Bir "Tecavüz(!) davası" daha!..
Okuyucum Muzaffer Çetinkaya'nın mektubunu keşke daha önce yayınlamış olsaydım.. Olay tam üzerine gelecekti çünkü..
Bakın ne diyordu Çetinkaya..
ooo
"Türk Ceza Kanunu Madde 423: Her kim 15 yaşını dolduran bir kızı alacağım diye kandırıp kızlığını bozarsa 6 aydan 2 seneye kadar hapsolunur. Evlenme vukuu halinde dava ve ceza tecil olunur. Şu kadar ki, 5 sene içinde koca aleyhine boşanmaya hükmolunursa hukuki amme davası avdet eder ve evvelce ceza hükmolunmuşsa çektirilir."
Sayın Seda Güler bu madde hakkında ne düşünüyor çok merak ediyorum.
Kızlık bozma suçu.. Dünyada böyle bir suç var mı bilmiyorum. Dikkat edin, tecavüz değil kızlık bozmadan söz ediyoruz. Eğer Seda hanım ve diğer feministlerimiz gerçekten yasalar önünde eşit olmaktan yana ve bekaret muayenesine ve bekaretin bir tabu olmasına karşı iseler bu maddenin kaldırılması için bir kampanya başlatırlar.
Çünkü;
1. Yasa koyucu baştan ilişkinin gönüllü olduğunu kabul ediyor ama kandırılma gerekçesini öne sürüyor.
2. Yasada yaş sınırı yok. Kabul edelim ki reşit olmayan birini evlenme vaadiyle kandırmak mümkün ve suç.. Peki ya yetişkin, aklı başında birisi kandırıldığını iddia ederse inanabilir miyiz?.
3. Bekaretin bu ilişki sonucunda bozulup bozulmadığını tespit etme imkanı yok. Çünkü yasada zaman sınırı yok. Yani tek bir ilişkiden söz etmiyor. Örneğin, nikahsız bir birliktelik sürdüren kadın, yıllar sonra çıkıp "Bu adam beni evlenme vaadiyle kandırıp kızlığımı bozdu" diyebilir.
4. Gönüllü bir ilişkiye giren kız, aile korkusu veya baskısıyla böyle bir ifade verebilir mi?. Çoğunlukla evet.
5. Erkeğin evlenme vaat edip etmediğini hakim tespit edebilir mi?... Sadece kızın ifadesi yeterli midir?...
6. Diyelim ki evlenme vaat edip, sonradan bundan vazgeçen birini evlenmeye mahkum etmek adil mi?. Bu yolla yapılacak bir evlilik sağlıklı olabilir mi?... Kadınlarımız bunu sindirebiliyorlar mı?.
7. Diyelim ki, bu yolla evlilik yapıldı ve doğal olarak yolunda gitmedi. 5 yıl içinde boşanma halinde erkeğin tekrar yargılanması veya hüküm varsa cezaevine gönderilmesi adil midir?. Üstelik bu evliliğin bitmesini kadın istemiş olsa bile..
ooo
Tahmin ettiniz herhalde..
Gazetelere gene saptırılarak geçti. Bu yüzden çok haksız yazılar yazıldı. Yarım yamalak bilgi ile yazanlar acaba utanacak mı?..
Ortada tecavüz falan yok. Futbolcu ile dansöz sevgili.. Uzun süre birlikte yaşıyor ve ayrılıyorlar. Daha sonra, dansöz mahkemeye başvurup "Bu adam evlenme vaadi ile beni iğfal etti" diyor.. Amacı 423'üncü madde ile evlenmeye zorlamak.
İsnad edilen suç, tecavüz değil. Bekareti bozmak. Kanıt yok.. Kadının sözü var. Erkek tam tersini söylüyor. "Evlenme falan vaat etmedim. Her şey gönül rızası ile oldu. Zaten ilişkimiz başladığında, bakire de değildi."
