* Borsanın toplumdaki fonksiyonu ve ekonomideki yeri ne olmalı sizce?
Borsanın ekonomik hayattaki yeri,tasarrufların üretime yönelmesini sağlamak. En temel görevi bu. Bu açıdan bakınca borsa görevini yerine getiremez durumdaydı. Son Sermaye Piyasası Kanunu ve yeni gelişmelerle görevini tekrar yerine getirebileceğini umuyorum.
Borsaya beklendiği ölçüde yeni yatırımcı neden gelmiyor?
Hisse senedinin ekonomik değeri belli değil. Temettü verimi binde 4. ABD'de ise yüzde 4. En önemli sorun temettü gelirinin çok düşük olmasında. Hisse senedinin bir başka şirket için de ettiği değeri olmalı. Ancak bunun da bir değeri yok. Çünkü şirketlerin ortaklık hakları belli değil. Hisse senetlerinin ortaklara verdiği haklar etkin olarak kullanılamıyor. SPK'nın son çıkardığı yüzde 5 kuralı, azınlık haklarında ve bunun yönetim kurulu seçimlerinde birikimli olarak kullanılabileceğine yönelik karar, bence son derece önemlidir. Çünkü ilk defa SPK kanunları içine azınlık haklarıyla ilgili madde girdi. Bundan evvelki, Ticaret Kanunu'nun bir maddesiydi, SPK'ya ait değildi. Bundan sonra azınlık haklarıyla ilgili şikayetler SPK'ya yapılabilecek ve böylece bir içtihat oluşacak.
Geçmişte borsayı çok spekülatif hale getiren neden bu muydu ?
Evet. Burada her şeyden önce yatırımcıyı al-sata teşvik ediyorsunuz. Hem çok al-sat yapma diyorsunuz, hem de al-sat dışında gelir elde etme şansını ortadan kaldırıyorsunuz. Manipülasyon yapma diyorsunuz, ama şirketin geleceğiyle ilgili herhangi bir bilgi vermiyorsunuz. Azınlık haklarımı kullanabileceğim efektif bir hakkım yok. Ben Genel Kurul'da şirketin bundan sonraki yatırım, yönetim, borçlanma kararlarına katılamıyorum, yatırımcı olarak son derece bilgisiz bir durumdayım. Bu nedenle de Türkiye'de paranın hisse senedinde durma süresi 4.5 saat. Bu çok önemli bir veri.
Bu neyin göstergesi?
İnsanlarda "Hisse senedi elimde fazla durmasın, elimi yakar" yargısı var. Bu, güvensizliğin göstergesi. Bu sürenin 4.5 aya, hatta 4.5 yıla çıkması lazım.
Peki ne yapılmalı?
Türkiye Borsası'ndaki esas sorunun şirket yönetimi olduğunu belirlemek ve şirket sorumluluğu ilkelerini getirmek gerekiyor. Bu sivil bir hareket. 90'ların başında ilk kez ABD'de başlıyor, sonra dünyaya yayılıyor. Ben, 2000'lerin bu anlayış çerçevesinde geçeceğini düşünüyorum.
Nedir bu?
Devletin elindeki bir aygıtı daha sivilleştirme hareketidir. Sadece devlete, SPK'ya, ait olmaktan biraz daha çıkarıyorsunuz, şirketle sermayedar arasında bir sözleşmeye dönüştürüyorsunuz. Bunu yapan şirketler sermaye piyasalarındaki ilişkilerinde çok büyük bir düzelme kaydetmişler. Polisle, mahkemeyle değil, sermayedarla şirket arasında yapılıyor sözleşme.
Şirketler böyle davranmakla nasıl bir yarar elde edecekler?
Şirketler artık son derece hızlı bir şekilde kendilerini yenilemek zorunda. Bunu yapmak şirket yönetiminin becerisi yanında bir de kaynak meselesi. Bu arada bir de sermaye global bir şekilde çok hızlı dolaşmaya başladı. 20 yıl evvel toplam döviz piyasası işlem hacmi 30 milyar dolar düzeyindeyken şimdi 1.5 trilyon dolara geldi. Uluslararası piyasalarda mali yatırım yapmak için süre son derece kısaldı. Önümüzdeki yüzyılda, buna uyabilen şirketler ayakta kalabilecek, uyamayanlar unutulup gidecek. Ayak uydurabilmek için hem kendi organizasyon yapısını yenilemek hem de kaynakları bir an önce bulmak zorunda.
Bunun için de şirketler şeffaflaşmek zorunda mı?
Evet, son derece açık ve şeffaf olmak zorunda. Aksi halde kimsenin bütün bu fazla bilgi içinde "Bu şirkette ne var?" diye araştıracak zamanı yok. Yani bir günde 1.5 trilyon doların el değiştirdiği bir yerde, altı yılda karar verebilecek bir adalet mekanizmasıyla kimsenin kaybedecek vakti yok. O zaman yeterli güveni veren ve hedeflerini son derece açık bir şekilde ortaya koyan, hangi prensiplerle çalıştıracağını belirleyen şirketler sizin için öncelik alıyor ve sermaye piyasasında güçlü oluyor.
Yani şirketin yönetim ilkelerinin bilinmesi mi gerekli?
Evet, çünkü bilgisizlik, belirsizliği yaratır. Sermayenin verimli kullanılması için gereken en temel şeylerden biri, belirliliği ne kadar artırdığıdır. Belirlilik ne kadar artıyorsa sermayenin verimliliği de o kadar artar. Üretkenlik artar. Türkiye'de yönetim prensiplerini hayata geçirebilecek mekanizmaların oluşturulması lazım. Bunu hayata geçirirken, SPK'nın azınlık hakları, kamuya duyurulması zorunlu hallerdeki maddeler iyi kullanılmıyor. Böyle bir madde var, bunun daha efektif kullanılması lazım. Şirketlerin bütçelerini yılbaşında açıklamaları ve bunda sapma olursa izah edebilmeleri gerekir. Bunları hangi prensipler altında yaptığını da yatırımcılara belirtmek durumunda. Bu şirketin çalışma prensipleri nedir? Nasıl bir yatırım ve borçlanma politikası izleyecektir? Hangi vadede yatırımlar düşünmektedir? Nasıl bir ücret politikası belirleyecektir? Bunların tümünü açıkça belirtmelidir. Bunun bir kısmı SPK ile ilgili, zorunluluk. Ama buna zorunluluk olarak değil, sivil örgütlenme olarak bakmak lazım.