Ankara- Hafta içinde Diyarbakır'daki bir mezar evi gezerken ürpermiş ve Hizbullah vahşetini gözümde canlandırdığımı sanmıştım. Yanılmışım. Önceki akşam İçişleri Bakanlığı'nda 60'a yakın gazeteciyle birlikte izlediğim bir cinayetin görüntüleri anlatılamayacak kadar vahşiydi.
Görüntülerin üzerinde durmayacağım. Önemli olan bu ölüm makinesi örgütün durumu. Brifingde İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Hizbullah'la ilgili (bir bölümü basında çıkmış olsa bile) önemli bilgiler verdi. Dün, Tantan'a sorulan bazı soruları kendime sordum. Tantan'ın verdiği bilgiler ve kendi gözlemlerimin ışığında şu cevapları buldum:
* İşkence kasetleri televizyonlarda yayınlanmalı mı?
Kesinlikle hayır. Bildiğim kadarıyla brifingde gösterilen kasetteki vahşetin dozu, polisin elindeki diğer kasetlere göre "hafif" kalıyor. Bu bile salondaki gazeteci ve bürokratların donup kalmasına yetti. Hemen önümde oturan İçişleri Bakanlığı'ndan üst düzey bir bürokrat fenalaştı. Birkaç kişi salonu terk etti. Kasetler yayınlanırsa toplumda büyük bir nefret doğar.
Örgütle uzaktan yakından alakası olmayan ama İslami kurallara göre yaşayan, giyinip kuşanan insanlar haksız yere nefret toplayabilir. Kasedi seyredince insanın ülkeyi terk edesi geliyor. Bu da çok tehlikeli. Gelişmiş ekonomilerde tüketici güveni (consumer confidence) endeksleri çok önemlidir. ABD ekonomisindeki müthiş canlılığın nedeni endeksin çok yüksek seviyede seyretmesi, Japonya'daki 10 yıllık durgunluğun nedeni de tam tersine endeksin çok düşük seviyelerde bulunmasıdır. Amerikalı para harcarken, geleceğinden umutlu olmayan Japon tasarruf yapar. Bu kasetler gösterilirse, inanın birçok insan değil normal yaşamlarını sürdürmek, sokağa çıkmaya bile çekinir.
* Hizbullah cinayetlerini neden görüntüleyip, arşivliyor?
Tantan: "Şimdilik bilmiyoruz. Bir ayaklanmadan sonra propaganda amacı için bile saklıyor olabilirler" Düşünebiliyor musunuz; adamlar ayaklanıyor, şeriat devleti kuruyor ve sessiz çoğunluğu şeriat hükümlerine uymaya zorlamak için daha önce işledikleri cinayetlerin görüntülerini yayınlıyor. Hizbullah militanları cinayetlerini Allah adına, cennete gitmek için işliyor. Kafaları böyle kurgulanmış. Yoksa aklı başında hiç kimse, işlediği cinayetin kanıtlarını kendi elleriyle yaratmaz.
t Operasyon öncesinde Hizbullah, şeriat devleti kurma hedefinin hangi aşamasındaydı?
Hizbullah, propaganda ve örgütlenme çalışmalarını aynı anda sürdürüyordu. Tantan'a göre kendi iç hesaplaşmalarının amacı "iç temizlik". Yani örgüt içindeki muhalifleri, şeriat devleti yolundaki ayakbağlarını temizleyip güçlenmeyi amaçlıyorlardı. Daha sonra ise "dış temizlik" yani cihat başlayacaktı. Örgüt 1.5-2 yıl içinde Türkiye'yi savaş ülkesi ilan edip ayaklanma başlatmayı planlıyordu.
* Hizbullah, PKK kadar tehlikeli bir örgüt mü?
Anladığım kadarıyla bu sorunun cevabını şimdilik Emniyet bile bilmiyor. Ya da bize söylemiyor. İstanbul'daki operasyonlarda ele geçirilen doküman ve disketlerde örgütün ana arşivi kayıtlı. Tantan, bilgisayarlarda 100 bin sayfadan fazla dokümanın kayıtlı olduğunu söylüyor. Çözüm işlemi tamamlandığında örgütün çapı ortaya çıkacak. Ancak örgütün işlediği cinayetler, ele geçirilen silahlar ve operasyonlarda yakalanan militan sayısına bakıldığında Hizbullah'ın hafifsenmeyecek büyüklükte bir örgüt olduğu ortaya çıkıyor. PKK ile Hizbullah'ın benzer yanı, iki örgütün de ayrılıkçı olması. Biri şeriat düzeni, diğeri ise Marksist bir devlet kurma amacını güdüyor.
* Peki Hizbullah çökertiliyor mu?
Bunun cevabını vermek için de henüz erken. Operasyon giderek genişliyor. Tantan'ın brifingdeki bir cümlesi ilginçti: "Şu anda sizin bilmediğiniz pekçok yerde operasyonlar ve kazılar sürüyor." Belli ki daha çok ceset bulunacak, çok sayıda militan yakalanacak. Ben Tantan'ın "Militanları yakalayıp Adliye'ye teslim etmek yetmez. Örgütü değil, düşünceyi çökertmeliyiz" sözlerine katılıyorum. "İnsanlarımıza hem çağdaş bilimleri hem de İslam dinini öğretmeliyiz" sözlerine de. Ama laik, demokratik, hukuk devleti kavramını tartışılmasına fırsat vermeden...
* Devlet şimdiye kadar Hizbullah'ı hafifsedi mi?
Tantan'ın brifingde verdiği cevaplar ve Diyarbakır'daki gözlemlerime göre devlet Hizbullah'ı ya hafifsemiş ya da PKK'yla mücadele nedeniyle bu cinayet örgütüne yeteri kadar konsantre olamamış. İçişleri Bakanı "Devletle çatışmaya girmediler, hücre yapılanmaları deşifre olmalarını önledi" diyor ama, son operasyon İstanbul'da kaçırılan işadamlarının izinin sürülmesiyle başladı.
O zaman mantık şunu söylüyor: Son 10 yılda Güneydoğu'daki faili meçhullerin, kayıpların izi sürülseydi Hizbullah'ın sırrı çoktan çözülürdü. Devlet, PKK terörünün yoğun olduğu dönemlerde Hizbullah'ı yeteri kadar tehlikeli görmemiş olabilir ama ben devletin bu örgütü desteklediğine inanmıyorum. Bana göre devlet Hizbullah'ın ne kadar tehlikeli bir örgüt olduğunu PKK terörü durduktan sonra fark etti.
TAYFUN DEVECİOĞLU