İki ifade dışında hiçbir kanıt yok. Tıbben de birşey kanıtlamak mümkün değil.
Yargıç ikisinden birine inanmak zorunda..
Diyor ki "Dansözün mesleği ve yaşam tarzı bir erkekle evlilik dışı yaşamaktan çekinmeyeceği izlenimi veriyor. Bu sebeble ve ben `Evlenme vaat etmedim' diyen futbolcuya inanıyorum, daha çok.."
Hadi bakalım, yargıç siz olun da karar verin bu durumda..
Ve de lütfen vicdanınızın sesini dinleyin.
Futbolcu ile iki yıl birlikte yaşayan ve sonra "Bu adam beni evlenme vaadi ile iğfal etti" diye mahkemeye başvuran kadının lafı ile erkeği mahkum eder miydiniz, evlenmeye zorlar mıydınız?.
İlahi Oğuz!..
Sevgili Oğuz Dizer "İlahi Hıncal Abi" demiş.. Sebeb.. Yazımda mantık hatası varmış. Kendi kendimle çelişmişim.
Sevgili Oğuz,
Hıncal Abin insandır, her hatayı yapabilir, ama mantık hatası yapmaz!.
O yazıda iki ayrı konu var. Onun için ooo işareti ile ayrıldı.
AİG şirketi konusunda yönetimin ileri sürdüğü "Galatasaray'ı büyütecek" tezleri kongrede tartışılmalı. Bu şirket iyice masaya yatırılmalı. Kongre inanırsa anlaşma yapılmalı.
Bu konu orada bitti.. ooo kondu. Öbür konuya geçildi.
Konu, Sergen'in transferi karşılığı, Galatasaray Florya tesislerine konacak Jet-Pa reklamları.
Bu karanlık şirket, Galatasaray'ın ne formasında, ne tesislerinde reklam olarak yer alamaz. Almamalı. Bunun için, özellikle, Mekteb-i Sultani derneğini göreve davet ettim.. Şimdi de Divan kurulunu davet ediyorum.
Galatasaray'ı Galatasaray yapan özelliklerden vazgeçilirse, futboldaki başarıların anlamı kalmaz.
Belki de ben daha açık seçik ifadelerle anlatmalı, böyle özetlememeliydim. Kusura kalma..
Anlaştık mı Oğuz?.
34 CIZ 21!.
İçiniz hiç cız etmedi tabii.. İstanbul sokakları sizin çöplüğünüz.. Trafik lambaları da süs..
Ortaköy'den Etiler'e çıkarken o gece tam önümde gidiyordunuz, üç arkadaş ve tam üç kez camı indirip çöplerinizi sokağa fırlattınız.. Sonra kırmızı ışıkta da basıp geçtiniz.. Hem de nasıl geçtiniz.. İleri giden iki şerit doluydu, sola dönüş cebinden sollayıp fırladınız..
Ne insanları seviyorsunuz, ne kentinizi çocuklar.. Ne topluma saygınız var, ne çevreye..
Ve sizler bu ülkenin geleceği, gençlersiniz üstelik..
Gidin de diyemem.. Gitmeyin de..
Bu sütunlarda eleştiri yazmıyoruz.. İzlenimlerimizi anlatıp, tavsiyelerde bulunuyoruz, hepsi bu..
İlk defa işler fena halde çatallaştı..
Döğüş Klübü, filmin adı..
Ve ben size gerçekten "Gidin" de diyemiyorum, "Gitmeyin" de..
Neden?..
Bir defa film iyi.. Hem de çok iyi.. Türünün klasiklerinden biri olabilir bakarsınız..
Ama pek çoğumuz için tahammülü güç şiddet içeriyor..
Kırılan burunlar, tükürülen dişler, çıkan gözler..
Bu şiddet sahneleri bu kadar gerçekçi olmasa olmaz mıydı?..
Olmazdı.. Filmin anlatmak istediği şey için, bu sahnelere gerçekten ihtiyaç var.. Ama böyle çekince de film itici oluyor. Pek çok insan gitmiyor. Yani anlatmak istediğini hiç anlatamıyor..
İşte size bir Catch 22!.. (Dünyaca ünlü bir romandı. Yazarı geçen hafta öldü. Romanın adı, dünya dillerine, bu tür çıkmazları anlatmak için girdi. Bu hafta içinde biraz yazacağım bu konuda.)
Bunca döğüş arasında, aslında fevkalade psikolojik bir film izliyoruz.
Film insanların içindeki şiddet duyusunu anlatıyor.. Ruh bilimcilere göre aslında hepimizde var bu duyu.. Çoğumuz bastırmayı öyle başarıyoruz ki, kendimiz bile farkına varamıyoruz.. Sonra bir gün, bir olay, bir fırsat ortaya çıkıyor ve içimizdeki o dehşet güçle karşı karşıya geliveriyoruz.
Döğüş Klübü, sürprizlerle dolu bir yöntemle işlemiş konuyu.. Bu yüzden konunun fazla derinliğine girmiyorum..
Eğer kan görmekten çekinmiyorsanız, insanı rahatsız edecek derecede gerçekçi çekilmiş döğüş sahnelerinin size dokunmayacağından eminseniz, Döğüş Klübünü izleyin..
Edward Norton, en sevdiğim genç oyunculardan biriydi zaten.. Burada da harika oynuyor.. Brad Pitt de bana sorarsanız, en başarılı kompozisyonunda..
Benden bu kadar.. Ötesi size ait..
Bir felaket!..
İnsanları bir saat boyu bir ortaokul kompozisyonunu izlemeye zorlamanın adına daha uygun bir sıfat bulamadım.. Felaket.. Bir felaket bu..
Bugün Benim Doğum Günüm, Hülya Avşar'ın tek kişilik oyunu..
Tek kişilik oyunda seyircinin ilgisini sahnede tutmak dünyanın en zor işidir.
Çok ama çok güçlü bir tekst gerektirir.
Bu yüzden, tiyatro tarihinde yazılıp da kalan tek kişilik oyun sayısı çok azdır.
Ben bir tek "Bir Delinin Hatıra Defteri"ni bilirim.
Hülya'nın hatrı olmasa, bu oyuna da adımımı atmazdım. Ve de Hülya'ya nasıl acıdım..
Enteller bu kızda yetenek olmadığını anlatmak için ne kadar çırpınırlarsa çırpınsalar boş.. Kız sanatçı.. Sinemacı, televizyoncu, şovmen.. (şovvomen mi demem gerekiyordu, feminist kardeşlerim.)
Hülya böylesine bomboş bir oyunu götürmek için nasıl çırpınıyor. Allahtan kızda öyle bir sahne sempatisi var ki, daha onbeşinci dakikada kalkıp gitmemizi önlüyor.
Sevgili Hülya,
Bu felaketi kendi adına saygın varsa, ne olur sürdürme..
Tiyatroda yapacağın pek çok şey olduğuna bu performansınla beni de pek çoklarını da inandırdın.. Özentilerden vazgeç. Adam gibi bir tiyatroda adam gibi bir rol oyna da ne olduğunu dost düşman görsün..
BİZİM DUVAR
Mafya yaşı 16, Mafya Babaları yerini Mafya Oğullarına bırakıyor.
Hakan & Utku
TEBESSÜM
-Her gece karım yatağa, yüzünde bir çamur maskesi, saçlarında bigudilerle geliyor.
-İşe yarıyor mu bari?..
-Biraz.. Ama hâlâ o olduğu belli oluyor.
SEVDİĞİM LAFLAR
Irmağı ve tarlaları görebilmek için pencereyi açmak yetmez. Ağaçları ve çiçekleri görebilmek için kör olmamanın yetmediği gibi..
Anonim