kapat

21.12.1999
Anasayfa
Son Dakika
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi
Dünyadan
Spor
S u p e r o n l i n e
Magazin
microbanner
Sofra
L E I T Z
Bizim City
Sizinkiler
Para Durumu
Hava Durumu
İstanbul
İşte İnsan
Astroloji
Reklam
Sarı Sayfalar
Arşiv
Hazırlayanlar
Sabah Künye
E-Posta

Z D N e t  Türkiye
A T V
M i c r o s o f t
Win-Turkce US-Ascii
© Copyright 1999
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Somali bataklığında boğulmak da vardı!
Ben Somali için hazırlanırken basın, "Çevik Paşa gitmesin" bile demişti. Çünkü risk çok fazlaydı: İmkanlar küçücük, sorumluluk ise kocamandı...

BM komutanı olarak tekrar dönmek üzere ön ziyaretleri tamamlayıp uçağa bindim. Beni uğurlayan Korgeneral Johnston ve Büyükelçi Oakley bir an evvel oraya gelip komutayı UNOSOM-II adına, UNITAF'tan almamı istiyordu. Bunun için pembe bir tablo çizmişlerdi. Halbuki bunun gerçek olmadığını bilmek için zamana bile ihtiyaç yoktu. Geceleri patlayan silahlar ve bir deri bir kemik kalmış çocuklar işlerin hiç de iyi gitmediğinin kanıtıydı.

HER ŞEYE RAĞMEN GİTTİK
Türkiye'ye dönüp hazırlıklarımı tamamladım ve 15 Mart 1993 Pazartesi günü sabah saat 06:00'da Hava Kuvvetlerimizin kurye uçağı ile Esenboğa'dan hareket ettim. Eşim, oğlum, kayınpederim ve arkadaşlarım beni uğurlamaya gelmişlerdi.

Artık görüşmeler ve pazarlıklar geride kalmıştı. Yazı dizimizin dünkü bölümünde anlatmaya başladığımız sıkıntı ve tehlikeler bizi bekliyordu: Tavanındaki delikten fare giren bir ofis. Farklı kültürlerden gelen askerler. ABD'ye düşman oldukları için bizden de hoşlanmayan Somalili savaş lordları.

Haberlerin başlıklarına bir göz atmak bile görevimizin zorluğunu apaçık ortaya koyar:

BARIŞ MI DEDİNİZ?
Somali'de işimiz zor (Sabah)... Somali bataklığı (Hürriyet)... Türkiye bu oyuna nasıl geldi? (Türkiye)... Paşa'yı ateşe attık (Günaydın)... Somali'de bir garip tango (Meydan)... Somali'de görevimiz tehlike (Milliyet)... Bataklık bekçiliği (Tercüman)... Çevik Paşa gitmemeli (Milliyet)... Somali çıkmazı (Tercüman)... ABD, Somali'den kaçmak istiyor (Günaydın)...

Milliyet yazarı Sami Kohen benim yaşayacağım temel çelişkiyi bakın nasıl anlatmıştı: "Çevik Paşa'nın Barış Gücü Komutanı olarak görevi sadece Barışı İdame (Peace Keeping) olmalıydı. Ancak ortada barış yok. Önce Barışı Temin (Peace Making) gerekecek. Bunun da riski çok büyük."

AÇIK BÜFE YEMEK
Somali'ye gelince ilk iş olarak uygun bir yer aradım ve karargahımı Amerikan Büyükelçiliği'nin binasına kurdum. Karargah Peroneli'nden gelmiş olanlar ikişer veya üçer kişilik gruplar halinde bize tahsis edilen oda diyebileceğimiz, tahrip edilmiş ve yağmalanmış, kapısız ve penceresiz yerleri kullanmaya başladılar.

Yemekhane olarak aynı sitenin içinde ancak 300-400 metrelik bir yürüyüş mesafesinde, eskiden marazgozhane olarak kullanılan bir depo ayrılmıştı. İçeride ayakta yemek yenecek şekilde bir düzen kurulmuştu. Açık büfeden alınarak yeniyordu.

Yemekhaneye 40-45 dereceye ulaşan öğle sıcağında ve yüzde 65 rutubet oranı altında gidip gelmek çok sıkıntılıydı. Ama o şartlarda, "marine" denilen ABD deniz piyadeleri başlarında komutanları ile koşarak öğle sporu yapıyorlardı. ABD Deniz Piyadesi'nin tanımı için kullanılan "Marine tries the hard, does the best" (Deniz piyadesi en zor işe girişir, en iyisini yapar) diye bir sloganları vardır; işte öğle vakti güneşin alnında spor yaparak onu ispatlıyorlardı.

İNATÇI DENİZ PİYADESİ
Mesela devir teslim törenlerini de öğle saatlerinde yaparlar. Daha zor olsun diye! Kendilerini göstermek için. Somali'de, en sıcak satte, saat 11-12 arasında koşuyorlardı. Zaman zaman General Johnston da bu koşulara katılıyordu. Marinleri bu şartlarda spor yaparken görmek bize de moral veriyordu. "Somali'nin iklim şartlarına kolayca intibak edebiliriz" düşüncemizi kuvvetlendiriyordu.

