Bazı arkadaşlarımız çekilelim diyorlar.. Milletvekilliğinden topluca istifa edelim.. Başkanlık Divanı filan..
Yavuz Donat'ın bildirdiğine göre bu sözleri Fazilet Partisi Genel Başkanı Recai Kutan, Cumhurbaşkanı Demirel'e söyledi.
Demirel de ona şu karşılığı verdi:
"Bu zemini terk etmektir. Meşru zemini bulmuşsunuz, daha ne istiyorsunuz?"
Yani biri "Biz, sine-i millete dönmeyi tartışıyoruz" diyor, öbürü "Yanlış ve zararlı bir iş yapmış olursunuz" diyor.
Kutan Cumhurbaşkanı'na bunu derken ciddi bir "ihbar"da mı bulunuyor?
Hayır buna "ihtar" veya "tehdit" demek daha doğru olur.
Kökten dinci Kürtçü terör örgütü Hizbullah'a karşı girişilen operasyon sırasında Fazilet'in, dinle terörü birbirine karıştıran aymazlığından türeyen çıkışları, devleti ve orduyu karşısına alan iddiaları, Genelkurmay'dan ve MGK'tan sert tepki aldı.
Bunlar, Hizbullah'ın Fazilet'ten destek aldığı yolunda dolaylı da olsa hüküm tesis eden tepkilerdi.
Anayasa Mahkemesi'nde Fazilet'le ilgili kapatma davası sürüyor. Bu tepkilerin kararı etkileyeceği korkusu partinin üstüne kâbus gibi çökmüş bulunuyor.
Kutan'ın "çekiliriz" tehdidi, işte böyle bir ihtimali caydırmaya yönelik tedbirdir.
Ve Kutan Çankaya'dan istediğini almıştır.
Demirel "Devletin, partilerin üzerine gitmek gibi bir niyeti yok" demiş, fakat bunu şarta bağlamayı da ihmal etmemiştir:
"Tavsiyem, gerginlikten kaçının, tansiyonu yükseltmeyin.."
Fazilet acaba gerçek mesajı aldı mı?
Türkiye bölücü terörün kökünü kazıma aşamasına geldi. Uluslararası bağlantıları ile PKK'nın tehdit önceliği daha yüksekti. O tasfiye sürecine girdikten sonra kökten dinci versiyonuna sıra geldi.
Fazilet'in kaderi, teröre din bahanesiyle arka çıkma yanlışını sürdürüp sürdürmemesine bağlıdır. Geçmişte, ülke bütünlüğüne ve dine karşı işlenmiş günahlar, yanlışlar, yazılı olmayan bir "pişmanlık" hakkından yararlanabilir ama bundan sonrakiler bağışlanamaz.
Bunu da kimse kınamaz.
Çünkü böyle suçlar ve günahlar, parti olmakla da, Müslüman olmakla da bağdaşmaz!
Rehin çocuklar
Hizbullah'la ilgili brifingde İçişleri Bakanı Tantan önemli bir uyarı yaptı:
"Bu örgütle polisiye tedbirle mücadele edilemez. Hapishaneleri doldurmakla olmaz.."
"Olmaz" dediği "kaynağı kurutulamaz."
Öyle ya, adamlar alt katta din adına Müslüman boğazlayıp gömüyor, sonra yukarı kata çıkıp elini yıkıyor, çoluk çocuğu ile sofraya oturuyor..
Bu canavarlığı üreten toplumsal sebeplerin üstüne eğilmek lâzım. Tantan "Halkın dini bilgilere aç olduğunu görüyoruz. Dini gerçek manada öğretecek alimlere ihtiyaç var. Bunlar yetiştirilmeli" diyor.
Doğru.. Çark şimdiye adar ters işledi.
Dini siyasete alet eden tarikatlar, yoksul çocukları yurtlarda boğaz tokluğuna zehirledi.
"Hayır" adına şer öğretti.
Devlet öncelikle rehindeki bu gençleri kurtarsın!