kapat

23.01.2000
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
Atayatirim
Sofra
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

1 N U M A R A
Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 2000
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Çağrının sahipleri gerekeni yapmalı
Yine söylüyorum: Ben bu göreve talip değilim. Ama eğer ülkenin hizmetime ihtiyacı varsa tabii ki kaçmam. Hiç kimse buluttan nem kapmasın. Şu anda açık ya da gizli herhangi bir davranış içinde değilim...

CUMHURBAŞKANLIĞI seçimi için "geriye sayım" başladı sayılır. "Geriye sayımla birlikte" tahminler... Senaryolar... İddialar... Spekülasyonlar da başladı.

Baba diyor ki, "Bu düşünceleri bir an için unutun... Ve meseleye şöyle bakın."

Soru:

Cumhurbaşkanım, meseleye nasıl bakalım?

- Bir takvim işleyecek... Takvimin başlangıcı 16 Nisan 2000... Sonu ise 16 Mayıs 2000.

- Anayasa'da belirtilen takvim.

- Tabii... Zaten tek takvim, Anayasa'nın takvimi... Eğer bu takvimle... Sonucuyla ilgili bir tereddüt varsa... Açık söylüyorum... Tereddüte mahal yoktur.

- Neden?

- Bir defa, meşru zeminde kalınacak... Meşru yoldan gidilerek yapılacak etkinlik, çoğunluğu tatmin edecek bir sonuç ortaya çıkarır... İnancım budur.

BİR ALLAH'IN KULU...
Bu defa Cumhurbaşkanı soruyor:

- Durum bu kadar açıkken, Türkiye neyi tartışıyor?

- Şunu efendim... Cumhurbaşkanı kim olsun?

Demirel:

- Anlıyorum... Kimler adaylığını koysun?... Kim Cumhurbaşkanı olsun?.. Haklı olarak bir merak var. Tahminler, senaryolar var... Her olayda olduğu gibi...

- Siz konuya nasıl bakıyorsunuz?

- Sayın Bülent Ecevit, Hükümet Başkanı bile değilken "Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanlığı devam etmelidir" şeklinde bir düşünce ortaya koydu... Gerekçesi ile birlikte... Ve ben, bu iş (Cumhurbaşkanlığı seçimi) yaklaşırken... Bu konuda çeşitli sorulara muhatap oldum.

- Hala oluyorsunuz... Olacaksınız da.

- Biliyorum... Benim cevabım şu... Ben bir göreve... Yeniden Cumhurbaşkanlığı'na talip değilim... Bir Allah'ın kulu çıkıp... Bize, "ben bu işe talibim... Destek verin" dedi, diyemez.. Ama elli yıldır devlet hizmetindeyim. Yaptığım her görevi, şartların elverdiği ölçüde iyiniyetle, gayretle, bütün gücümle, iyi yapmaya çalıştım... Eğer ülkemin, benim hizmetime ihtiyacı varsa... Bundan kaçmam... Kaçamam...

ŞART YOK, DÜŞÜNCE VAR
- Sayın Cumhurbaşkanım... Bu görüşlerinizi seslendirirken... Bir şart falan öne sürüyor musunuz?

- Benim söylediğim şu... Eğer, hizmetime ihtiyaç varsa... Bunun yöntemi onore edici şekilde olmalı... Ve kişiyi küçültmemeli.

- Başka?

- Şunu da söyledim... Süre uzatımı yanlış olur... Benim düşüncem halkın seçmesi.

- Fakat bu görüş pek taraftar bulmuyor.

- Eğer bunda ittifak sağlanamıyorsa... Cumhurbaşkanı, ikinci defa seçilebilmeli... Süre beş yıla indirilmeli.

- Yani iki defa beşer yıl.

- Evet... Yedi yıl uzun.

- Başka?

- Tabii ki meclisin, Cumhurbaşkanı'nı seçmesinde hiçbir sakınca yok... ancak, halk seçerse daha iyi olur. Bu da benim şartım değil, düşüncemdir.

KURAL VE BEN
- Sayın Cumhurbaşkanım, gelelim bugüne...