Yavaş da olsa işler oturmaya başlamıştı. Birlikleri ziyaret etmeye başladım. İlk olarak Fransız Tugayı'nın bulunduğu Oddur bölgesine, bana tahsis edilen Cougar helikopteri ile gittim. Tugay esasında takviyeli bir tabur büyüklüğünde olmasına rağmen tugay seviyesinde bir karargaha sahipti. Tugay komutanı tuğgeneral 6 aylık bir period için görevlendirilmişti ve 2 ay daha süresi vardı.

Tugayın sorumluluk sahası 25 bin kilometre karelik bir sahayı kaplıyordu. Ancak sorumluluk sahalarında güvenliği sağlamışlardı. Esasan bu bölge Mogadişu ve Kismayo gibi çatışmalara sahne olmamıştı. Ama yine de iç harpten etkilenmişti.

KABİLELERİN ZARARI
Örneğin kurak ve bir yerde çöl karakterinde olan bu bölgede sayıları çok az olan ve insanın yaşayabilmesi için çok da önemli olan su kuyuları çatışmalarda, "Karşı taraf kullanmasın" düşüncesiyle taşlarla doldurulmuştu.

Birlik komutanı bu durumda olan bir kuyuyu bana gösterdi ve şimdi gayretlerinin bu kuyuları tekrar faaliyete geçirmek olduğunu söyledi.

Somali'nin böyle perişan hale gelmesindeki asıl neden işte bu kabile zihniyetiydi.

Fırsatı kaçırdık
17 ŞUBAT 1993'te BM'nin Barış Gücü harekâtlarından sorumlu, genel sekreter yardımcısı (şimdiki genel sekreter) Kofi Annan ile görüşerek görevimle ilgili son bilgileri alacaktım. Bu görüşmede kendi görüş ve önerilerimi onlara iletecektim. Dışişleri Bakanlığı bana, görevi kabul etmemin, Kofi Annan ile yapacağım konuşmada kesinlik kazanacağını söylemişti. Görüşmeye Dışişleri Bakanlığı Temsilcisi Müfit Özdeş ve Daimi Temsilcilik Müsteşarı Tahsin Burcuoğlu ile birlikte gittik. Ben, görevi kabul edip isteklerimi iletirken, Müfit Özdeş'in de BM tarafından "politik danışman" olarak görevlendirilmesi şartını öne sürecektim. Annan bizi kabul etti. Karşılıklı konuşmaya başladık. Uzun konuşmalardan sonra sözü Özdeş'in danışmanlığına getirdim ve şu cevabı aldım:

"General Bir, siz şu anda BM'nin Somali UNOSOM-II Harekatı Komutanısınız. Ülkeniz isminizi bildirirken böyle bir istekte bulunmadı. Sizin şimdi böyle bir istekte bulunmanız, BM'nin ilkelerine uymuyor. Karargahınızın politik danışmanı belirlendi bile. (Gülerek) Esasen sizin şimdi benim yanımda oturmanız gerekiyor."

PAZARLIK YAPILABİLİRDİ
Hepimiz şaşırmıştık. Demek ki beni görevlendirirken bakanlığımız hiçbir talepte bulunmamıştı. Halbuki benim komutan olarak atanmamdan çeşitli avantajlar sağlanabilirdi. Sözgelimi, benim komutanlığım gündeme geldiği zaman, Dışişleri Bakanlığımız bu konuda, "Evet, Korgeneral Bir'i BM'ye verebiliriz. Ama bu arada UNOSOM-II sorumluluk bölgesinin su ve ilaç ihtiyacını Türkiye karşılasın, ayrıca şu ve şu kritik görevlerin (sivil veya askeri) bize verilmesini istiyoruz," diyebilirdi. İnanıyorum ki BM'nin buna cevabı müspet olacaktı.

ÜZÜLDÜĞÜM BİR OLAY
SOMALİYİ'YE gitmeden önce ekibimi oluşturmam gerekiyordu. İcra subayım olarak Kurmay Binbaşı Sabri Doğar'ın tayinini sağladım. Binbaşı Doğar gözünü budaktan esirgemeyen, pilot, dalgıç, komando, İngilizce'ye hakim bir kurmay subaydı. Yakın karargahıma tuğgeneral rütbemden itibaren beraber çalıştığım ve emir subayım olan Tank Binbaşı Vedat İşevcan'ı da dahil ettim.

Birlikte çalışacağım personeli tanımak ve emrinde çalışacağım BM Genel Sekreteri'nin talimatlarını almak, isteklerimi onlara iletmek için ekip olarak 15 Şubat 1993'te New York'a gidip United Nation Plaza Oteli'ne yerleştik.

16 Şubat'ta Daimi Temsilciliğimize gittim. Maksadım tecrübelerinden yararlanmaktı. Maalesef Daimi Temsilcimiz bir konferans için ABD'nin başka bir eyaletine gitmişti. Bu durum beni çok üzdü.

BEN ÖYLE YAPMAZDIM!
Ben o görevli kişinin yerinde olsaydım, ülkemiz açısından tarihi bir fırsat olan bu görevin en etkili ve verimli bir şekilde yapılabilmesi için yerimde kalır, tüm tecrübelerimi gelen kişiye aktarır ve bunu da en öncelikli bir görev sayardım. Eğer konferansa katılmak bir zorunluluk idiyse, o takdirde ikimiz için de uygun bir tarih belirlenebilirdi. Bunun için telefonda bile konuşmak yeterdi. Ama maalesef bunların hiçbiri olmadı ve ben kendisi ile tanışma fırsatını hiç elde edemedim.

ÇEVİK BİR


Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır