Bektaşiye sormuşlar: - Ramazan hakkında ne düşünüyorsun?
- Valla, demiş, iftar için birşey demiyorum; ancak şu sahuru öğleye alsalardı daha iyi olurdu.
Bektaşiyi ramazanda, kıyı yolundaki banklardan birine oturmuş göle karşı derin derin düşünürken görmüşler Köyceğiz'de...
- Baba erenler ne düşünüyorsun öyle, demişler.
- ABD Dışişleri Bakanı Madelaine Albright ile bizim Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in nasıl anlaşabildiğini düşünüyorum, demiş.
- Nasıl yani?
- Biliyorsunuz bir kadın "hayır" derse, o "belki" demektir. "Belki" derse de, o "evet"... Çünkü bir kadın hiç bir zaman "evet" demez. Bir diplomat ise "evet" derse, o "belki" demektir. "Belki" derse de, o "hayır"... Çünkü bir diplomat da hiç bir zaman "hayır" demez... Madelaine Albright hem kadın, hem diplomat. Kadın olduğu için "evet" diyemez. Diplomat olduğu için de "hayır" diyemez. Kala kala bir "belki" kalıyor sadece. Böyle bir "belki"nin; "evet" anlamına mı, "hayır" anlamına mı geldiğini, bizim İsmail Cem nasıl çözümleyecek acaba, diye düşünüyorum.
Köyceğiz'den de geçerek Marmaris'e giden çevre yolu üstündeki Kızılyaka beldesinde, kamyon şoförlerinin durup güveçte kuru fasulyayla, hemen fırından çıkma peynirli, yahut kıymalı, yahut yumurtalı sımsıcak pide yedikleri bir pideci vardır, Aydınlar Pidecisi..
Bektaşiyi orada pideyle kuru fasulya yerken yakalamışlar:
- Saçından sakalından utan, ramazanda oruç yemeğe utanmıyor musun, demişler?
Bektaşi:
- Ben, demiş, Türkiye'nin de Avrupa Birliği üyeliğine layık olduğunu kanıtlamaya çalışıyorum sadece; hepsi bu...
- Ramazanda oruç yiyerek mi oluyor bu?
- Evet... Avrupalı beni görünce, orada da herkes aç yaşamıyor, bizim gibi tok yaşayanlar da var; neden şu Türkiye'yi de almayalım ki aramıza, diye düşünsün istiyorum.. Benimki bir günahkarlık değil, bir yurt severlik gösterisi..
- Demek fasulya yiyerek oluyor senin yurt severlik gösterin?
- Benimki o kadarcık. Çok daha büyük yurt severler, çok daha büyük şeyler yiyorlar tabii...
Bektaşiye: - Neden Susurluk faillerini yakalamıyorlar, diye sormuşlar...
- Şimdi Ramazan da onun için, demiş.
- Ne ilgisi var yani?
- Fransa istemiyor da onun için, demekten; daha akla yatkın bir yanıt vermiş olmak için söyledim öyle, kusuruma bakmayın...