- Zaten bugünü konuşuyoruz.

- Efendim, siz kurallardan bahsettiniz... Ama.

- Evet, bahsettim... Kurallar orta yerde... Bu kurallara göre, Cumhurbaşkanlığı'na aday olabilecek durumda bulunan herkes, adaylığını koyabilir... TBMM'de, hür iradesi ile seçimi yapar... Bunu söyledim.

- Kurallar ve sizin durumunuz... Konuya bu pencereden bakarsak?

- Bugünkü kurallar cari olduğu takdirde benim aday olmam mümkün değildir. Zira, mevcut kurala göre, Cumhurbaşkanı, bir defaya mahsus seçilir.

SEÇİLME HAKKI
- O zaman izninizle, kural değişikliğini soralım?

- Bu kural... Bu kayıt kaldırılırsa... Benim adaylığım da sözkonusu olabilir.

- Anayasa değişikliği... Sizin için değişiklik yani...

- Bu kaydın kaldırılması, bir kişi için Anayasa değişikliği yapılması değildir. Burada isim sözkonusu değildir.

- Nedir?

- Değişiklik, kuraldaki değişikliktir. Tabii ki, böyle bir değişiklik yapıldıktan sonra yine seçim olacaktır... Ve bu seçime de, Anayasa'nın şartlarına uyan herkes girebilecektir.

- Yani yine hür seçim...

- Elbette... Ne kimsenin seçilme hakkı elinden alınmaktadır ve ne de kimsenin yolu kesilmektedir.

FAVÖR YOK
- Yani... Kimseyi rahatsız edecek bir durum sözkonusu değil.

- Elbette değil... Seçilme kabiliyeti olan kişiler, şanslarını deneyebileceklerdir... Ne kimseye iltimas yapılmakta, bir favör tanınmakta ve ne de kimsenin hakkı elinden alınmaktadır.

ECEVİT DEDİ Kİ...
- Sayın Cumhurbaşkanım... 3 Ocak, Ali Şevki Erek'in ziyareti... Sonra... Sayın Ecevit de size aynı konu ile geldi.

- 6 Ocak 2000 Perşembe. Sayın Başbakan, olağan görüşmemizde konuyu açtı.

- Tam olarak ne dedi?

- Sayın Ecevit dedi ki... Cumhurbaşkanlığı görevinizin devamının, bugünkü şartlar muvacehesinde, ülkeye yararlı olacağı kanaatindeyim... Bu fikrimi, Başbakan değilken ortaya ben attım... Bunu şimdi resmileştirmek istiyorum... Bu hususta izninizi istiyorum... Köşk'ten çıkışta beyanatta bulunacağım.

- Sayın Cumhurbaşkanım, bu hususu, Sayın Ecevit'le ilk defa mı konuştunuz...

- Evet... İlk defa.

MESUT YILMAZ
- Efendim... Başbakan'a ne dediniz?

- Sayın Ali Şevki Erek'le olan konuşmamı naklettim... Bir olayı daha naklettim.

- Neyi?

- Hükümet kurulurken... Koalisyon konusunda istişareler sürerken... Sayın Mesut Yılmaz bana geldi... Koalisyon ortağı olarak, koalisyon protokolüne bu konuyu yazmak istediklerini bana söyledi...

- Siz ne dediniz?

- Kendisine, bunun yanlış olacağını... Çünkü, kamuoyunda bir pazarlık iddiasına muhatap olacağını... Beni ve hükümeti inciteceğini söyledim.

- Mesut Bey'e başka ne dediniz?

- Dedim ki... Bunu yapmayınız... Zamanı gelince düşünürsünüz... Sayın Yılmaz'la yaptığım bu eski görüşmeyi de... 6 Ocak 2000'de, Sayın Ecevit'e anlattım... Ve tekrarladım ki... Bir talebim yoktur... Ancak beni göreve davet ediyorsanız reddedemem.

DÜRÜST ECEVİT
- Sonra?

