|
Atak sırası tarımda
Enflasyonla mücadele sürüyor. Bankalar, sermaye piyasası derken Türkiye'yi reform dalgası sarıyor. En önemli aşama sıradaki tarımda
Tarım, Türkiye için önemli bir sektör. Milli gelirin yüzde 15.7'si tarımdan sağlanıyor. İşgücünde tarımsal istihdamın payı ise yüzde 43 gibi çok yüksek bir oranda. Tarımdan sağlanan gelirin yetersizliği iç göçün en önemli nedeni. Tarımda çalışan bir işçinin yarattığı katma değer, tarımdışı sektördeki bir işçinin yarattığının beşte biri dolayında.
1980'lerde bir tarım işletmesinin ortalama büyüklüğü 64 dekardı. Bu alan, miras yoluyla bölünmeler souncu 1990'larda 53 dekara indi. Ayrıca işletmelerin toprağı da bir arada değil. Bir işletmenin sahip olduğu toprağın ortalama beş ayrı yerdeki tarlalara dağıtıldığı hesaplanıyor. İşletmelerin yalnız yüzde 15'i tek parselden oluşuyor.
Sorunlar çok ama durum o kadar da kötü değil. 30 milyar dolarlık tarımsal üretim, gıda sanayii ve ticaretinin itici gücü durumunda. Türkiye dünya ülkeleri arasındaki üretim sıralamasında, sebzecilikte dördüncü, buğday üretiminde ve yünde yedinci, pamuk ve çayda ise altıncı sırada. Meyvecilikte ise onbirinci sıradayız. Domates, buğday ve şekerpancarı gibi ürünlerde verimlilik, gelişmiş ülkelerdekine yakın düzeyde. Gerekli koşullar oluştuğunda ve reformlar yapıldığında tarımsal üretimde dünya standartlarını pekala yakalayabiliriz.
Üretim patlamasının en öemli faktörü sulama olacak. Çünkü, toprağın suya yüzyıllar boyu duyduğu hasret bittiğinde tarımda üretim hızla yükseliyor. Dünya Bankası'nın yaptığı bir araştırmaya göre sulama hektar başına verimli, yalnız yağmur alan bir tarlaya göre 2.6 kat artırıyor. Yeşil sebze, meyve ve domateste verim artışı 15 katı da aşıyor. Sulama ve bunun zorunlu kıldığı emek yoğun tarım, iç göçü durduran hatta tersine döndüren bir etkiye sahip. Sulama bölgelerindeki 800 köyde yapılan bir araştırma, nüfusun azalmak bir yasa arttığını gösterdi.
Sulama tesislerinin bazen çok ihtiyaç duyulmayan yerlerde yapılması, yatırımın getirisini düşürüyor. Çok sayıda sulama projesine aynı anda başlanması da, kaynak yetersizliği nedeniyle, tamamlanma süresini uzatıyor. GAP'ın bitirilmesi süresinin uzaması da üretim patlamasını geciktiriyor.
Tarım reformu
Mevcut destekleme alımı sistemi, hem ekonomiye yük oluyor hem de çiftçiye yeteri kadar destek sağlayamıyor. Üreticiye ucuz fiyatla girdi sağlama yöntemi de beklenen verim artışını getiremiyor. Çünkü ucuz girdi yolu ile devletin verdiği her üç doların ancak bir doları çiftçiye ulaşıyor. Kalan para, ucuz girdi üreten şirketlerin kasasına giriyor.
Gübre ve sulama sübvansiyonu, toprağın aşırı kirlenmesine ve tuzlanmasına yol açıyor. Ucuz gübre, toprağa en uygun ürün yerine, bir diğerinin ekilmesine de neden oluyor. Yanlış fiyat ve ekim politikası nedeniyle yalnız tütündeki stok, geçen Ağustos ayı itibariyle 417 bin tona yükseldi.
Tarımda serbest piyasa ekonomisi kurallarına geçilmesi için hazırlanan reform hükümetin ve TBMM'nin gündeminde. Ancak bu reformla eşzamanlı olarak, çiftçiye daha fazla sosyal hizmet, altyapı yatırım ve tarımsal araştırma ile danışmanlık hizmeti götürülmesi şart. Türkiye'de ziraat mühendisliği alanındaki arz fazlası, tarıma yönlendirildiğinde verimde önemli artışlar ortaya çıkabiliyor. Halen, tarımsal araştırma ve danışmanlık hizmetine ayrılan para, toplam tarımsal üretimin binde 5'i kadar. Üretim artışı için bu oranın binde 10'a (yüzde 1'e) yükseltilmesi gerekiyor.
Reform sürecinde, sübvansiyonların makul düzeye çekilmesi için çiftçilere bir uyum süresinin de tanınması zorunlu. En nihayet, tarımsal sübvansiyon AB üyesi ülkelerde, ABD'de ve Japonya'da bile var. Akılcı ve gerçekçi bir tarım politikası, sektörü, sanayinin 1980-2000 arasında yaptığı atağın benzerini, gelecek 10 yılda gerçekleştirmesini sağlayabilir.
FARUK TÜRKOĞLU
|
Copyright © 1999, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır
|