|
Döviz-bono oyununa son
BONO faizlerinin yüzde 35'lere kadar inince, 1994 yılından sonra bankaların en büyük tutkusu haline gelen "dövizi sat-bonoya yat" oyununu cazibesini yitirdi
Bankacılık sisteminde "dövizi sat, bonoya yat" dönemi artık cazibesini yitiriyor. Merkez Bankası'nın 2000'le birlikte uygulamaya koyduğu para politikası, bankaların 1994'ten sonra artırdıkları ve neredeyse temel faaliyet alanı haline getirdikleri açık pozisyonla bono satın alma işlemlerinin ipini çekmiş gibi duruyor.
MARJ DARALDI
Bunun nedeni ise çok açık. Çünkü "dövizi sat, bonoya yat" oyunu artık kurtarmıyor. Tüm yıl için yüzde 20 olarak belirlenen devalüasyon ve yüzde 10'a yaklaşan döviz borçlanma maliyeti, faiz getirisini ancak karşılar durumda. Bu hesapla açık pozisyonun maliyeti "iyi koşullarla" borçlanan bir bankada yüzde 32'ye ulaşıyor. Buna karşılık Hazine tahvillerinin yıllık getirisi yüzde 34 ile yüzde 40 aralığında. Geçen hafta Hazine, piyasanın yeni referans tahvili olacağı anlaşılan 23 Mayıs 2001 vadeli tahvili yüzde 35.30 ortalama bileşikle sattı. Açık pozisyonla fonlanması halinde reel kazanç yüzde 2.50'ye kadar iniyor.
Faiz ve döviz arasındaki marjın bu denli daralması, kısa süre önce döviz mevduat faizlerinde de düşüşü başlattı. Şu anda sektörün büyük çoğunluğunu oluşturan bankaların DTH'lara yüzde 10'un altında oran veriyor. Yasal yükümlülükler de eklendiğinde bu maliyetle toplanan para, ancak faiz kadar getiri sağlayabiliyor.
EUROBOND AŞKI
Bu dar marjla açık pozisyon tutup, Hazine'nin TL cinsinden ihraç ettiği tahvile yatırım yapmak yerine, şimdi yeni bir yol daha bulundu. Bankalar artık yüzde 11'in üzerinde faiz getiren döviz cinsi tahvillere rağbet gösteriyorlar. Piyasalarda son günlerde Türk bankalarının eurobond'larda da yoğun alıcı olduğu belirtiliyor.
KREDİ KURTARIR
Bankaların bu tip işlemlere yeniden ağırlık vermeleri, ancak bono faizlerinin belli bir seviyenin üzerine çıkmasıyla mümkün. İki Hazine ihalesinin ardından yaşanan faiz yükselişi, piyasanın bu oranlarla aslında çok "rahat" olmadığını ve alternatifsizliğini gösteriyor.
Ekonomideki canlanma ve tüketimdeki artışın hız kazanması, kredi piyasasını da açacak. 1999 yılının son haftalarından itibaren kredi faizlerinde belli bir düşüş sağlanmış durumda. Ancak henüz taleplerde fazla bir artış gözlenmiyor. Bu işlemler Hazine'nin yanına yeni borçlanıcı kitleyi çekeceği için, piyasayı faiz ve kar marjı açısından rahatlatacak gibi görünüyor. NADİN TAŞCIOĞLU
|
Copyright © 2000, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|