- Sayın Ecevit, Anayasa değişikliği için bir araştırmaya girişeceğini ifade etti... Ve benimle konuşması bitince de... Çıkışta, basına düşüncelerini söyledi...

Beyanları içinde "Sayın Demirel'in ima yoluyla dahi bir talebi yoktur" şeklinde bir ifadesi oldu... Bu fevkalade dürüst bir beyandır.

GÜNCEL ÜÇ NOKTA
Baba ile "dünü" konuştuk... "Günceli" konuştuk. Cumhurbaşkanı "günceli noktalarken" şunları söyledi:

* Günceli şöyle kapatalım.

* Bu hadisenin içinde ben yokum.

* Hiç kimse buluttan nem kapmasın.

* Kimse beni birtakım gayretlerin içinde göstermeye kalkmasın.

* Ben görevin adamıyım.

* Hiçbir zaman, makam için, birtakım gayretlerin içine girmedim.

* Bugün de açık, gizli hiçbir hareketim yok.

* 16 Mayıs akşamına kadar görevimi sürdürmeye, bütün gücümle devam edeceğim.

* Ben... Demirel olarak... Çankaya'ya göz diken adam hiç olmadım.

* Hevesli olsaydım, 1966'da çıkardım... Arkamda, beni çıkaracak güç vardı.

DYP TAVRINI AÇIKÇA ORTAYA KOYDU
- SAYIN Cumhurbaşkanım... Biraz da "günceli" konuşsak... Yani Ocak ayı içinde olanları... Tabii Köşk'le... Şahsınızla ilgili gelişmeleri.

- Anlatayım... Bu tartışmalar (Cumhurbaşkanlığı) yapılırken, yeni gelişmeler oldu... Ocak başında... Tam olarak 3 Ocak 2000... Pazartesi... DYP Genel Sekreteri Ali Şevki Erek, beni ziyaret etti.

- Kişisel bir ziyaret mi?

- Hayır... "Bu ziyareti parti yönetimi adına yapıyorum" dedi.

- Neler söyledi?

- Dedi ki... DYP, sizin bu görevi sürdürmenizi istemektedir.

- Siz ne dediniz?

- Daha Sayın Erek'in sözleri bitmedi... Dedi ki... Düşüncemiz Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesidir... Ve yine dedi ki... Bu olmazsa, meclis sizi bir defa daha seçebilmeli... Biz, DYP olarak, bu istikamette Anayasa değişikliği teklifini hazırlıyoruz.

- Sayın Cumhurbaşkanım, Ali Şevki Bey'e yanıtınız ne oldu?

- Şu oldu... Burada altı yıl sekiz aydır görev yapıyorum... Görevim, çok zor bir döneme rastladı... Benim görevim esnasında iki genel seçim oldu... On hükümet kuruldu... İçerde, dışarda pekçok önemli olayla karşılaşıldı.

ON YIL ÖNCE
- Bunları söylediniz.

- Tabii... Başka şeyler de söyledim. Altı yıl sekiz ayda yaşanan bunca zorluğa rağmen... Ülke, 2000'lere girerken, iç ve dış büyük meselelerin hiçbirinde, on yıl öncesine nazaran, daha kötü durumda değildir.

Yine "aynı" görüşmeden... Baba, Genel Sekreter'e şunları da söylüyor:

DAVETİN İCABI
- Ben burada Anayasa'nın verdiği yetkileri kullanarak, azami dikkat ve büyük bir gayretle görev yaptım... 16 Mayıs akşamı görevim bitmektedir... Hiç kimseden, birşey istemedim... Ama siz bugün gelip, bana çağrıda bulunuyorsunuz.

- Ali Şevki Bey ne söyledi?

- Evet dedi... Çağrıda bulunuyoruz. Bu konuda kararlıyız dedi.

- Sonra?

- Ben devam ettim. Dedim ki: Beni, göreve davet ediyorsunuz. Ben, bu göreve devam etmek için hiçbir gayrette bulunmam. Beni göreve çağıran sizler, bu davetinizin icabını yapabilirsiniz.

YAVUZ DONAT


Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır