Çetin Altan dün "Türkiye'nin çok sorunu falan yok, sadece bir tek sorunu var, o da saydamlık" diye yazdı. Haklı.. Çetelerden enflasyona tüm belalar karanlıkta üremiyor mu?
Çocukların karanlıktan korkması ne kadar normalse, yetişkinlerin aydınlıktan korkması o kadar şüphe çekici..
Herkes merakta: Çakıcı konuşursa ne olur?.
Fragmanını görmüştük:
Bir bant çıkardı, önce bir bakan, ardından bir hükümet gümbür gümbür yuvarlanıp gitti.
Kamuoyu aydınlığın yararını gördü.
"Çakıcı konuşsun" baskısının sebebi budur.
Çetelerin tasalludundan arınmış bir devleti ve bunun ilacı olan aydınlığı en çok solcu partilerin istemesi gerekir, değil mi?
Ama bakıyoruz Çakıcı'nın konuşmasını DSP'li Adalet Bakanı önlüyor.
Çakıcı konuştuğu takdirde bundan en büyük zararı ANAP ve lideri Mesut Yılmaz'ın göreceği tahmin ediliyor. Fakat...
Çakıcı'yı konuşturmak için kahramanca savaşan tek siyasetçi olarak ANAP'lı İçişleri Bakanı Tantan öne çıkıyor.
Kafalar iyice karışıyor..
Karışsın, hiç önemli değil.
Şu anda, karanlığın dağıtılmasından önemli bir şey yok. Herkes Tantan'ı korumalı ve desteklemelidir.
Fransa hükümetini "Türkiye'deki çeteler sizi kullanarak karanlıkta saklanmaya çalışıyorlar" diye hemen uyarmak gerekiyor.
Türkiye'nin AB adaylığını en önde destekleyen Fransa böyle aşağılayıcı bir şüphenin sanık sandalyesine oturmak istemeyecektir.
Paris'ten "İstediğinizi sorun, yeter ki idam etmeyin" diyen bir cevap almak herhalde imkânsız olmayacaktır.
Temiz toplum için başka bir devletin merhametine muhtaç duruma düşmek acı ama o merhametin kendi hükümetimizdeki arınma cesaretini eyleme geçirmekten daha kolay elde edilebilir görünmesi daha da acı.
Ne yapalım, o acıyı da çekeriz.. Yeter ki özlediğimiz aydınlığa kavuşalım.
Ecevit, kıyak emekliliğin özüne değil de yalnız yöntemine mi karşı?
Dün gazetecilere şöyle dedi:
"Benim daha çok yöntem konusunda rahatsızlığım var.."
Yani yasa gecenin karanlığında hırsız gibi kaçırılmayıp gün ışığında alacaklı gibi savunulsaydı yanında mı olacaktı?
Bizce asıl rezalet, ayda 350 milyon liralık "temsil ödeneği"nin, yasayı iptal etmesinler diye Anayasa Mahkemesi üyelerine ve onlar üstünde "manevi cebir" uygulasınlar diye yüksek rütbeli subaylarla üst bürokratlara da ödenmesinin hükme bağlanmasıdır.
Bu kanun geçer de iptali istenirse davaya Anayasa Mahkemesi nasıl bakacak?
Sekiz defa iptal edilen kıyak emeklilik yasası bu kez iptal edilmezse Anayasa Mahkemesi'nin itibarı ne olacak?
Tansu Çiller'in dün başına bir şey düştü galiba. Doğru bir şey söyledi: "350 milyon liralık o ödenek milletvekillerine değil yüksek yargı mensupları ile öteki askeri ve mülki yöneticilere ödensin" dedi.
Çiller'i ayıltan kaza için "geçmiş olsun" diyemeyiz. Darısı ötekilerin başına!