorarsanız, belki oylamanın kaderi değişir.
Hele 101'inci madde kalsın mı değişsin mi diye sorarsanız, zaten halkın çoğunluğu hiç bir şey anlamaz.
Ama unutmayın evet mi, hayır mı sorusunda evet'lerin şansı genellikle fazladır... İstatistikler bunu gösteriyor.
Demek ki sorunun biçimi gerçekten mühim.
*
Bütün bu yazdıklarım boşa gidebilir... Bendeniz bugün havanda su dövmüş olabilir... Yani bu iş mecliste şıp şak çözülür... Ya evet, ya hayır çıkar.
Ama referandum diye bir ihtimal de var.
Biraz lüks olsa bile, ne yapalım, kitap öyle yazıyor.